Haber Global'de yayınlanan 'Candaş Tolga Işık'la Az Önce Konuştum' programına konuk olan sanatçı Metin Akpınar, programda 'Cumhurbaşkanına alenen hakaret davası' sürecinde yaşadıklarını anlattı.

Akpınar yaptığı açıklamada, "Basın soruşturmasına gidiyorduk, yolda karar değişti teröre gittik" dedi.

Candaş Tolga Işık'la Az Önce Konuştum programının konuğu Türk sinema, tiyatro ve dizi oyuncusu Metin Akpınar oldu.

Adliyede tost yerken çekilen fotoğrafı hakkındaki düşüncelerini soran Candaş Tolga Işık'a Akpınar, şu yanıtı verdi:
"Barış Yarkadaş çekti o fotoğrafı. Şak döndüm. Ben 10 tane ilaç alan adamım. Oraya paldır küldür geldim. Evden ekipler geldi aldı. Bir de bir şeyler yiyip aldığım ilaçlar vardı. Avukatım söyledi. Orada meğerse tost böyleymiş. Orada yalnız bu dramı yaşayan ben değilim. Çok üzücü bir fotoğraf. Beni çağırsalar gitmez miydim. Sabah 9'da geldi ekip. Eşim daha uyuyordu, polis geldi götürecekler dedim. Avukatımı aradım, avukatımın söylediklerini söyledim. Giyindim gittim, zarif davrandılar bana. Ama şurada bir sıkıntı çektim. Basın suçları soruşturmasına gidiyorduk, yolda değişti bu. Ekibe telefon geldi. Oraya gitmeyin teröre gidin diye. Hatta Müjdat'a dedim ki galiba 15 sene yiyeceğiz. Onun dışında başka bir sıkıntı olmadı."

Akpınar'ın programdaki açıklamalarından bazı satır başları şöyle:

İsteyip de yapamadığım azdır. Çıtayı çok yükseğe koymam. aşağı yukarı da hepsini yaptım. Oynamayı istediğim roller olmuştur, aktör olarak. Onlar olmadı. Kuyucaklı Yusuf'u oynamak isterdim. Yaşar ne yaşar ne yaşamaz teklifi bana gelmişti. Bir de benim için ulaşamadığım en güzel şey bu ülkenin Cumhuriyet ile yönetilmesi. Cumhuriyet'in yanında Laiksizmin olması, sekülarizmin olması, pozitvizmin olması. Ben yapamadım değil, bunlara ulaşamadım. Bunlara ulaşmayı çok istiyorum. İnşallah ölmeden de görürüm.

İnsan her şeyi düşünebilir. Kötü şeyler de. Ama söylemeli mi den itibaren denge başlıyor. Düşünce özgürlüğü çok önemli değil. İfade özgürlüğünün olmaması kötü. Düşüncenin en soylu biçimi sanat. Bir hukuk düzeni düşüncenin ifadesine karşıysa sanata da karşıdır. Biz de sadece düşünme özgürlüğü vardır. Ötekiler maalesef özgür değildir.

Bizden evvelki ekipti Zekilerin ekibi. Biz sonra geldik, ben tiyatro başkanı oldum. Onlar bizden salon istemişti. Her şey güzeldi, kız arkadaşları gelmedi. Ben isterseniz yardımcı olurum dedim. Biz bunları konuşurken Zeki'nin rolünü oynayan bir arkadaş varmış. O geldi, Zeki de gelmeyen kız arkadaşının rolüne girdi. O da pembe kadın. Zeki'den pembe kadın yapmak çok zor bir şeydir. Karşıda bir berberimiz vardı. Bir traş yaptırdık, kaşlarını falan ben düzelttim. Güzelce oyun oynandı. Öyle tanıştık. Bizim orada bir elektriğimiz oldu. Ben diğer tiyatroya geçtiğimde ikinci senesinde Zeki'yi önerdim hocaya. Hatta benden de çok maaş aldı. Biz orada kaynaştık."