Deveye sormuşlar neren eğri diye, horoz da demiş ki ben fantezi canlısıyım abe, icraatıma bakar, kârı ön planda tutar, zarar kısmına girmem.. Karıncayı biliyorsunuz zaten, tam proleter…

Evet sevgili günlük gazete okuyucuları ve Haydar Dümen fanatikleri; ne yazık ki “ulusun kaderini tayin hakkını, tahin helvası sanan bazı siyaset kirleticiler fantezinin dibine vurup, dedikten sonra aşağıdaki paragrafa sözü bırakıyorum…

Gezi’de Ergenekoncu ve ulusalcı veya darbe heveslisi var mıydı yok muydu bilmek için; “Anadilde eğitimi sorun”… Sonra da mesafe kısmının ne olduğunu anlamak istemeyenler kimlermiş el kaldırmadan sözlü anlayın.. Hemen zıplayıp “ne yani Gezi Direnişini kırmaya mı çalışıyorsun” diyen olacak.. Cevap veriyorum; “hayır herkes yerini bilsin istiyorum”…

***

Zamansız sorular savuruyor olabilirim ama şimdi sormayacaksam ne zaman soracağım?

Koltuğundan olan basın mensuplarının şimdiye kadar neden o koltukta oturduğu sorulmasın mı? Bu sorumu şimdi işinden olan basın mensuplarının işinden olmasını tasvip mi ediyorsun manasına yormak isteyen sevgili kardeşlerime derim ki; “hayır sadece baskı şimdi varmış gibi yapma panpa”…

***

Resmiyet aleminden insan alemine geçişin zor olduğu bu yegane zaman diliminde Mars’ta hayat var mı diye tartışılırken söylemleri ile bu dünyada yaşamadığını, Mars değil de cehennemin dibinde ikametgahı olmasına rağmen bu garip dünyada yaşayanların hayatını cehennem ambiyansına çeviren, Tiran koltuğunda çekirdek çıtlatıp paraya para diyen zalimlerin toprak parçasında beşeriyete karışması vicdanı amansız acılara yollamak gibi bir şeydir, inançları dükkana çevirenler…

Devrimin coğrafyasına göre adlandırıldığı popülist politik yaşam alanında Rojava’da yani Batı Kürdistan’da , yaw tamam düzeltiyorum Suriye’nin kuzeyi , Türkiye’nin güneyi, Irak’ın kuzeybatısı olan coğrafyada halk kendi öz savunma mekanizmasını oluşturmuş kendi toprağında kendi gibi yaşamak adına mücadele ederken, dünyanın yada Türkiye’nin her hangi bir yerinde birileri (bu birileri aslında ayrışan, iktidar hevesli gruplardan oluşur, lakin “Kürt” kelimesi tek başına bunları “bir” yapabiliyor) ahkam kesip oradaki insanları görmezden gelip yok saymak için uluslararası katillere bile göz kırpabiliyor..

Misal sınırdan geçen adamın cebine harçlığını ve silahını bırakanlar ne hikmetse masum çocukları ve kadınları öldüren bu çetelere tepki göstermek isteyenlere Ceylanpınar ‘da sistemin değişmediğini en klasik şiddetiyle göstermeye devam ediyor.. Bu ileri demokrasi icraatlarına bir de sınırdan geçirilmeyen yardım tırlarını eklersek, sonra da Ceylanpınar yolunda arabaya şiddet uygulayan polis ve jandarmayı eklersek ne kalıyor elimizde?

Benim vatanım insandır… Masum insanlara kıymayın efendiler…

Rojava’da, Lazkiye’de ölen çocukları görmeyen medyamız mübarek ay nedeni ile ana haberde attığı yalanlardan sonra hocalar eşliğinde sevap point kazanacağını sanarken, savaşa nasıl benzin taşırım modundalar…

Kim ne derse desin, kim ne taşırsa taşısın, kim görmezden gelirse gelsin ROJAVA HALKI DEVRİMİ selamlayacak…

***

- Baba o kadının karnı neden şiş?

- Karnında bebek var da ondan şiş..

- Bebeği kim koymuş oraya peki?

- Leylekler yavrum

- Bütün çocukları mı leylekler bırakır baba?

- Evet yavrum

- O zaman benim babam bir leylek ..Sen git babam gelsin. Eeeeee (çocuk ağlama konusunda haklı)

***

“Benim Kabem insandır” diyen bir inanç sistemini sadece tek kişiyi sevmeyle analiz etmeye çalışanlar 4x4’lük Alevi olmayı başarmışlar.. Ama şimdi bunu söyleyen de haklı.. Aleviler içinde “Alevi olmayı” Cemevi işletme olarak anlayan ve bu ticari mekanın cami ile aynı binaya taşımayı düşünen insanların; kılıçla yok edilmemiş bir inancı 30 yılda nasıl devlet eliyle asimile ettiklerini çok iyi biliyoruz. Dertleri Aleviler adına televizyon, radyo, vakıf, dernek işletmek olarak görünen ama asıl derdin “Türk İslam” jargonuna Alevileri getirmek olduğu okunan bu projeyi bir Alevi olarak çok iyi biliyorum…

***

Sizler kızlı erkekli merdivenler çıkarken elin oğlu bir kat merdivende 3 çocuk yapma peşinde.. siz daha uyuyun, teeehooo mala min xirabo…

***

Ergenekon davası hükümsüzdür diyorlar.. hayır yetersizdir; çünkü sanıkların büyük bir kısmı gerçek suçlarından yani faili meçhullerden, köy yakmalardan, asit kuyularından, işkencelerden ceza almadı…

3 yaşında öldürülen bir çocuğun cesedi 18 yıl sonra bulunuyorsa ve hukuk çoğu zaman Fırat’ın ötesine geçemiyorsa ve geçmemişse ve yine geçirilmemişse olanları sorgulamak için geç olabilir ama düzeltmek için daha zamanımız var, yeter ki resmi tarih dışında yazılan gerçekleri anla…