İhlas Haber Ajansı’nda muhabirlik yaptığım sıralarda Kayseri Adliyesi’nde bir duruşmayı takip etmiştim. Olayın nerde meydana geldiğinin önemi yok, nasıl olduğu önemli.

74 yaşındaki bir adam, 8 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunuyor. Bu terimi kullanmayı sevmiyorum ama ‘mağdure’nin ve sanığın kim olduğunun da önemi yok, siz deyin A, ben diyeyim Z...

Mahkeme salonundaki sahne şu biçimde: 74 yaşındaki sanık ile 8 yaşındaki kız çocuğu mahkeme salonunda göz göze. Kız çocuğunun yanında bir psikolog yok, aileden bir kadın yok, sanıyorum amcası var. Babası bile yok. Bir de avukatı, o da erkek. Mahkeme başkanı da erkek.

Ve o erkek mahkeme başkanı öyle erkek sorular soruyor ki, muhatabı 8 yaşındaki kız çocuğu. Ayrıntıları duysanız aklınız şaşar...

‘Mağdure’nin gözüne bir de kamera dayadılar, daha sonra incelemek için. İyi de bunun daha insancıl bir yöntemi yok mu? Bu çocuğa eşlik edecek bir psikolog yok mu, neden bu salonda bir kadın yok, ya da neden kadın bakış açısı bu kadar ölü? Bu mahkeme başkanlarının, avukatların, 74 yaşındaki adama eşlik eden 50 küsur yaşındaki oğlunun kızı yok mu?

Mahkeme, 74 yaşındaki adama, aklı baliğ olmadığı ve de sözüm ona duyma engeli olduğu gerekçesi ile ceza vermedi. Bir de yaş durumundan tabi ki. Bu yaşta cinsel istismarda bulunabiliyor ama hapse giremiyor. Bravooo adalet...

O olaydan sonra bütün oradaki erkeklerin psikolojilerini çok düşündüm, fırsatım olsa da, röportaj yapsam dedim kendi kendime. Bir erkek olarak ne hissettiler, neler düşündüler, en çapraz halleriyle sorgulamak istedim.

***

Olaydan birkaç ay sonra İstanbul’da idim. Bir arkadaşımın arkadaşı Suadiye’de, bu mahalle için yaz aylarında çok da geç olmayan bir vakitte, evine giderken bir kızın çığlıklarını duymuş. Arkadaşı ile birlikte çığlık sesine yönelmişler. Kızın üzerinde bir adam. Suadiye İstanbul’un nezih semtlerinden biri. Orada bu yaşanıyorsa, varın taşrada kalmış mahallelerin, ışıklandırılmayan caddelerin halini, oradan geçen çığlıkların anlamını siz düşünün...

Adliye’deki olayda erkeklerle röportaj yapamamıştım ya, bu kez kaçırmak istemedim. İşte benim sorularım ve olayın şahidinin yanıtları:

Ben: Olayı gördüğün ilk anda neler hissettin?

Şahit: Her zaman olduğu gibi bir iğrenti ve öfke hissettirdi. Her zaman derken, konu bizim kültürümüzde, medyada ve TV'de sıkça karşılaştığımız bir konu maalesef.

Bir kadını o durumda görmek sende acıma duygusu yarattı mı ve beraberinde kadınların güçsüz varlıklar olduğunu düşündüğün oldu mu?

Acıma duygusundan ziyade büyük üzüntü hissettim. Bunun o kızda travma yaratma olasılığı üzdü beni. Yoksa gasp, kavga gibi olaylarda erkekler de tecavüze uğramış 'gibi' hissederler kendilerini. Hatta bu bir erkeğin de başına gelebilirdi sokakta. Burada güçlünün güçsüz üzerinde hakimiyeti söz konusu, her cinste olabilecek bir şey. Cılız bir adam, mesela, iri bir kadına saldırmayı göze alamazdı herhalde...

Bir an için olsa bile gördüğün manzara kadının korumasızlığını aklına getirdi mi ve buna dair çözümler üzerine düşündürdü mü seni?

Bu, zaten her gün düşündüğüm bir konu. Tabi bire bir şahit olunca daha bir vuruyor insana. Burada kadına en büyük koruma genel kültür ve eğitim üzerinden gelebilir. Toplum ve adalet yapısının bunlara müsamaha etmemesinden, ağır biçimde cezalandırılmasından gelir. Tabi ne olursa olsun, ekstra önlemleri de düşünmek lazım sanki. İnsan, hiçbir bedeli olmayacağını sezdiği şeytanlığı yapmaktan çekinmeyen, nihayetinde ilkel bir hayvan.

O an, saatin geç olmasının böyle bir duruma neden olduğuna dair bir düşünce yokladı mı seni?

Güzel bir yaz gecesi için o saat pek geç değildi. Üstelik en nezih mahallelerden birinde böyle bir şeyi beklemezsiniz. Adam sarhoşmuş, bunun bir etkisinin olduğunu düşünüyorum.

Kadının üzerindeki kıyafetler nasıldı ve kıyafetinden dolayı kadının bu meyle maruz kaldığı aklına geldi mi?

Kesinlikle hayır. Zaten tek parça bir elbise giyiyordu, ne çok kapalı ne çok açıktı. O havada giyilen en genel kadın kıyafetlerinden biriydi. Kaldı ki çok daha açık giyinen kadınlara ben de bakarım, bazen canım çeker belki, ama gidip de böyle bir şeye kalkışmak aklımın ucundan bile geçmez. Güzel bir şey görmüş olmak içimi açar, o da bana yeter zaten. Bazen de çok açıktır kadın, teşhircidir, onu da olsa olsa zevksiz bulurum beğenmem...

Bütün bu soruların yanıtlarını kendine verirken toplumun kadın ve erkek ödevlerine dair düşüncelerinin ne kadarının sende etki yarattığını gördün?

Valla bizim toplumumuzda karışık ekoller olduğu için ahlakçı bir düşüncenin etkisi yok. Ben kendi hayatımda deneyimlediğim ve dünyadan aldığım bir kültür ve ahlak senteziyle yanıtladım soruları...

***

Tabi ki, ‘Şahit’, kendisi de belirttiği üzere, hayatını bu tür mekanlarda, belirli bir kültür düzeyinin üzerinde yaşamış. Soruları, çok erkeğin ortak yanıtlarını karşılamıyor bence.

Kadınların, hangi tür olursa olsun şiddete maruz kaldığından ne hissettiğini az çok biliyoruz, erkeksi medyanın haber bulma merakından dolayı. Öyle ki, kadının bu duygularını bile kullanmaktan geri durmuyor. Okuması acı olur ama, merak ediyorum; bir kadına şiddet uyguladığında ya da bir kadına şiddet uygulandığına tanık olduğunda, bir erkek ne hisseder?

Sizce ne hisseder?