Yeni adli yıl açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye, halkın iradesini en üstte tutan kuvvetler ayrılığı fikrine ve bunun üzerine bina ettiği demokrasi anlayışına hep bağlı kalmıştır" dedi. Bazı baroların adli yıl açılışına katılmamasına tepki gösteren Erdoğan, "Külliye, milletimizin, dolayısıyla da tüm kurumlarımızın evidir" ifadesini kullandı.

2019-2020 Adli Yıl Açılış Töreni, Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlendi.

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu yıl 5. ve son defa adli yıl açılışını yapan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'e hizmetleri için teşekkür etti.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne yönelik eleştirilere yanıt veren Erdoğan şunları söyledi:

"Yeni yönetim sistemimizde yürütmenin de temsilcisi olan cumhurbaşkanına kuvvetler ayrılığı konusunda yöneltilen ithamların çoğu temelsizdir. Ülkemizdeki demokratik sistemde cumhurbaşkanına açılan alan üstünlük bağlamında değil tüm kurumların ahenk içerisinde çalışmasını gözetme noktasındadır. Yargı üzerinden, milletten ve hukuktan aldığı yetkiyle görevini yapan yürütme erki ile onun temsilcisi olan cumhurbaşkanına saldırmak, aslında doğrudan siyasal alanı hedef almaktır."

Kuvvetler ayrılığı prensibinin denge yerine çatışma anlayışı ile yorumlanmasının ülkeye ve millete fayda değil zarar getireceğini söyleyen Erdoğan, "Devlet sisteminde illa bir üstünlük aranacaksa bu ancak Anayasa'nın ve orada tezahür eden milli egemenliğin üstünlüğü olabilir" dedi.

'ADALET SİSTEMİNİ GELİŞTİRECEK TARİHİ REFORMLARA İMZA ATTIK'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurucu genel başkanı olduğu partinin adının başına 'adalet' kelimesinin getirilmesinin sıradan bir tercih olmadığına dikkat çekerek, şöyle devam etti:

"İktidara geldiğimiz günden beri hep bu ideal uğrunda mücadele ettik, pek çok reform hayata geçirdik. Anayasamızda ve kanunlarımızda yaptığımız değişikliklerin tek amacı, adaletin daha güçlü bir şekilde tesisini sağlamaktır. Temel kanunların yenilenmesinden yargı mensuplarının özlük haklarının iyileştirilmesine, adliye binalarının modernleştirilmesinden istinaf mahkemelerinin kuruluşuna, yargıda hedef süreden e-devlet uygulamalarına, adli tıptan bilirkişiliğe, lekelenmeme hakkından arabuluculuk müessesine kadar her alanda adalet sistemini geliştirecek tarihi reformlara imza attık."

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

​​​Yeni adlı yılda hakimlerimize, savcılarımıza, avukatlarımıza, adalet teşkilatımızın tamamına başarılar diliyorum. Vazifeleri başında son nefesini veren hakim ve savcılarımız başta olmak üzere, ülkemize ve milletimize hizmet ederken hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Adalet tarihin her döneminde üzerinde kafa yorulan, tartışılan, uygulama biçimiyle gündemde olan bir konudur. Biz de her fırsatta adalet kavramı üzerinde uzun uzun durmaya çalışıyoruz. Bugün de sizlerle adalet kavramımızla ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Zulüm ve haksızlıkla adaletsizlik eş anlamlıdır. İnsan adalet yerine zulüm yolunu seçiyorsa, bunu kendi iradesiyle yapıyor demektir. Bu iradeyi kontrol altında tutacak bir düzene ihtiyaç vardır. Kanun başkadır, hukuk başkadır, adalet başkadır. Biz kendimiz ve tüm insanlık için daima adaletin peşinde koşmalıyız. Dünya sistemi refah ve lüks içinde yaşayan bir kesimin cenderesi altındadır.

Refahlarına ve özgürlüklerine yönelik her saldırıyı terör olarak niteleyen ama diğer toplumların en temel insani taleplerine karşı duyarsız kalan çarpık anlayış, dünyanın en büyük sorunudur.

'KUVVETLER AYRILIĞI PRENSİBİ DEMOKRASİ VE CUMHURİYET'İN TEMELİDİR'

Kuvvetler ayrılığı prensibi demokrasi ve Cumhuriyet'in temelidir. Türkiye, halkın iradesini en üstte tutan kuvvetler ayrılığı fikrine ve bunun üzerine bina ettiği demokrasi anlayışına hep bağlı kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin birliğini, beraberliğini, tüm kurumlarıyla etkin şekilde işlemesini temin, cumhurbaşkanının en öncelikli görevidir.

Anayasamızın lafzında ve ruhunda açıkça yer alan bu yaklaşımı, kuvvetler ayrılığı için bir tehdit değil tam tersine birleştirici bir güç olarak görüyoruz.

Yasamanın, yürütmenin ve yargının kendi içlerinde bağımsız bir şekilde çalışması, hepsinin de Anayasa'da cumhurbaşkanına verilen 'devletin başı' misyonu etrafında birlikte hareket etmelerine mani değildir. Kuvvetler ayrılığı prensibinin denge yerine çatışma anlayışı ile yorumlanması ülkeye ve millete fayda değil zarar getirir.
Devlet sisteminde illa bir üstünlük aranacaksa bu ancak Anayasa'nın ve orada tezahür eden milli egemenliğin üstünlüğü olabilir. Cumhurbaşkanı'na kuvvetler ayrılığı konusunda yönlendirilen eleştiriler mesnetsizdir. Yeni yönetim sistemimizde yürütmenin de temsilcisi olan cumhurbaşkanına kuvvetler ayrılığı konusunda yöneltilen ithamların çoğu temelsizdir.

Yargı üzerinden, milletten ve hukuktan aldığı yetkiyle görevini yapan yürütme erki ile onun temsilcisi olan Cumhurbaşkan'ına saldırmak, aslında doğrudan siyasal alanı hedef almaktır.

'BU MEKAN ŞAHSIMA AİT DEĞİL, MİLLETİN EVİ'

(Bazı baroların adli yıl açılışına katılmama kararı) Yargıtay ve TBB Başkanımızı, bu bağnaz ve provokatif dayatmalara karşı gösterdikleri dirayetli ve demokratik duruş sebebiyle tebrik ediyorum. Bu mekan şahsıma ait değil. Bu mekan milletin evi. Devletin tüm kurumları bu mekanı kullanma hakkına sahiptir.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, bu gazi mekan, konferans salonu, sergi salonu, camisi, 15 Temmuz Anıtı, tamamlanmak üzere olan kütüphanesi ve inşası süren müzesiyle, milletimizin, dolayısıyla da tüm kurumlarımızın evidir.

(Yargı Reformu Strateji Belgesi) AB organları her ne kadar ülkemize karşı açıkça ayrımcı bir tutum içindeyse de biz bu reform belgesiyle aynı zamanda tam üyelik yükümlülüklerimize olan bağlılığımızı da göstermiş oluyoruz.

Yargı süreçlerini sadeleştirerek, uyuşmazlıklar için alternatif çözüm yolları geliştirerek, önleyici hukuk uygulamalarını sistemimize kazandırarak, bu reformu kısa sürede hayata geçirmekte kararlıyız.