Yanılmıyorsam bu Aralık ayının ilk günlerinde Yargıtay'ın bozma kararının akabinde savcılık dava ile ilgili açıkladığı mütalaasında ''Ergenekon diye bir örgütün olmadığı ve sahte deliller kullanılarak, suç işlemediği kesin şekilde, bilinen kişilere iftira edildiğini'' belirtiyordu. Bu ülkede asgari oranda özgürlük, şeffaflık, hak, hukuk, kısacası demokrasi ve eşitlik yanlısı herkes ne kadar da umutlanmıştı.

Nasıl umutlanmasın ki insanlar; Bir dönem ifadeye çağrılan eski genel kurmay 2. başkanlarından Çevik Bir ve yine eski mit müsteşarlarından Teoman Koman'ın mahkemenin ifadeye çağrılarına 'gelmiyorum, sıkıysa gelin alın' efelenme devirleri bitmiş, onlarla beraber, Çetin Doğan, Özden Örnek, İbrahim Fırtına, Engin Alan gibi eski ordu komutanı generaller, ıslak imzalı albay Dursun Çiçek ve daha niceleri tıpış tıpış mahkemelerin yolunu tutmuşlardı.

Akp iktidarı Ergenekon operasyonları ile Türkiye'nin bağırsaklarının temizlenmekte olduğunu belirtiyor, Ergenekon davasının savcısı Zekeriya Öz'ü İtalya'da gladioya karşı savaş açan savcı Felice Casson'a benzetmiş ve Türkiye'nin bundan böyle artık çok güçlü bir hukuk devleti olacağını iddia etmişti. Hatta adları çeşitli suikastlara karışmış Veli Küçük ve İbrahim Şahin gibi eski özel harekat timi üyeleri de tutuklanmıştı. Operasyonlar neticesinde darbelerle hesaplaşılacak, darbeciler ordudan tasfiye edilecek, kontrgerilla açığa çıkacak ve faili meçhul cinayetler, karanlık provokasyonlar son bulacaktı.

Maalesef hiçbiri gerçekleşmedi. Nedeni ise, devletin içinde bütün bunları yapmış ve bundan sonra da yapacak olan karanlık örgüt ve kişiler olmadığı için mi? Elbette ki hayır. Gerçek ise, derin devlet ve kontrgerilla ile hakiki manada hesaplaşmak olmadığı için. Daha da ötesi, bütün bu 'soruşturmaların' bizzat devletin içinde örgütlenmiş başka bir çete yapılanması tarafından yapıldığı, buna fırsat verildiği için gerçekleşmedi.

Bilindiği gibi soğuk savaş döneminde Nato'ya üye ülkeler bünyesinde o dönemde SSCB'ye ve uluslararası sosyalizm mücadelesine karşı mücadele için gizli olarak bu tip yeraltı örgütleri kuruldu. Bir dönem Özel Harp Dairesi olarak kayıtlara geçen kontrgerilladan başbakanların bile haberi olmuyordu. 1977'lerde Bülent Ecevit'in başbakanlığı döneminde o dönemin Chp Erzincan senatörü Niyazi Ünsal konuyu meclis gündemine taşıyarak kontrgerilla örgütlenmesinin üzerine cesaretle gitmiş ve bu katliamcı derin yapılanmanın kamuoyu gündeminde uzun süre kalmasını sağlamıştır. Hatta bir ara dönemin başbakanı Bülent Ecevit 'devlette böyle derin, gizli yapılanmalar olamaz' diyerek kontrgerilla ile mücadele edeceğini söyledikten hemen sonra suikasttan zor kurtulmuştu.

Nato'ya bağlı diğer ülkelerdeki derin yapılanmalar darbelere, suikastlara, adama kaçırma ve toplu katliamlara (örneğin, Şili'de, Endonezya'da, Arjantin'de, Yunanistan'da vb.) devam ederken Türkiye'dekiler de boş durmamışlar; 12 Mart 1971'de, 12 Eylül 1980 ve 28 şubat 1997'de meşru hükümetleri darbe ile alaşağı etmiş yüzlerce insanı, 6-7 Eylül 1955'de İstanbul, 1 Mayıs 1977 Taksim, 24 Aralık 1980 Maraş ve Çorum, Malatya, Sivas'ta toplu olarak katletmiştir. Yargıtay savcısına göre olmayan Ergenekon örgütü, Doğan Öz, Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Turan Dursun, Bedrettin Cömert, Kemal Türkler, Bedri Karafakioğlu, Uğur Mumcu, Onat Kutlar, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink, Musa Anter, Vedat Aydın gibi isimlerini saymakla bitiremeyeceğimiz yargıç, bilim insanı, gazeteci, öğretim üyesi, insan hakları savunucuları, aydın ve ilerici insanları, 18 yaşındaki gençleri sokak ortasında infaz etmiş, hiçbirinin failleri (birkaç tane piyondan başka) hala da bulunamamıştır.

Ülkemiz gerçek manada demokratikleşmeden de asla bulunamayacaktır. Bugün Ergenekon (çeşitli mecralarda kendilerine öyle diyorlar, yarın başka hangi adlarla anılırlar bilinmez) ve benzeri derin yapılanmalar ancak halkın iradesinin ve uluslararası hukukun egemen olduğu demokratik, özgür bir ülkede ortadan kaldırılabilir.

'Ergenekon'la hesaplaşılacak, Türkiye'nin bağırsakları temizlenecek' diyen Akp sözcülerine sormak lazım; Hukukun, adaletin, eşitliğin zerresinin kalmadığı, her şeyin tek adam rejiminin emrinde olduğu Türkiye'de devletin bağırsakları şimdi daha mı temiz?