Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Halk TV'de Özlem Akarsu Çelik'in sunumuyla yayımlanan "Ankara'dan" programında cumartesi günü Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenecek halk buluşmasıyla yol haritasını açıklayacak Emek ve Özgürlük İttifakı'na dair açıklamalarda bulundu.

Özlem Akarsu Çelik'in "Nasıl bir ittifak olacak Emek ve Özgürlük İttifakı" sorusuna "Öncelikle bir mücadele ittifakı olacak" yanıtını veren Akdeniz, şöyle devam etti:

"HALKIN ÖRGÜTLÜ GÜCÜNÜN MEYDANALARDA TEZAHÜR ETMESİ GEREKİYOR"

"Seçimler, Türkiye'nin gidişatı tamamen sandık bazlı tartışılıyor. Bugünkü örnekleri de gördük. Türkiye'de özgürlükler karnesi dipte. Bu koşullarda seçim, sandık ne kadar güvende olabilir? Halkın örgütlü gücünün sokaklarda, meydanlarda güçlü bir biçimde tezahür etmesi gerekiyor ki seçimin ve sandığın da güvencesi olsun. Her şeyi seçime erteleyen yaklaşımı doğru bulmuyoruz. Üçüncü seçenek ihtiyacı buradan doğdu daha çok. AKP'den önce iktidarlar nasıl gittiler, Türkiye'nin yakın siyasi tarihine bakalım.

ANAP; '89-'90 bahar eylemleri, işçi eylemleri, 3 Ocak'ta genel grev… Ekonomik taleplerle başlayan bu hak alma mücadelelerinin politik bir karşılığı oldu sandıkta ve öyle gittiler. Çiller dönemi; 5 Nisan IMF'nin ekonomik kararları vardı, emekçiler yoksullaştı, milyonlar sokaklara döküldü ve Çiller hükümeti öyle gitti. Onun sandıkta bir karşılığı oldu. Erdoğan yönetimi gelmeden hemen önce, DSP-MHP-ANAP koalisyonunda da 'Kurt-kuş-arı, kahrolsun IMF iktidarı' diye yürüdü işçiler. Bu iktidarın gelişinde sadece bir yazar kasanın atılması olayı yok, milyonların eylemi var. Bugün eksik olan o. Nerede bu işçi hareketi, emekçi hareketi, neden birleşemiyor ve kendisini gövde olarak ortaya koyamıyor…"

"SENDİKAL BÜROKRASİNİN HER ŞEYİ SANDIĞA HAVALE EDEN YAKLAŞIMININ DEĞİŞMESİ GEREKİYOR"

Çelik'in OHAL koşullarının fiilen devam ettiğini vurgulayarak "Bu koşullarda bu nasıl mümkün olacak" sorusuna ise Akdeniz'in yanıtı şöyle oldu:

"Sandık değil başka bir arayış değil bizimkisi. Sandık da önemli, seçimlere de gireceğiz Emek Partisi olarak, ama bunun güçlü bir temelde olabilmesi için özgürlükler ortamının olması lazım. Hak mücadelelerinin bir kanal bulması lazım. O yüzden dedik ki adaylık, masalar konuşuluyor ama bizim söylediğimiz başka bir şey var. Seçim takvimi açıklanınca bunları konuşuruz ama şu an acil olarak yapılması gereken şey; emekçilerin mücadele birliğini oluşturmak, halkın ve demokrasi güçlerinin birleşik mücadele kanallarını açmak. İddialı bir şey söyleyeceğim: Türk-İş isterse her hükümeti devirebilecek güçte. Diğer konfederasyonları da yanına koyuyorum. Neden harekete geçmiyor? Güçlü bir sendikal bürokrasi var orayı tutan. Orada da her şeyi sandığa havale eden, iktidar gelsin bakarız yaklaşımı var. Bunun değişmesi gerekiyor. O yüzden Emek ve Özgürlük ittifakını kurarken adında emek var.  O kavramın altını doldurmak zorundayız."

"EMEKÇİ HAYATI ÜRETİYORSAM DEĞİŞTİREBİLİRİM DERSE TABLO DEĞİŞİR"

Emek ve Özgürlük İttifakı'nın alacağı oy oranı tartışmasına değinen Özlem Akarsu Çelik'in "Emek hareketleri ilgi görür, sempatik görünür seçim öncesi ama sonra niyeyse sandıkta pek karşılığı olmuyor bunun. Yüzde kaç oy potansiyeli var ittifakın" sorusuna ise Akdeniz'in yanıtı şöyle oldu:

"Anket şirketleri sıklıkla verileri açıklıyorlar. Dün de Artı TV'deydim, Hüseyin Çalışkaner'in bir açıklaması vardı. Şimdilik, ittifak kurulmadan açıkladığı rakamlar var. Kendisi de 'Kurulunca çok yüksek bir zemin yakalayacaktır' dedi.

Köprünün altından çok sular geçer. Türkiye'de 6 ay 8 ay çok uzun bir süre. Halk ne kadar kendisine özgüven duyarsa hak arama mücadelesinde ben bu oranların değişebileceğini düşünüyorum. Yüzde 10-15-20 diyelim, bu telafuzları yapabiliriz. Başka bir eğilime odaklanmamız gerekiyor. İşçilerin, halkın sosyolojisi ne söylüyor? Biz o kanalları açmaya adayız. O kanalları açacağız ve bunu açtığımız zaman kötünün iyisini seçelim demeyecek emekçi. Ben varım, özneyim, hayatı üretiyorsam değiştirebilirim ve siyasetin de göbeğindeyim diyebilirse bambaşka bir tablo yarabiliriz. O açıdan ben çok izafi ve yanıltıcı bulurum şu anki oy rakamlarını."

"TÜRKİYE HALKINI SEÇENEKSİZ BIRAKMAYIZ"

Tutuklu HDP'li siyasetçileri hatırlatan Özlem Akarsu Çelik, Akdeniz'e "Kapatma davası devam ediyor AYM'de. En kötü senaryo seçim sürecine girildikten sonra partinin kapatılması. HDP biz önemlerimizi aldık, halkımızı seçeneksiz bırakmayacağız diyor. Siz bu kötü senaryoyu nasıl okuyorsunuz, mümkün mü, böyle bir ihtimal var mı" sorusunu yöneltti.

Akdeniz'in yanıtı şöyle oldu:

"Sayın Kılıçdaroğlu'na yapılan pankart provokasyonunu kınıyorum. Orada Selahattin Demirtaş'tan yola çıkılarak bu yapılıyor. Demirtaş ve arkadaşları özgür olmalıdır. Özgür olmadan Türkiye özgür bir seçim ortamı yaşayamayacak. HDP'nin seçime girip girmemesini tartışmak da özgür seçim ortamı açısından kabul edilebilir bir şey değil. HDP seçimlere girmeli, niye parti kapatılacak! Kapatır mu bu iktidar, kapatabilir. Böyle bir senaryo da var. EMEP, TİP, HDP seçimlere girme yeterliliği olan partiler. Seçimlere birlikte girersek, bu yönde bir irada ortaya çıkarsa -ki başka partilerle de gireriz, sadece bu altı parti ve örgüt değil çok daha geniş bir çevre ile gireriz- seçim kanununda yapılan değişiklikle ittifak olan partiler yan yana girebiliyorlar. Yani isteyen EMEP'e, isteyen HDP'ye isteyen TİP'e oyunu verebilecek. Böyle bir demokratik yönelimle kısmi de olsa girmemiz gerekir. Burada HDP'nin olmaması kabul edilebilir değil. HDP'nin bileşeni olan partiler de seçime girme yeterliliği çabası içerisindeler. Biz bu senaryoyu düşünmek istemiyoruz. HDP seçime girmeli. Bizim ittifakımız ve dost kurumlarla beraber Türkiye halkını seçeneksiz bırakmayız. Mutlaka bir formül buluruz."

"YERLİSİYLE GÖÇMENİYLE İŞÇİLERİN ORTAK HAK MÜCADELESİNDE BULUŞMASI GEREKİYOR"

Mülteci karşıtlığı üzerinden yükselen rüzgara değinerek "Ümit Özdağ örneğin seçimde bir sürpriz yapabilir yorumları var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçimde oya tekabül edecek bu mülteci karşıtlığı nerelere varabilir? Bunun seçim için kullanışlı bir aparat olarak kullanıldığını görüyoruz" sorusunu yönelten Çelik'e Akdeniz şu yanıtı verdi:

"Göç sorunu ağır bir sorun. Türkiye'de çok katmanlı bir sorun. Bu sorunu indirgemeci şeylerle çözemeyiz. 'Hepsini göndereceğiz' bir çözüm değil. Kalanlar ne olacak, 800 bin çocuk burada doğmuş ne olacak, geçiş yolları nasıl olacak vesaire… Bakın muhalefet iktidara seçimlerde daha çok oy almak adına mülteci karşıtlığı üzerinden yüklenirse bu iktidarın işine yarar. AKP iktidarı daha önce bunu yaptı. Çok kısa sürede 500 bin 1 milyon mülteciyi Suriye'ye gönderebilme kapasitesine sahip. Gönderdi daha önce. Bir kısmı sonra geri geldi. Seçime üç kala 2-3 milyon insanı götürüp cep bölgelere, tampon bölgelere yerleştirip bütün oyları manipüle edebilir. Zaten şu an son yaptığı hamlelerle toparladığını düşünüyorum, seyreltme çalışması başladı. Yani muhalefeti güçlendirmez bu çizgi. Göç sorunu göçmenlerden kaynaklanan bir sorun değil, emperyalistler, Suriye'yi bu hale getirenler, AKP'nin yanlış politikaları. O zaman benim sorunum mültecilerle değil AKP'nin yanlış göç politikasıyla diyeceğiz. Avrupa'nın aşırı sağ partileriyle yarış içinde olmamalı Türkiye'nin muhalefeti. Çözüm politikalarını ortaya koymak gerekiyor. Burada da en önemli sorun emek sorunu. Bizim gençlerimiz mülteci durumuna düştüler. Ülkemizde kalanlar da mülteci gibiyiz diyor. Bütün bunların müsebbibi mülteciler değil, zenginleri daha zengin yapanlar. Mutlaka yerlisiyle göçmeniyle işçilerin ortak hak mücadelesinde ve sendikalarda buluşması gerekiyor."

Akdeniz sözlerini 24 Eylül Cumartesi günü Haliç Kongre Merkezi'nde yapılacak halk buluşmasına çağrıyla sonlandırdı.