Irak Kürdistan Bölgesi’nin başkenti Erbil ard arda patlayan bombalarla sarsıldı. Altı yıl aradan sonra ilk defa meydana gelen intihar saldırısında altısı intihar bombacısı olmak üzere 12 kişi hayatını kaybetti. Saldırıda 50’den fazla yaralı da var.

Ortadoğu’nun güvenilir bölgelerinden olan Kürdistan’daki saldırıyı El-Kaide üstlendi. Zaten saldırının yapılma biçimi de El Kaide’yi işaret ediyordu.

Şimdi soru şu: El Kaide, bu saldırıyla neyi hedefliyor? Saldırı gerçekleştiren El Kaide olsa da bu işin sponsoru kim ya da kimler olabilir?

Şunu söyleyelim, saldırıyla ilgili sosyal medyada yapılan spekülasyonlar gerçekten uzak duygusal değerlendirmelerden oluşuyor. Kimileri İran’ı işaret ederken kimileri saldırınn arkasında Türkiye istihbaratının yönlendirmesi olabileceğini belirtiyor. Hatta saldırının Kürt Ulusal Kongresi için yapılmış bir uyarı olduğunu düşününler az değil.

Önce şunu belirtelim. Saldırının El-Kaide’nin işi olduğu ortada. İddialara gelince…

Türkiye ya da Türk-İran istihbaratı yaptı diyenler olayın temelini yapılacak olan Ulusal Kürt Konferansına bağlıyorlar. Saldırının amacını Kasım ayında yapılacak olan konferansı engellemek olarak görüyorlar.

Daha önce iki üç sefer ertelenen konferansı da Türkiye’nin baskısına bağlıyorlar ama konferansı yakından takip edenler ertelemenin dış ülkelerin baskısından çok Kürt grupları arasındaki delege savaşından kaynaklandığını biliyor.

Özellikle PKK ve KDP arasındaki delege savaşı konferansın yapılmasını engelleyen en önemli etken. PKK, konferansa ağırlığını koyarak sonuç bildirgesinde etkili olmak istiyor. Buna karşın KDP kararların komşu devletlerin kaygılarını da gözetecek şekilde çıkmasını arzuluyor. Konferansın sürekli ertelenmesi bu nedenle İran ya da Türkiye baskısından değil delege savaşından kaynaklı.

Öte yandan Türkiye, yılda 13 milyar dolar ihracat yaptığı, petrolle ilgili TPAO’nun büyük yatırımlara giriştiği ki çok yakın zamanda günde bir milyon varil petrolün akacağı yeni petrol boru hattı faaliyete geçecek- bir dönemde böyle bir saldırının içinde yer alması hiçte mantıklı değil.

Keza, şu anda Kürdistan Bölgesi’nde tescil işlemleri tamamlanan 78 ülke menşeli toplam 2.296 firmanın % 47,87’sini Türkiye firmaları oluşturuyor. Üstelik Barzani Hükümeti bölgede şu anda Erdoğan Hükümeti’nin en yakın müttefiklerinden. Yani Kürdistan, Türkiye için stratejik bir pazar. Bu pazardaki her olumsuzluk Türkiye’yi yakından etkiliyor.

Aynı şekilde İran son dönemlerde Kürdistan Bölgesi ile yakın ilişkiler içerisinde. Bu yakınlık en son yapılan beş ticari anlaşma ile daha ileri bir aşamaya taşındı. Son anlaşma ise Kürt petrolünün 900 kilometrelik mesafeyi aşarak İran’daki Bender İmam Humeyni üzerinden Asya ülkelerine ihracatı.

Uluslararası ilişkilerde temel amacın çıkar olarak belirlendiğini çözen Kürdistan Hükümeti petrolü stratejik bir koz olarak kullanıp yabancı devletlerle petrolde kar ortaklığına girişerek bölgesinde oluşabilecek riskleri paylaşıyor. Bu durum mevcut istikrar ve güvenliği pekiştiriyor.

Kısaca kişisel değerlendirmem komşu ülkelerin bu saldırıdan edinbileceği bir kazanımlarının olmayacağı doğrultusunda. Erbil saldırısı tamamen El Kaide’nin hem planlayıcı hemde uygulayıcı olduğu bir saldırı.

El Kaide, Irak’ın tüm kentlerinde yaydığı ve hergün 50-60 insanın ölümüne neden olan saldırıları güvenli ve istikrarlı Kürdistan Bölgesine taşımak istiyor. Saldırı da Kürdistan Hükümeti’nin müdahale yıllarında ABD ile giriştiği işbirliğinin tortuları olsa da kilit noktayı Rojava oluşturuyor.

Rojava’da hergün yeni alanlar kaybeden El Kaide’ye bağlı Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) , YPG ile Barzani arasındaki güç savaşının farkında.

Yine IŞİD Rojava’da YPG ile savaşında YPG’nin mevzi kaybetmeye başladığı noktalarda lojistik desteğin Kürdistan’dan geldiğinin de farkında.

Yine IŞİD Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı Sayın Mesut Barzani’nin Rojava’ada yapılan katliamlarla ilgili olarak Kürt Ulusal Kongresi hazırlık komitesine gönderdiği mesajında farkında.

Hatırlayanlar bilir, Başkan Barzani mesajında bölgede kadın ve çocukların katl edilmesiyle ilgili olarak araştırma yapılmasını istiyor ve “Eğer komisyon, bölgede yaptığı incelemeden sonra, bu haberlerin doğru olduğunu teyit ederse; kadın, çocuk ve sivil halkın hedef alındığı tespit edilirse, Kürdistan hükümeti olarak tüm gücümüzu ortaya koyup, halkımızı korumak için seferber olacağız” diyordu. Aynı açıklamada “Rojava’daki masum sivil Kürtler’in korunması için gerekirse bugüne kadarki tüm kazanımlarımızı feda etmeye hazırız” deniliyordu.

Öte yandan Kürdistan Bölgesi’nden Rojava’ya cihatçı grupların yanında savaşmaya giden Kürtlerin bir daha Kürdistan topraklarına giremeyeceklerinin açıklanması, Barzani Hükümeti’nin denetimindeki topraklarda radikal İslamcılara kesinlikle izin verilmemesi El Kaide saldırısı için diğer nedenler arasında yer alabilir.

Ama görünen El Kaide’nin Kürdistan Hükümeti’ne mesaj vererek Rojava’da rahat hareket edebileceği koşulları sağlamaya çalıştığı. Bu saldırıdan sonra Rojava’ya topyekün bir El Kaide saldırısı gündeme gelebilir.

El Kaide büyük bir saldırıdan önce Rojava’ya akabilecek lojistik desteği ve yahut YPG’nin güç kaybetmesi durumunda Kürdistan Hükümeti’nin müdahalesini engellemeye dönük mesaj veriyor.

Üstelik bu mesaj 29.09.1971’te Kürtlerin yaşadığı her yerde çok büyük saygı gören Molla Mustafa Barzani’ye terör saldırısının yapıldığı ve Molla Mustafa Barzani’nin yaralı olarak kurtulduğu gün veriliyor.