DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna, yazılı bir açıklama yaparak siyaseti bıraktığını duyurdu. Ayna yaptığı açıklamada, 7 Haziran sonrasında, "Kürt halkının, mevcut anti-demokratik seçim sistemine ve tüm saldırı ve şiddete rağmen sandıktan çıkardığı iradesinin tanımadığının ilan edildiğini ve sivil siyasetin yok sayıldığı" söyledi. Ayna, "Siyasi partiler aracılığıyla siyaset yapma olanakları ortadan kaldırılıyor, hükümet gibi düşünmüyor ise işlevsizleştiriliyor. Halkın seçimler sonucunda açığa çıkardığı iradelerin (belediyelerin), sadece ve sadece kendilerini seçen halkın yanında oldukları için yetkileri ellerinden alınıyor, devletin atadığı bürokratlara veriliyor. Yani seçilmişler, atanmışların emrine tabii kılınıyor" dedi.

Ayna son olarak Cizre'de bir evde yaralı durumda bulunduklarını belirttiği 25 yaralı insanın hastaneye kaldırılması için yurtiçinde ve yurtdışında yaptıkları tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığını söyleyerek, "25 yaralı ve sağ insan diri diri toplu gömüldü. Bu olay benim için son damla oldu" dedi. Ayna açıklamasını şöyle noktaladı: "Bu temelde siyasetten çekildiğimi ilgili kamuoyuna duyuruyorum. Aldığım bu karar partimle ortaklaştığım, örgütsel bir karar değildir."

Vekil olduğu süre içerisinde yaptığı açıklamalar ve yaptığı eylemlerle kürt siyasal hareketinde yıllarca ön planda bulunan Emine Ayna'nın partisinin eş başkanlığından istifası etmesi daha şimdiden beraberinde bir çok tartışmayı getirmiş durumda. Kapatılan DTP eş başkanlığından bugüne değin yaptığı bütün açıklamalar beraberinde ciddi tartışmalar getirmiş. Ayna, bugün siyasetten çekildiğini açıkladı.

Ayna’nın DBP Eş Genel Başkanlığı bırakmasını çok yönlü değerlendirmekte fayda var.

1. Emine Ayna'nın legal siyasete dair inancını yitirmesi salt Emine Ayna'nın değil bölgede yaşayan halkın büyük bir kesiminin ortak düşüncesidir. Her koşul ve şart altında müzakere ve diyalogda ısrar eden kürt halkının ve siyasal öncülerinin son 6 aylık süreç içerisinde yaşadıkları ve maruz kaldıkları o tarif edilemez devlet şiddetinin sonucudur. Bu noktada geleceğe dair ciddi sorunların oluşacağı, travmatik ruh halinin bizi getireceği noktanın toplumsal barış ve birlikte yaşam olmayacağını bilmekte fayda var. Biraz daha açarsak;

- Cizre ve sur da sokağa çıkma yasakları iki aydır devam etmekte. Bu süre içerisinde iki ilçe de taş üstünde taş kalmadı. Tanklarla bombalanan evler, havadaki kuştan yerdeki karıncaya kadar bütün canlı ve cansız varlıkların bombalandığı , anne kucağında bebeklerin öldürüldüğü, sokak ortasında cenazelerin bekletildiği ve günlerce bir bodrumda yaralı insanların ölüme terk edilmesi... Bardağı taşıran son damla olarak tarif eden Ayna'nın bahsettiği o insanlar herkesin gözü önünde, bütün ulusal ve uluslararası girişimlere rağmen bir bodrumda ölüme terk edildiler.

-İki gün önce Şırnak milletvekili Faysal Sarıyıldız 'artık kimse beni arayıp sormasın, çıldıracağım, delireceğim' demişti yaralı Sultan Irmak’ın 'heval su, su diyorum heval su' haykırışını aktarırken. Aslında o da siyasete olan inancını yitirmişti. Sultan hepimizin gözü önünde günlerce direndi ölüme. ama abluka kırılamadı ve hepimizin gözü önünde öldü Sultan.

-Varto da Ekin Van'ın bedeni teşhir edilirken, Hacı Lokman Birlik aracın arkasına bağlanıp sürüklenirken, Cemile buzdolabında bekletildiğinde ve bunlar gibi sayacağımız yüzlerce örnek yaşandığında kamuoyunun sessizliği, Akp'nin politikalarını olumlayan muhalefet, uluslararası kamuoyu bilcümle hepimiz Kürtleri yavaş yavaş legal siyasetten uzaklaştırdık.

2. Kürt Siyasal Hareketinin bileşenlerinin ve o bileşenlerin içerisinde öncü pozisyonunda olan vekillerin eylem ve söylemlerini de bu eksende değerlendirmekte fayda var.

- Bölge halkının mücadele hafızası ve belleği ile dalga geçercesine yapılan siyasal analizler ve açıklamaları unutmamakta fayda var. Kimliğine, diline, kültürüne, mahallesine, kentine, doğasına sahip çıkan ve siyasal tercihleri yüzünden ölüme maruz bırakılan halkın direnişini meşru bulmayan, öz yönetim fikrinden çok uzakta olan, mücadelenin gidişatını anlamayan ve sahip çıkmayan düşünceler halkın siyasete olan inancını yitirmesinde pay sahibidir.

Cizre de, Sur da, Silvan da, Nusaybin de direniş devam ederken, her gün bir kaç yerde sivil insanların ölüm haberi gelirken, direnişçilerden önce kaymakamla görüşenler, valiliğe koşanlar, devlete sitem edenler halkı ikilikte bırakmakla kalmadılar aynı zamanda halkın kendilerine verdiği krediyi de çok kötü pratikleriyle tükettiler.

3. Savaşın, acının, ölümün, işkencenin her türlüsünden geçmiş, cezaevlerinde, okullarda, metropollerde her türlü baskı mekanizmasının içinden çıkıp ' edî bese' diyerek eyleme geçen gençlerin ve kadınların son tahlilde parlamentoya tıkılıp kalan, bir adım ilerlemeyen siyasete ihtiyaç duymama noktasına gelmeleri siyasetin, direnişin gerisinde kalmasıyla alakalıdır.

4. Öz Yönetimin ruhu gereği yerelden örülecek radikal demokraside ; özgür yaşamı, komünal ekonomiyi, ekolojik ve ekonomik toplumu oluştururken pratiğe ihtiyaç duyar. Pratikte yer alacak olanlar orada yaşayanlardır. Söz söyleme ve karar verme yetkisi onlara aittir. Özgür toplumu inşa etmek için direnen halk;

- Cizre'de su diye bağıran çocuklar, yaralılar öldürülürken meclise kadın kuaförü için başvuranları

- Çözse, çözse Erdoğan çözecektir diyenleri

- Meclis iç tüzüğüne saygılı olmayı isteyenleri

- Doğum günü kutlamalarında göbek atanları

- Devlete sitem etmeyi siyaset olarak algılayanları vs. unutmayacağı gibi;

- Aylardır halkın içerisinde olup, seslerini duyurmaya çalışan, her türlü tehlikeye, baskıya boyun eğmeyen vekilleri de unutmayacaklar.

Son olarak tekçiliği kökten reddeden, karar mekanizmalarının hepsine halkı katan öz yönetimin bir kaç ilçeye sınırlı kalmasının sebebi ve yaratacağı sonuçlar şüphesiz öncü eksikliğinden diğer bir değişle yanlış öncülerden kaynaklanmaktadır.

Belki de bu noktada Ayna'nın istifası beraberinde sağlıklı bir tartışmayı getirir ve legal Kürt hareketinin siyasetteki öncü sorunu çözülür.