İşçi ve kamu emekçileri sendikaları bir toplu sözleşme dönemini sonuçlandırdılar. Böylece bu görüşmeleri sürdüren Türk İş ve Memur Sen 2020 ve 2021 yılı için tüm emekçileri yoksulluğa mahkûm eden bu sözleşmeleri hükümetle uyumlu bir şekilde tamamladılar. Memur Sen topu uzlaştırma kuruluna atarak güya imza atmamış oldu.

2010 anayasa değişikliğinde kamu çalışanlarıyla ilgili anayasada yapılan değişiklikte zaten Anayasal düzeyde grevi yasaklayan AKP için milyonlarca kamu emekçisi ve emekliyi bağlayan kurulun vereceği karardan medet ummak boş hayaldir.

Anayasa referandumu öncesi Bülent Arınç KESK’i ziyaret ettiğinde kendisine bu yasa maddesini ya ‘bilmeyerek’ yada emekçilere ihanet için üzerinde özenle çalışılarak hazırlanmış olduğunu kendisine ifade etmiştim. Çünkü kanun görüşmelerde uzlaşılmaz ise uzlaştırma kurulunun vereceği kararın kesin olduğunu belirtiyordu. Aynı zamanda emekli kamu çalışanlarının da kurulun kararlarından faydalanacağı hükmünü de içeriyordu.

Konunun uzlaştırma kuruluna taşınması ve kararın kesin olması eylem ve grev haklarının anayasal düzeyde yasaklanması anlamına geliyordu. Her ne kadar Anayasanın 90. Maddesiyle çelişse de hak mücadelelerini yasal sınırlar düzeyinde kavrayan sendikalar için bağlayıcı durumdadır. Memur Sen bu nedenle gönül rahatladığı ile ‘uzlaşmamış’oluyor.

Yılarca KESK’i ve DİSK’i siyaset yapmakla suçlayan bu sendikalar hangi siyasetin siyasetini yapıyorlar acaba?

Yıllardır siyasetin ve ideolojinin kötü bir şey olduğunu işyerlerine taşıyanların emek düşmanı siyasetçilerle kol kola olduklarını biliyoruz. Çünkü varlık nedenleri onlar.

Türk İş, Hak İş, Memur Sen Erdoğan rejiminin beka sorunu olarak gündeme getirdiği bütün konularda tam bir mutabakat içerisindeler. On binlerce emekçinin KHK’larla görevlerine son verilmesini desteklediler. Kürt sorununun çözümüne ilişkin hiçbir zaman barış yanlısı politikaları ortaya koymadılar aksine rejimin savaş politikalarını desteklediler. Rejimin bütün politikalarının yanında yer aldılar. Doğanın talanına, kentlerin kültürel yapısının asimilasyonuna tam destek verdiler. Mülteci işçilerle ilgili ırkçı politikaların savunucusu oldular. Rejimin neo liberal politikalarını desteklediler. HDP’li belediyelere atanan kayyımların yanında saf tuttular. Bu anlamda emek ve demokrasi karşıtı siyasetin tam anlamıyla savunucusu durumundalar.

Sarı renkleri giderek koyulaşan bu sendikalar siyasi iktidarların sivil destekçisi görevini üslenmişlerdir. Milyonlarca emekçiyi eylemsizliğe, suskunluğa ve çaresizliğe itelemişlerdir.

DİSK ve KESK ne yapmalı?

Bu sorunun yanıtını üretecek tartışmalara ihtiyaç vardır. Sınıf mücadelesinin tarihi önemli deneyimler ve birikimlerle doludur. Deneyim ve birikimlerin güncellenmesinin bize önemli ipuçları sunacağına inanıyorum. Mevcut örgütlü yapıların böylesi zorlu bir dönemi göğüslemesi mümkün değildir. Emekçilerin kazanımları sürekli geriye gitmektedir. Sadece basın açıklamalarıyla itiraz eden, genel doğruları söylemekle yetinen yapılara dönüşmüş durumdalar. Zamanla bürokratik ilişkilere dönüşen, etkisizleşen bu yapılar kendi içine kapanarak emekçilerin güvenini de kaybediyor.

Ucuz emek cenneti olan Türkiye’de sadece işi olanların çok az bir kısmını üye yapan sendikal mücadele dönemi bitmiştir. İşsizlerin, kent yoksullarının, göçmen işçilerin, esnek çalışma koşullarına mahkûm edilmiş milyonların, emeklilerin, sigortasız çalıştırılanların velhasıl milyonlarca yoksullun toplumsal sözcülüğünü üslenecek yeni bir örgütlenmeye acilen ihtiyaç vardır. DİSK ve KESK böyle bir örgütlenmeye öncülük edecek potansiyele sahiptir. Yasal mevzuatı bir tarafa bırakma cesaretiyle işe başlanırsa fiili ve meşru mücadele emekçiler üzerinde oynanan oyunu bozar.

Siyasi iktidarla eş güdümlü çalışan devlet sendikalarının emekçiler içerisinde bir itibarının kalmadığı dönmede yerel –bölgesel emek meclislerinin kurularak Türkiye Emek Meclisi’nin inşası elzemdir. Politik olarak rejimin karşısında yer alan bütün güçlerin desteğini almak mümkündür.

Emek mücadelesi her zamankinden daha fazla demokrasi mücadelesiyle iç içe geçtiği bir dönemden geçmektedir. Umutsuzluğu umuda çevirmek emekçi sınıfların direnme gücünü açığa çıkarmak yeni dönemin en önemli ihtiyacıdır.

Yerel seçimlerde ortaya çıkan muhalefetin mevcut siyasi partilerin sınırlarını aştığını İstanbul seçimlerinde hep birlikte yaşadık. Şimdi KESK ve DİSK’in doğru mücadele zeminlerini yaratmak için kolları sıvamaları gerekmektedir. Sınıf mücadelesinin sorumluluğu emekçilerin haklarını savunmak için, mevcut sendikaları da aşarak tüm yoksulların sesi vicdanı olan yeni bir örgütlülüğü tartışmaktır. Aksi takdirde kayyum gibi çalışan sendikaların oynadığı ‘tiyatro’ oyununu hep birlikte tekrar tekrar izleriz...

______

*KESK ve DİSK’e ilişkin eleştiriler bu yazının konusu olmadığı için değinilmemiştir.