Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi demokrat kamuoyunun yakından tanıdığı ve kefil olduğu insanların AK Parti, emniyet, yargı, istihbarat ortak marifetiyle Ergenekoncu ilan edilip tutuklanması sonrası statükocular, darbeseverler, Ergenekon muhipleri, yalan haber yayıcılar, kara propagandacılar, karanlıkçılar zil takıp oynamaya başladı.

Onlar sanıyor ki, Ahmet Şık ve Nedim Şener’e sahip çıkılması Ergenekon’culara sahip çıkıldığından.

Eski günlere geri dönülebileceğini umuyorlar.

Avuçlarını yalarlar.

Şimdi yaşananlar derin devlet ve vesayet rejimine karşı mücadelede daha ileri bir sıçrama sağlayacak gelişmelerdir.

Ahmet de Nedim de, kendileri için en ağır olanın, hatta zül, yani haysiyetsizlik anlamına gelenin Ergenekon’la, “Aydınlık” denen karanlık çevreyle adlarının yan yana getirilmesi olduğunu söylüyor.

Ahmet’in eşini ziyarete gelen bir arkadaşı şunları yazdı:

“Eşi Yonca o kadar dimdik ki, o kadar güzel ki her zamanki gibi. Soruyorum: “Ahmet nasıldı? Sinirli görünüyordu televizyonda.”

Diyor ki “Çok iyiydi aslında. Morali de yerindeydi. Ama tam çıkmak üzereyken öğrendi kimlerle birlikte alındığını. Tam olarak neler olduğunu. O yüzden çok sinirlendi. Yalçın Küçük’lerle, o tayfayla birlikte alınması üzdü bizi en çok. Onur kırmaya yönelik bir şey bu”.

Yonca yazayım mı bunu sözlükte, blogta falan?”, “Yaz, büyük harflerle yaz hem de, AHMET ŞIK SOSYALİSTTİR!”

Tutuklandıktan sonra önce Metris’e konan Ahmet, en çok Silivri’ye gönderilmelerine içerledi ve “onlarla” aynı yere konmamalarını talep etti.

Yine Ahmet içeriden yazdığı mektupta, “Kardeşim Arat; Bir daha görüştüğümüzde bana tıpkı baban gibi sarılacak mısın yine? Çünkü babanı katleden ırkçı faşist zihniyetin üyesiymişim?” diye seslendi.

Ahmet’le Nedim nasıl eğriyle doğruyu ayırıyorsa, bugün yaşananlara tepki koyanlar da akla karayı, eğriyle doğruyu ayırıyorlar.

Kimse Hrant’ın arkadaşlarını Hrant’ın katilleriyle bir tutup içeriye tıkanların bu marifetinden dolayı, Hrant’ın diğer arkadaşlarının Hrant’ın katillerine sempati besleyeceğini sanmasın.

Statükocular, darbeseverler, Ergenekon muhipleri, yalan haber yayıcılar, kara propagandacılar, karanlıkçılar boşuna sevinmesin.

Ergenekon’a, derin devlete, kotr-gerillaya sonuna kadar karşı çıkmaya devam edeceğiz.

Bizim muhalefetimiz Ergenekon’un 2003 öncesine gitmemesi, Kürtlere, Alevilere, devrimcilere, azınlıklara yönelik yapılan binlerce derin devlet operasyonunun, faili meçhullerin, gözaltında kayıpların üzerine ciddiyetle yönelinmemesinedir.

Bizim muhalefetimiz Ergenekon operasyonuyla sadece AK Parti’ye ve bir cemaate karşı faaliyet içindeki ordu, yargı, medya ve emniyet mensuplarının tasfiye edilmeye çalışılmasınadır. Gerçek bir demokratikleşme yerine bu kurumların ele geçirilmesinin hedeflenmesinedir. Bunun yanında kendilerine muhalif kesimlerin sindirilmesi amacıyla Ergenekonla irtibatlandırılıp itibarsızlaştırılmaya çalışılmasınadır.

Bizim muhalefetimiz kozmik odalara girenlerin binlerce kayıbın, mesela Sakarya, Hendek, Sapanca üçgeninde öldürülen Kürt işadamlarının, bombayla havaya uçurulan Özgür Gündem'in, bunlar gibi binlerce karanlık devlet operasyonunun bir tekinin, evet bir tekinin bile akıbetini ortaya çıkarmamasınadır.

Bizim muhalefetimiz herkesi dinleyen, fotoğraflayan, bütün arşivleri, kurumları, bilgileri elinde tutanların derin devlet operasyonlarını ortaya çıkarma çabasında olmamasınadır.

Bizim muhalefetimiz darbe teşebbüslerinin üzerine gidenlerin yapılmış bir darbenin, 12 Eylülün ve 12 Eylülcülerin yargılanması için adım atmamasınadır. Meclite faili meçhulleri, hakikatleri araştırma amacıyla verilen önergelere destek olmamasınadır.

Kendine demokratlığadır, samimiyetsizliğedir.

Biz ne Ergenekonlar, vesayet rejimleri istiyoruz, ne de yargı, emniyet, medya ve ordunun bir kesimin eline geçirilip kullanılmasını.

Bu yaşananlar, Ergenekon’dan sonra Ergenekon’un üstüne gittiğini iddia edenlerin de ipliğinin pazara çıkmasını sağladı.

Statükocular, darbeseverler, Ergenekon muhipleri, yalan haber yayıcılar, kara propagandacılar, karanlıkçılar boşuna sevinmesin.

İstihbarat, yargı, emniyet, medya ve orduyu ele geçirip kendi vesayetini kuranlar, kendi muhaliflerine kirli tuzaklar hazırlayanlar, komplo yapanlar, kendi vesayetlerini yaratanlar da boşuna sevinmesin.

Bundan sonra her türlü vesayet ilişkisini reddederek, daha özgür, daha demokratik bir ülke isteyenlerin sesini soluğunu enselerinde daha çok duyacaklar.

Başka bir Türkiye mümkün…

Ve mücadele sürüyor…