Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, TBMM'de düzenlediği haftalık basın toplantısında halka karşı işlenen suçların birer birer ifşa edildiği bir dönemden geçildiğini söyledi. Sedat Peker'in iddialarıyla ortaya dökülen ilişkileri eleştiren Erkan Baş şu mesajları verdi: 

Birçoğu, onurlu gazetecilerin, aydınların, yazarların, siyasetçilerin yıllardır dile getirdiği, yazdığı suçlar şimdi bir suç örgütü lideri tarafından anlatılıyor. İktidar, yıllardır suç üstüne suç işleyerek güzelim ülkemizi kopkoyu bir karanlığa mahkum ettiğini hepimizden iyi biliyor. Saraylarda, yalılarda, villalarda lüks içindeki hayatları sürsün, servetlerine servet katsınlar diye milyonlarca insan yoksullaşırken, işsizliğe, sefalete, açlığa mahkum edildi.

HERKES SORUŞTURMA BEKLİYOR

Bir avuç zengin daha zengin olurken hayatları mahvolan milyonları susturmak için baskıyı, şiddeti, devlet olanaklarını yetmediğinde karanlık güçleri devreye sokan iktidar artık bunların hiçbirinin işe yaramadığını görüyor ki büyük bir panik içindeler… Günlerdir, milyonlarca insan doğrudan o sürecin bir parçası olan bir kişinin ağzından işlenen suçları dinliyor, izliyor, açıklamalar üzerine yapılan haberlerle yaşananların arkasındaki gerçekler bir kez daha ve bütün ayrıntılarıyla açığa çıkıyor. Yapılması gereken nedir? Mesela suçlananların görevlerini bırakması değil mi? İstifa etmesi veya görevden alınması beklenir. Mesela bir soruşturma başlatılması değil mi? Her normal insan bunu bekliyor ama olmuyor.

REZİLLİKLER İFŞA OLUYOR

Neden, çünkü çok ama çok büyük suçlar var ve bir yerden başladığında devamı gelecek! Bir tuğla çekildiğinde, duvarda bir delik açıldığında bu mafya saltanatı, bu halk düşmanı iktidar yıkılacak, o yüzden birbirlerine daha fazla sarılıyorlar. Günlerdir kamuoyu görüyor, pislik üstüne pislik, rezillik üstüne rezillikler ifşa oluyor. Sonuç nedir?  İktidarın kirli ilişkilerinde adı geçen gazeteciler, insan içine çıkamaz hale geliyor, görevlerini bırakmak zorunda kalıyorlar ama aynı işi yapan sözde siyasetçiler görevlerine devam ediyor. Milyonlarca liralık vurgunları yapanlar, dünyanın çeşitli ülkelerine kaçmış orada hayatlarını sürdürüyorlar siyasetçiler hala görevlerinin başında! Bazıları ise vatan-millet-din edebiyatı yaparak, küfürler hakaretler ve tehditlerle kendilerini savunmaya çalışıyor. Ortada yüzlerce suç var açılmış tek bir soruşturma yok! Ama halka, halkın temsilcilerine saldırarak üstlerindeki kirden kurtulmaya çalışıyor. 

AHMET ŞIK GAZETECİLİĞİN İFTİHARIDIR

Bakın bugün AKP’nin en rezil yayın organlarından birinde değerli yol arkadaşım Ahmet Şık için “TİP’li hain” ifadesi kullanılmış. Biraz evvel minik ortağın Genel Başkanı doğrudan sevgili Ahmet’i hedef alan açıklamalar yaptı. Önce şunu söyleyeyim: Ahmet Şık bu ülkede gazeteciliğin medarı iftiharlarından biridir.  Kontrgerilla, devlet içindeki çeteler, tarikat-ticaret-iktidar bağlantıları hakkında buldukları, yazdıkları, söyledikleri bu ülkenin araştırmacı gazetecilik tarihine geçmiştir.  Bu kendini bilmezlerin, derin devletin sözcülerinin hakaretlerini de onur nişanesi olarak taşır. Gelin hep beraber hatırlayalım: Ne yaptı Ahmet neden bugün hedef haline getirilmek, ölüm tehditleriyle susturulmak isteniyor? Ahmet yıllardır olduğu gibi halka karşı işlenen tüm suçların açığa çıkması için mücadele eden gerçeğe aşık bir gazeteci olarak, bu kadar pislik ortalığa dökülmüşken susamaz.

HALKI GÖREVE ÇAĞIRDI

Belki de ilgili suç örgütü lideri konuşmaya başlamadan önce, bu iktidarın bugün artık herkesin gördüğü bildiği suçlarını açığa çıkartmak için yazılar yazdı. Herkes video izlemek ile yetinirken, Ahmet bu suçların üzerinin örtülmesine izin vermemek için harekete geçti. Yurttaşlık görevini, gazetecilik görevini, milletvekilliği görevini yerine getirdi. Bu suçların araştırılması için Meclis komisyon kurması engellenince, yargı tek bir adım atmayınca, bağımsız bir komisyon kurup bu rezillikleri kayıt altına almak için çalışmaya başladı. Ve hepsinden önemlisi, korkudan kıpırdayamaz hale getirdiğiniz halkı göreve çağırdı. Sokağa çıkan insanlara polis saldırdığında onların önünde durdu. O yüzden çok korkuyorlar. Bakın bu ülkede yargı ne halde?  Hani şu iktidarın açıklarını örtbas etmek için canhıraş çabalayan 'tarafsız yargı'. 10 Ekim Katliamı’nın faillerini cezalandırmak yerine, hayatını kaybedenlere, yakınlarına dava açılıyor. Musa Orhan cezalandırılsın dedikçe Ezgi Mola'ya soruşturma, suça karışan AKP'liler soruşturulsun dedikçe HDP'ye kapatma davası açılıyor. Suç örgütleri yargılansın dedikçe Ahmet Şık'a soruşturma açıyorlar! Özetle haftalardır ortalığa saçılmış yüzlerce suç varken, tek bir laf edemeyen iktidarı, yargıyı, suç örgütünden para alan vekiller, "gazeteciler" değil Ahmet Şık'ın sözleri rahatsız ediyor.

ONLARIN DEVLET DEDİKLERİ...

Çünkü çok korkuyorlar. Vatan diyorlar, millet diyorlar, devlet diyorlar, din-iman diyorlar.  Öyleyse biz de ilan edelim: Onların vatan dedikleri, kara para aklayanların otelidir.  Onların vatan dedikleri, bölge taşeronluğu teklif etmeye hazırlandığınız Biden’ın Beyaz Sarayı’dır. Onların millet dedikleri, silah temin ettikleri cihatçı katillerdir.  Onların devlet dedikleri, Mehmet Ağar’dır, Korkut Eken’dir, çetelerdir, cemaatlerdir, patronlardır. Onların din iman dedikleri, halkın masum duygularını kullanan çocuk istismarcısı tarikat şeyhleridir. İşte bu yüzden korkuyorlar. Korkmakta haklılar.

Bu ülkenin onurlu insanlarından, emekçilerinden, kadınlarından, gençlerinden, gazetecilerinden, aydınlarından, sosyalistlerinden korkuyorlar.  Kokmuş karanlığınız o kadar koyu ki, çukurun içinde yaşamaya ve yaşatmaya o kadar alışmışsınız ki, bir parça aydınlık onları korkutmaya yetiyor. Ne yapacaklarını bilemediklerinden, bize saldırarak durumu kurtarmaya çalışıyorlar.  Bir defa daha ilan ediyoruz. İşte biz buradayız! Ellerimizde meşalelerle, bu ülkeyi sokak sokak, mahalle mahalle aydınlatacağız. Bu meşalenin aydınlığından korkuyorsunuz, haklısınız! Helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız dediğimiz için korksunlar, haklılar! Hesap soracağız!

ÇOK AÇIKÇA SÖYLÜYORUM

Ahmet Şık yoldaşımın dokunulmazlığının kaldırılmasını istemiş, hapisle, ölümle tehdit etmiş. Tehdit eden kim? Tarihi kontrgerilla faaliyetleriyle, komando kamplarıyla, mafyayla anılan bir partinin lideri. Çok açıkça söylüyorum, ilan ediyorum; siz ve büyük ortağınız AKP, çete faaliyetlerinin odağı durumundasınız. Bu ülkenin halkları siyaset yapacak, Kürt halkı siyaset yapacak, buna kimse engel olamayacak. Ahmet Şık, gazeteciliğini yapacak, vekilliğini yapacak. Buna kimse engel olamayacak. Ama bu ülkede mafya, çete liderleri, karanlık ilişkiler içindekiler siyaset yapamayacak. 

İSTEDİĞİNİZİ YAPABİLİRSİNİZ

Hapse mi tıkmak istiyorsunuz? Olur, istediğinizi yapabilirsiniz. Ülkeyi koskoca bir hapishaneye çevirmişsiniz, biraz daha küçük bir hapishanede olsak ne olur. Hiç mi hapis görmedik? Üç beş yıl daha yatacakmışız ne çıkar. Ama katillerle el sıkışıp, halkı yoksulluğun, salgının pençesinde ölüme terk edenlerden olmayacağız. Bu memleketin deresini ormanını rant uğruna parsel parsel satıp da altına milyonluk araba çekenlerden, özel uçaklardan inmeyenlerden, işçinin emekçinin cebindeki üç kuruşlara çöküp yedi sülalesinin bitiremeyeceği trilyonlara rağmen gözünü kanlı para bürümüşlerden olmayacağız. Kadınların kanını yerde bırakanlardan, çocuklarımızın oksijenini çalanlardan, koca Marmara'yı günü birlik çıkarları yüzünden bok çukuruna çevirenlerden olmayacağız. Bu halka çektirdiklerinizi izleyerek kahrımızdan ölmeyeceğiz.

BİR SEÇENEK DAHA VAR

Ölmekse burada ölürüz, şimdi, sizinle kapışarak ölürüz. Bu halka düşmanlık eden kimse bizim düşmanımız onlardır. Buradaydık ve burada olacağız! Özgürlük isteyenin karşısına çıktınız. Hakkını arayanın karşısına çıktınız. Eşitlik isteyenin karşısına çıktınız. Bunlar Fethullahçı dediğimizde yargıladınız, Kirli oyunlarınızı anlattığımızda yargıladınız. Şimdi korkup susmamızı bekliyorsunuz. Biz halkın vekiliyiz, her bir sözümün ardında yurttaş hakları var. Biz bu halk için çalışıyoruz. Sizin bunun ne olduğunu anlamanıza bile imkân yok. Halkımızı ve kendimizi küçük düşürtmeyeceğiz. Halkımız için direniyoruz. Halkla birlikte direniyoruz, direneceğiz. Kendi inandığımız değerler için direniyoruz. Halkımızın eşitliği, özgürlüğü için direniyoruz. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Onlar bize iki seçenek sunuyor ya cezaevi ya ölüm diyorlar. Sözlerimi bitirirken başka bir seçenek daha olduğunu hatırlatmak isterim: Adalet… Halkımızla birlikte duracağız ve bu ülkeye adalet gelecek. Korkun adalet gelecek.