İstanbul Kadıköy’de Yeldeğirmeni olarak da anılan Rasimpaşa Mahallesi’nde bulunan YerDeniz Kooperatifi üretici ile tüketiciyi bir araya getiren “bal tadında” bir söyleşi düzenledi. YerDeniz Kooperatifi’nin bal üreticilerinden olan Abdurrahman Canlı, balın üretim koşullarından, saklama koşullarına dek uzanan yelpazede pek çok konuya değinerek bal hakkındaki yanlış bilinenleri aktardı.

Aynı zamanda Zonguldak Arı Yetiştiricileri Birliği (Zaybir) başkanı da olan Abdurrahman Canlı, Zaybir’in ıslah amaçlı hayvan yetiştirme mevzuatına uygun olarak, 80 ilde kurulmuş olan bir birlik olduğunu ve Zonguldak ilinde 920’si asıl, 340’ı aday olmak üzere 1.260 Zaybir üyesi arıcı, 60 binin üzerinde arıcılara ait koloninin bulunduğunu söyledi.

Abdurrahman Canlı, arıcılığa 30 yıl önce başlamış. Arıcılığa başlamasının nedenini; maden işçisi olan ve 45 yaşında ciğerleri iflas ederek ölen babasına o dönemlerde gelirlerinin yetmemesi yüzünden kestane balı verememelerinin sebep olduğunu düşünüyor. Kendisi de TTK’dan emekli olan ve aynı bölgede arıcılık yapan Abdurrahman Canlı, Zonguldak’ta bulunan kolonilerin yüzde 10’unun çiçek balı, kalanının kestane balı ürettiğine dikkat çekiyor. Canlı aynı zamanda, Zonguldak’ta arıcılığı zorunluluktan yapan ve bu işe bir geçim kapısı olarak bakan aile sayısının 200’ü geçmeyeceğini söylüyor.

Kestane balı üretilen bölge tam bir maden havzası ve madenlerde çalışan işçi sayısı zamanla 60 binden 7 binlere kadar gerilemiş. Daha düne kadar “Türkiye’nin Almanyası olarak” olarak bilinen ve ülkenin her tarafından göç alan bir kent olan Zonguldak günümüzde sürekli göç veren bir il durumuna düşürülmüş.

Zonguldaklıların İstanbul’da 24 adet derneği var diyen Canlı, Zonguldak’ta kalanların “katma değer ve istihdam” yaratma amacıyla kestane ağacına bağlı bir hayat kurduklarını belirtiyor ve ekliyor, “kestane ağacı, arı, insan birbirine bağlı bir sistem, biri olmadan diğeri olmaz,” diyor. Arı ürünlerinin nasıl üretildiğinin, işlendiğinin denetlenebilir bir şekilde kır kent ziyaretleri ile sağlanabileceğini düşünen Canlı, “Belki de bu şekilde balın raf fiyatları da düşecektir,” diyor. Bal ile ilgili internette çok fazla kirli bilgi olduğunu dile getiren Canlı, mesela bal ile sütün karıştırılarak içilmesinin her iki ürünün de etkisini sönümleyen bir konu olduğunu ayrı ayrı içilmesinin daha doğru olduğunun altını çiziyor.

“Balı ısıya maruz bırakmamak lazım, uzun süre akışkanlığını koruması için ısıtılarak paketleniyor olması, bunların da tüketime sunulması önlenmesi gereken bir sorundur” diyen Canlı, “Özellikle kestane balının günde bir çorba kaşığı tüketilmesiyle, grip, nezle gibi solunum yolları hastalıklarında, her türlü mide ve bağırsak rahatsızlıklarında, B vitamini eksikliklerinde, önceden önlem alınmış olacaktır. Ağrı kesici, doğal antibiyotik ve anti oksidan özellikleri olan balın en kolay ve etkili tüketim şekli 1 tatlı kaşığı balı ılık suyla karıştırıp şurup gibi içilmesidir” diye devam ediyor.

Sohbetin ilerleyen bölümlerinde ”Ülkemizde çam balından sonra ticari potansiyeli olan monoflorak balların parmak izi çalışmasının yapıldığını, üçüncü yıl örneklerinin toplandığını analiz çalışmalarının sürdüğünü, önümüzdeki yıl bal kalitesinin laboratuvar sonuçlarıyla devlet kayıtlarına da girmiş olacağını” öğreniyoruz.

DOĞRU BAL HANGİSİ?

Abdurrahman Canlı “Sizlere şu bal iyi, şu bal kötü diyemem, doğru bal, üreticisini tanıdığınız ve güvendiğiniz bal olabilir ancak, diğer türlü laboratuvar analizi yaptırsanız bile baldaki hileleri anlayamayabilirsiniz. Balın %97’si taklit edilmiş durumda, parmak izi çalışması da kalan %3 üzerinde yapılmaktadır,” diyor.

Abdurrahman Canlı şöyle devam ediyor:

“Farklı bal testlerinden bahsediliyor ama bal alırken karşılıklı güveni tesis etmek önemli. Mesela kristalleşme aşamasına gelen Ayçiçek balı kopar ve balın doğasında değişim başlar. Polen içeriğine bağlı olarak katılaşma olur ve çam balını saymazsak akışkanlığını en uzun süre koruyan bal kestane balıdır, onun süresi de 6 ayı geçmez. Sorun balın kaymak haline gelmesinde değil, sürekli akışkan kalmasındadır. Balda en önemli konu sağım ile dolum arasındaki zamanın kısalığıdır. Kestane balının değeri, diyastaz, prolin ve polen içeriklerinin yüksekliği ile ölçülür. Arıcılık ve arı ürünleri üretimi o kadar bozuldu ki, pancar şekerinin bala karışmış olması bile doğal kabul ediliyor. Elbette nişasta bazlı şekerle karşılaştırıldığında pancar şekeri daha masum kalıyor.”

“Bir işçi arının tarlada nektar toplama ömrü 21 gün ve üretim başarısı kovan içindeki işçi arı sayısıyla doğru orantılıdır. Sonbahar kış döneminde yeterli yiyecek yoksa, besleme-yemleme yapmak zorunluluktur…” diyen Canlı özellikle güven ilişkisinin önemine dikkat çekiyor.

“Sağlıklı bal şekerlenir mi?” sorusuna ise “Bal kristalize olur, ısınan suya konulduğunda çözülüyorsa bal gerçektir denmeli, bal donmaz demek gerçekçi değildir,” cevabını veriyor.

BAL MUMU SİNDİRİLEMİYOR

Canlı ayrıca “petekli bal tüketmek, alışkanlıktan öte bir şey değil. Bal mumu insan dahil canlıların büyük bir bölümü tarafından sindirilemiyor. Petekli balın doğal sanılması başka bir yanılgı, çünkü arılar 1 kg balmumu üretebilmek için 15 kg bal tüketiyorlar. Hiçbir arıcı 15 kg baldan vazgeçerek 1 kg balmumu içeren petekli bal üretmez,” diyor.

Gezici arıcılık konusunda ise; “Her arının yaşadığı iklim koşulları başkadır. Sıcak bölgelerden Zonguldak’a gelen arılar bölge koşullarına uyum sağlayamıyor, bunun tam tersi de mümkün. Islah çalışması yapılmıyorsa, farklı arıların koloniye karışması sorun olarak görülmüyorsa gezici arıcılık yapılabilir,” diyor.

Katılımcılardan gelen sorularla zenginleşen söyleşide kuruyan kestane ağaçlarından, balkon arıcılığına, dek pek çok konuya değinildi.

YerDeniz Kooperatifi’nden Elif, “Bal deyip geçmeyelim kovandan sofraya izlenebilir bir süreç ancak üreticiyle tüketici arasında organik bağlar geliştirmekle, güveni yeniden tesis etmekle mümkün” diyerek sohbete noktayı koydu.

Deniz Güneş / Demokrat Haber Kadıköy