Tuzla Tepeören’de bulunan ETF Tekstil fabrikasında çalışan işçiler, iki ayı aşkın süredir hakları için mücadele ediyor.

Tüm haklarını alana kadar mücadeleye devam edeceklerini söyleyen işçiler, eylemlerine hem fabrikanın önünde hem de fabrikanın üretim yaptığı markaların şube önlerinde devam etmekte kararlı.

İstanbul Tuzla Tepeören’de faaliyet gösteren ETF Tekstil fabrikası, 31 Temmuz’da kapanacağını duyurmuş, fabrikada çalışan işçilerin ikramiye, maaş ve kıdem tazminatı gibi haklarının küçük bir kısmını yatıracağını açıklamıştı.

Bu açıklamaların ardından fabrikanın kapanmasına 10 gün kala Deriteks Sendikası’nda örgütlü işçiler, üretimi durdurmuş ve eyleme geçmişlerdi.

İşçiler iki ayı aşkın süredir, polis müdahalelerine ve çeşitli engellemelere rağmen hem fabrika önünde hem de fabrikanın üretim yaptığı markaların şube önlerinde eylemlerini sürdürüyor. İşçiler, patron Sanem Dikmen’in evinin önünde de eylemler gerçekleştirdi.

Geçtiğimiz günlerde Patronların Ensesindeyiz İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı, ETF Tekstil işçilerine bir dayanışma ziyareti gerçekleştirdi.

Dayanışma ağı temsilcileri ziyarette direnişçi işçilerle taleplerini ve iki ayı geçen sürede işçilerin yaşadıklarını konuştu.

‘’BİZ BİR DİRENİŞ BAŞLATTIK’’

ETF Tekstil işçilerinin sendika temsilcisi olan Nadim Yolcu, ‘’Ben burada aynı zamanda işyeri temsilcisiyim. 31 Temmuz itibariyle iş akdimiz feshedildi. 250 mavi yaka arkadaşımız işten çıkarıldı. Bize, çıkarmalar yapılmadan 10 gün önce herkesin tüm haklarının verileceği söylendi. Aynı gün 30 arkadaşımız işten çıkarıldı. Arabulucuda, kıdem tazminatının yüzde 70’nin verileceğini öğrendik. Bizim içeride 3.5 ikramiyemiz de var. Ödenmeyen maaşımız, ihbar tazminatımız var. Toplam yüzde 60 hak kaybımız var. Bu yüzden 31 Temmuz’dan 10 gün önce, biz bir direniş başlattık’’ ifadeleri ile bugüne gelen süreci aktardı.

‘’PATRON HIRSIZLIK YAPTI’’

Yolcu, haklarını alana kadar fabrikada bulunan makine ve ürünlerin çıkışına izin vermemelerini ve polisin işçilere yönelik müdahalelerine ilişkin ‘’Burada sürekli patron mal kaçırdı, hırsızlık yaptı. Çevik kuvvet de buna alet olarak bize müdahalede bulundu. İçeriden makinalarını, işlenmiş kumaşlarını her şeyini kaçırdı. Biz buna engel olmaya çalıştık ama çevik kuvvet buna izin vermedi’’ ifadelerini kullandı.

‘’BİZ KAZANIRSAK TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI KAZANACAK’’

Hakları üzerinden pazarlığa girmeyeceklerini bir kez daha dile getiren Yolcu, ortaya koydukları mücadeleyi sadece ETF Tekstil işçileri için değil tüm Türkiye işçi sınıfı için verdiklerini şu sözlerle aktardı:

‘’Arabulucu sistemi koymuşlar. Bizim hak edişlerimiz üzerine bir pazarlık olamaz. Bu sistem tamamen yanlış bir sistem. Onun için arabulucu sistemini istemedik. Davalarımızı açtık. Sahada, markalar bazında her yerde bizim direnişimiz sürecek.

Bu direnişimiz tüm işçi sınıfı adına, tüm ezilenler adına, tüm hak kaybına uğrayan arkadaşlarımız için devam edecek. Biz sadece ETF Tekstil işçileri olarak bakmıyoruz direnişe. Tüm işçi sınıfı adına bakıyoruz. Buradaki kazanımlarımız her yere örnek olacaktır. Direnerek nasıl hak alındığını herkese göstereceğiz.

Bize müdahale ettiler, demir kapılar diktiler, teller çektiler ama yılmadık. Biz tüm haklarımızı istiyoruz.

Sesimizi tüm Türkiye’ye duyurmamız gerekiyor. Biz kazanırsak Türkiye işçi sınıfı kazanacak.’’

‘’EĞİTİMİN ÜCRETSİZ OLMASINI İSTİYORUZ’’

Yolcu, eşiyle birlikte işsiz kaldığını ve üç çocuğunun okul masraflarını karşılarken zorlandığını belirtirken; eğitimin tamamen ücretsiz olması gerektiğini de vurguladı.

Patron çocuklarının özel okullarda okuyabildiğini ama işçi çocuklarının temel ihtiyaçlarının karşılanmasında bile zorlanıldığını söyleyen Yolcu, ‘’Eşim de burada çalışıyordu, ikimiz de işsiz kaldık. 3 tane çocuğum var. Okullar da açıldı. Benim hiçbir gelirim yok. Zor durumdayız. Okullar açıldı, çocukların ihtiyaçlarını karşılamakta çok zorlandım. Çevremizdekilerin desteği ile karşıladık. Ama bu yardım 1 aylık süreç için sadece. Kıyafetleri tam alamadık, kırtasiye ihtiyaçlarını karşılayamadık

Bir zengin özel okulda çocuğunu okutabiliyor, biz çocuklarımızın temel ihtiyaçlarını alamıyoruz. Defter, kalem almakta zorlanıyoruz. Sermaye kesimi özel okullarda çocuklarının bir istediği iki olmuyor. Biz ise çocuklarımızın isteklerini hep göz ardı ediyoruz. Biz eğitimin ücretsiz olmasını istiyoruz. Devlet okullarında eğitim ücretsiz değil. Kayıt paraları alınıyor. Neden kırtasiye malzemeleri ücretsiz karşılanmıyor? Her şey zenginden yana mı? Yoksullar hiç görünmez mi? Benim gibi olan arkadaşlarım da var. Gerçekten eğitim ücretsiz olsun’’ ifadelerini kullandı.

‘’BİZ BU ÜLKENİN TEMEL TAŞLARIYIZ’’

Yolcu, son olarak tüm Türkiye’ye seslenerek şöyle konuştu:

‘’Buradan tüm Türkiye’ye seslenerek her zaman ezilenlerin, işçi sınıfının yanında olsunlar diyorum. Hiçbir zaman patronların, sermayenin, hırsızların yanında olmasınlar. Ezilenlerin sesini duyurmamız lazım. Bakanlığı da, başkanlığı da, tüm sanatçılar da işçilerin yanında olmak zorunda. İşçilerin elleriyle yükselecek bu ülke. Biz işçiler, bu ülkenin temel taşlarıyız. Lütfen kimse bunu unutmasın.’’

‘’95 BİN LİRA ALACAĞIMIN 49 BİN LİRASINI TEKLİF ETTİLER HEM DE 12 AY TAKSİTLE’’

ETF Tekstil işçilerinin sendika temsilcilerinden Muharrem Yiğit’in patron Sanem Dikmen’den alacağı 95 bin lirası var.

Ancak patron Yiğit’e alacaklarının sadece 49 bin lirasını teklif etti. Üstelik tek seferde değil 12 ay taksitle ödeme yapılacağı bildirildi.

Sanem Dikmen’in teklifini reddettiğini söyleyen Yiğit, şu ifadeleri kullandı: ‘’Biz alacaklarımızı istiyoruz. 2021 yılından kalan 2.5 ikramiyemiz var. Bir ikramiyemiz de bu yıldan var. Kıdem ve ihbar tazminatlarımız, Temmuz ayı maaşlarımız var. Alacaklarımız ne varsa hepsini istiyoruz. Bunları verdikleri takdirde herkes yoluna bakar. Aç gözlü Sanem Dikmen vermem diyor. Yasaların kendisine verdiği esnekliği kullanıyor. Çevik kuvvet eşliğinde bizim emeğimizin karşılığı olan malları çıkardı. Biz öbür türlü toplu iğne başının bile çıkmayacağını söyledik onlara. Polis, kaymakamlık, hükümetin bakanı bunlara yardımcı oluyor. Sanem Dikmen’in yaptığı emek gaspına ortak oluyorlar.

Benim alacağım 5 yıllık kıdem, ihbar, diğer sözleşmelerden kaynaklı haklarımız 95 bin liradır. Bana onların teklifi 49 bin lira. Bunu da 12. ayda başlatacağını ve 12 ay taksitle ödeyeceğini söyledi. İkinci bir teklif daha yaptılar. 6 aya indirebiliriz taksit işini, bu haliyle de 37 bin lira ödemiş olacaklar bana. ‘’

‘’YASALARIN İŞÇİLERİ KORUMASI GEREKİRKEN PATRONLARI KORUYOR’’

‘’Yasalarda kıdem tazminatı tek seferde ödenir diye biliyoruz’’ diyen Yiğit, parası olmadığını söyleyen Sanem Dikmen’in bir telefonla 500-600 polisi fabrikaya getirebildiğini belirtti.

Yiğit, ‘’Bize param yok, taksitlendirerek ödeyebileceğiz diyor. Diyor ki havuz bitti, ben artık döndüremiyorum. Bu havuzu onlara biz işçiler verdik. İş verdiler, gece gündüz demedik çalıştık. Çocuğumuzdan fedakarlık ettik, hiçbir işimizi geciktirmedik. Yanlış olduysa düzelttik. Gerçekten devletin burada sorumluluk alması gerekiyor, dur demesi gerekiyor. Yasaların emekçileri koruması gerekirken, patronları koruyor. Bu yasa koyanlara seslenmek lazım. İki ay olmuş, tedbir kararı çıkarttırmaya çalışıyoruz, çıkaramıyoruz. Ama patron tek telefonla buraya 500-600 polisi buraya getirebiliyor’’ diye konuştu.

‘’ÜRÜN VE MAKİNELERİ SATARAK KAÇABİLİR’’

Fabrikadaki ürünlerin dışarı çıkarılmasına neden engel olduklarını ise Yiğit, ‘’İçerideki makine ve ürünleri satıp kaçabilir. Bu ürünlerin bizim alacaklarımızın karşılığı olduğunu düşünüyoruz. Fabrikasını kapattı ama makinaları satıyor. Ürettiğimiz ürünleri sattı. Colombia’ya, Mavi’ye sattılar. ETF Tekstil işçisi üretti, onlar da aldılar, sattılar, kazandılar. Onlar da sorumluluk altında. Bu yüzde biz markaların önüne gidiyoruz. ETF Tekstil işçilerinin mağduriyetini giderin diyoruz. Yıllarca üzerimizden kazandılar. Ellerini taşın altına koysunlar, fon oluştursunlar, mağduriyeti gidersinler istiyoruz.

Burada çalışan 4 müdür, kendi aralarında SAPA adında bir şirket açtıklarını duyduk. Kurtköy’de adresleri, herhalde fason çalışacaklar. Sanem ile bağlantıları olabilir. Buranın müşterilerini kendilerine bağlamak istiyor olabilirler. Paravan şirket olarak kullanacaklardır. Sermaye bunu yapar. Onların tek derdi işçileri nasıl sömürebilirim’’ diyerek anlattı.

‘’COLOMBİA BU SUÇA ORTAKTIR’’

Yiğit, fabrikada 4 farklı şirketin bulunduğunu bunlardan birinin de Columbia’nın yüzde 50 ortağı olduğu TAFF şirketi olduğunu belirterek; ‘’Burada 4 tane şirket var. İlk kurulan Etik diye bir şirket. Sonra ETF Tekstil kuruluyor. 2018 yılında Europan kuruluyor ve bütün işçiler o şirkete geçiriliyor. 2019 yılında ise TAFF şirketi kuruluyor. Orada da 20 tane işçi arkadaşımız çalışıyordu. TAFF şirketinin yüzde 50 ortağı Columbia. Sanem Dikmen kadar TAFF şirketi de patronumuzdur. Columbia da bu suça ortaktır ama ses çıkarmıyorlar. Columbia ile görüşme sağladık. TAFF’ın ortağı olduğu bilgisi gün yüzüne çıkınca bizimle görüşmeyi kestiler’’ ifadelerini kullandı.

Dayanışma Ağı’nın temsilcilerine konuşan bir diğer işçi ise Sema Lermi.

073129512-semalermi

Lermi, direnişin ilk günlerinde fabrikanın çatısına çıkarak saatlerce direnmiş, kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı.

‘’KAZANILMIŞ HAKLARIMIZI İSTİYORUZ’’

Sema Lermi, patron Sanem Dikmen’in haklarının çok küçük bir kısmını vereceğini açıklaması sonrası direnişe başlamalarını, ‘’Sanem Dikmen, fabrikayı kapatmak istediğini bildirdiğinde hiçbir hak gaspına uğramayacağımızı ifade etmişti. Ancak aradan 24 saat geçtikten sonra haklarımızın sadece yüzde 30’unu bize verileceğini öğrendik. Normal olarak kandırıldığımızı düşündük. Biz de bu duruma karşı işçiler olarak dik durup üretimi durdurduk. Üyesi olduğumuz Deriteks Sendikası’nı çağırdık. Sendikamız müzakereleri başladı ancak işveren Sanem Dikmen müzakerelere yanaşmadı. Çünkü kanunlar karşısında korunduğunu biliyordu. Arabuluculuk sistemi işçiden yana bir kanun değil. Genelde patronlardan, işverenden yana tutum sergiliyor. İşçilerin alacağı haklar hiçbir zeminde pazarlık malzemesi haline gelmemesi gerekiyor. Biz beden işçisiyiz. Emeğimizi satarak kazanıyoruz. Şu an burada direnişte olduğumuz ve emeğimizi satamadığımız için evimize ekmek götüremiyoruz. Dolayısıyla bütün arkadaşlarımız sıkıntıda. Kazanılmış haklarımızı istiyoruz; ne 1 kuruş fazlasını talep ediyoruz ne de 1 kuruş eksiğini kabul ediyoruz’’ diyerek anlattı.

Lermi, kimi sendikaların ‘emniyet sibobu’ olarak kullanıldığını ifade ederken; bazı sendikaların kuruluş amaçlarından farklı hareket ettiğini söyledi.

‘’Biz aslında burada ETF Tekstil işçileri olarak sadece ETF direnişi için değil bütün hak gaspına uğrayan emekçiler için mücadele ediyoruz’’ diyen Lermi, ‘’Mesela Koton’da sendikalı olduğu için kapı önüne koyulan, Cengiz Holding’de çalışan ve işten atılan işçiler için de direniş gösteriyoruz.

Bizimle ilk günden itibaren mücadele eden kendi sendikamızı tenzih ederek bazı işçi sendikaları direnişlerde emniyet sibobu olarak kullanılıyor. İşçinin başlatacağı direnişleri ve öfkesini engellemek için varlar adeta. Bu sendikaların derhal kendilerine gelmesi gerekiyor. Burada olduğu gibi işçilerin yanlarında olmaları gerekiyor. Bu sendikalar bu konfederasyonlar neden kuruluyor? Kuruldukları amacı taşımıyorlar. Amaçları bizlerin, işçilerin yanında olmaları” ifadelerini kullandı.

‘’DİRENİŞE BASININ İLGİSİ ÇOK AZ’’

Lermi, basının direnişe yeteri kadar ilgili göstermediğini, havuz medyasının patronlara hizmet ettiğini de söyleyerek; ‘’Bu direnişe basının ilgisi çok az. Belli başlı kurumlar ilgi gösteriyor. Kimi de buradaki direnişi farklı noktalardan görüyor. İsim ve marka vermeden olayları istedikleri gibi anlatıyorlar. Havuz medyasının durumu zaten ortada. Patronlara, sermaye gruplarına hizmet ediyorlar. Burada önemli olan muhalif ve işçilerden yana olan basın kuruluşlarının desteğini alabilmek ve sayılarının artması için mücadele vermek. Meclis’te ise işçilerin, emekçilerin desteklenmesini hatta işçilerin Meclis’e girmesini istiyoruz. Bunun için buradayız, direniyoruz’’ sözlerini sarf etti.

‘’TEK BAŞIMA KALSAM DAHİ MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİM’’

Lermi, tek başına kalsa bile mücadele edeceğini belirterek; ‘’Benim haklarıma burada el konuldu ama olaya sadece kendi kazanılmış haklarım için değil bütün arkadaşlarım ve direnen işçilerin mücadelesi olarak bakıyorum. Kendi haklarım için de mahkeme sürecim devam ediyor. Yasal olarak da sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğim. Tek başıma kalsam dahi.

Patronlar bizim gücümüzün farkında. Ancak biz işçiler örgütlenemediğimiz için bu güç kontrolsüz bir halde kalıyor. Bu gücün kontrollü bir hale gelmesi için ve işçilerin gücünün farkına varmaları için elimden gelen mücadeleyi sürdüreceğim. İşçi arkadaşlarıma da sesleniyorum; lütfen gücünüzün farkına varın ve örgütlenin. Örgütlendiğiniz zaman o içi boş sendikaları da işverenleri de yola getirecek olan sizsiniz diyorum’’ ifadelerini de kullandı.

‘’HİÇBİR ANNEYE TERS KELEPÇE VURULMAMALI’’

Son polis müdahalesinde ters kelepçe ile gözaltına alınmalarına ilişkin ise Lermi, ‘’Üç çocuğum var. İkisi öğretmen. Biri de öğrenci. Bizler vatansever insanlarız. Çocuklarımızı da vatanseverler olarak yetiştiriyoruz. Ama burada bize gösterilen muameleyi hak etmiyoruz. Buraya gelen çevik kuvvet yeri geliyor gözümüzün içine bakıp ağlıyor. Polislere emirleri verenlerin içi hiç yanmıyor. O çocuklarla, polislerle bir derdimiz yok. Bayrak sevdalısı insanlarız. Bizim gönlümüzden vatan millet sevgisi geçer. Ama burada bizim gördüğümüz muamele ters kelepçe oluyor. Bu onur kırıcı bir hareket ama benim için değil. Ben onurlu bir insanım. Çocuklarıma onurlu bir gelecek bırakacağım. Ama bu kelepçeyi vuran ve emiri verenler için onursuz bir davranış. Hiçbir anneye ters kelepçe vurulmaması gerekiyor” sözlerini sarf etti.

Kaynak: Cumhuriyet