Emek Partisi, Merkez Yürütme Kurulu toplantısının sonuç bildirisini açıkladı.

İç politikadan dış politikaya siyasal, sosyal ve iktisadi gelişmeleri değerlendirmek üzere toplanan Emek Partisi MYK’sının toplantı sonuç ve kararlarını 8 maddede açıkladı.

Orman yangınlarına müdahale için gerekli ekipmanın ve müdahalenin olmadığının belirtildiği açıklamada, “Özal mirasını devralarak her alanda özelleştirme ve talan furyasına yönelen AKP iktidarı kamusal hizmet alanlarını tahrip etti. THK’nın başına gelenler, kızağa alınan yangın uçakları, kenara çekilen pilotlar bu fotoğrafın parçasıdır. Bugün sellerden depremlere, yangınlardan Soma’daki gibi toplu iş cinayetlerine memleketin yaşadığı felaketlerin asıl sebebi bu talancı kapitalist politikalardır. Bu nedenle işçi ve emekçiler, Türkiye halkı AKP iktidarından kurtulmak için birleşmek ve topyekûn mücadele zorundadır” denildi.

Emek Partisi, Merkez Yürütme Kurulu toplantısının ardından yapılan açıklama şu şekilde:

1-YANGINLARDAN SELLERE YAŞADIĞIMIZ FELAKETİN SEBEBİ SERMAYE DÜZENİ VE AKP’DİR

“Antalya’dan Bodrum’a Dersim’den Adana’ya kadar yurdun ormanları yangın alevleri arasında yok oluyor. İnşaat baronları yine el ovuşturuyor. Yangından mal kaçırır gibi imar değişiklikleri yapılıyor.

Yerdeki saraylarla yetinmeyenler uçan saraylarla yangınları havadan izliyor. Buna karşın yangın söndürme uçakları ve yangın söndürme helikopterleri insana, doğaya çok görülüyor. Halk yangına havadan müdahale istedikçe Bakan ve hükümet avenesi topu taca atıp belediyeleri suçluyor. Erdoğan ve beraberindekiler yanan şehir ve kasabalara adeta bir orduyla girmekte beis görmediği gibi evi yanmış, ormanı, tarlasını viran olmuş köylülerin üzerine çay torbaları fırlatıyor! Sefahat ve şatafat içinde yüzen saray yönetiminin halka ne kadar yabancılaştığı her gün biraz daha net görülüyor.

Özal mirasını devralarak her alanda özelleştirme ve talan furyasına yönelen AKP iktidarı kamusal hizmet alanlarını tahrip etti. THK’nın başına gelenler, kızağa alınan yangın uçakları, kenara çekilen pilotlar bu fotoğrafın parçasıdır. Bugün sellerden depremlere, yangınlardan Soma’daki gibi toplu iş cinayetlerine memleketin yaşadığı felaketlerin asıl sebebi bu talancı kapitalist politikalardır. Bu nedenle işçi ve emekçiler, Türkiye halkı AKP iktidarından kurtulmak için birleşmek ve topyekûn mücadele zorundadır.

Emek Partisi Merkez Yürütme Kurulu olarak başta itfaiye emekçileri olmak üzere yangınlarda hayatını kaybeden yurttaşlarımızın ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyoruz. Antalya İl Örgütümüz başta olmak üzere il örgütlerimiz mağduriyet yaşayan halkımızla dayanışma içindedir, olmaya devam edecektir. Aynı dönemde Karadeniz’de, Ağrı’da, Van’da ve bölge kentlerinde yaşanan seller nedeniyle halkımıza geçmiş olsun diyor, dayanışma duygularımızı iletiyoruz.

2-HALKIMIZ IRKÇILIĞIN TÜREVLERİNE PRİM VERİLMEMELİDİR!

Ülke seller ve yangınlarla boğuşurken memleketi sosyal yangına sürükleyecek bir başka gelişme de mülteciler ve Kürtlere yönelen şoven propaganda ve ırkçı saldırılardır. Partimizin bütün uyarılarına rağmen körüklenen gerici propaganda zehirli meyvelerini vermeye başlamıştır. Afyon, Ankara-Karaman ve Konya’da Kürtlere yapılan ırkçı saldırılar bunun kanıtıdır. Konya’da katledilen 7 Kürt insanımızın ailelerine başsağlığı diliyoruz. Şoven dalgadan yararlanarak halk muhalefetini boğmaya çalışan Cumhur İttifakı çizgisine Millet İttifakı’nın sorumsuzca su taşıdığı da bir gerçekliktir. Halkımız, emekçilerin birliğini bölen, halklar arasına düşmanlık tohumları eken ırkçılığın türevlerine prim vermemelidir. MYK’mız bütün işçi ve emekçileri ırkçılığa ve şovenizme karşı ses yükseltmeye çağırmaktadır.

3-NORMALLEŞME ADIMLARI EMEKÇİLER İÇİN DEĞİL SERMAYE İÇİN!

Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nın sözcüleri yaz dönemiyle birlikte geçilen “tam normalleşme”yle salgının atlatılmaya başlandığı ve ekonominin iyiye gittiği propagandasını sürdürürken, işçi ve emekçiler kötüleşen çalışma ve yaşam koşullarının ağırlığını daha fazla hissediyor. Salgın kısıtlamalarının kalkması ve “tam normalleşme”nin tek başına işçi ve emekçilerin çalışma-yaşam koşullarının iyileşmesine bir katkısı olmayacağı açıktır. Vaka sayılarında yeniden başlayan yükseliş hem ekonomik kriz sürecinin hem de salgının devam etmesi açısından önümüzdeki döneme ilişkin kaygıları artırıyor.

Hükümetin TÜİK ve Merkez Bankası’nın bütün saklama çabalarına rağmen memleketin içinden geçtiği kötü sürecin gerçekleri saklanamıyor. Yüksek enflasyon, yüksek faiz, yüksek kur ve yüksek işsizlik sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin yaşamını çekilmez hale getiriyor. Erdoğan ve tek adam yönetiminin ekonomik kriz ve salgının faturasını işçi ve emekçilere kesme tutumu devam ediyor.

Temel tüketim maddeleri başta olmak üzere zorunlu ihtiyaçları oluşturan mal ve hizmetlere gelen yüksek zamlar otomatiğe bağlandı. Ücretlerin düşük tutulması, başta kamu TİS’leri olmak üzere toplu sözleşmelerin en az zamla bitirilmesi, sömürünün yoğunlaşması ve başta vergi politikaları olmak üzere gelir dağılımı adaletsizliğinin büyümesi hükümetin temel politikaları haline geldi.

Zaten işçilerin, emekçilerin ihtiyacına yanıt vermeyen ve kendi birikimlerinin yağmalanmasıyla ödenen KÇÖ ve ücretsiz izin uygulamasının sonlanmasıyla işsizlik tehdidi daha da büyüdü. Henüz toplu işten atmalar yaygın olarak gündeme gelmese de sistematik bir işten çıkarma süreci yaşanıyor.

Partimiz, “normalleşme” adı altında sermayenin hazırladığı toplu işten atmalara, yeni hak gasplarına, esnek çalışma uygulamalarına karşı bütün emekçileri “iş, ekmek, özgürlük” talepleri etrafında mücadeleyi yükseltme çağrısı yapmaktadır. Yaygın aşılamanın yapılması da bu taleplerin ayrılmaz parçasıdır.

4- İŞÇİ SINIFI VE EMEKÇİLER TİS SÜRECİNE DAMGASINI VURMALIDIR!

Toplu İş Sözleşmesi süreçleri şu ana kadar krizin ve salgının faturasının işçi ve emekçilere kesildiği bir süreç olarak yaşandı. İşçiler çok az yerde, oldukça sınırlı kazanımlar elde edebildiler. Bunda sendikal bürokrasinin tutumu önemli oranda belirleyici oldu. Devam eden sözleşmelerde de hükümetin, kapitalistlerin ve sendikal bürokrasinin tutumu farklı olmayacaktır.

Öte yandan işçilerin bu duruma karşı duydukları tepki de dikkat çekiyor. Kimi işkollarında ve işyerlerinde özellikle sendika bürokrasisine karşı önemli tepkiler gündeme geldi. Sendikalardan istifa etme, sendika değiştirme tutumları da bu tepkilerin devamıdır.

EMEP, işçilerin, sınıf mücadelesinin yakın ve uzak bütün deneyimlerinden öğrenmeleri ve sınıf bilincinin ilerlemesi için yol gösterici olacaktır. Partimiz, işkollarının ve fabrikaların somut durumunu dikkate alarak sendikal örgütlenme ve mücadeleyi ilerletecek bir çalışma içinde olacak ve sendikal örgütlenmeyi teşvik edecektir.

Sınıf sendikacılığı ve sendikal demokrasi temelinde işçileri aydınlatmaya devam edeceğiz. TİS süreçlerinde işçilerin ve kamu emekçilerinin hak mücadelesinin birleşik ve kitlesel bir karakter kazanarak ilerlemesi, işçi sınıfının talepleriyle ülke gündemine müdahale etmesi açısından da önemli olacaktır. Demokrasi mücadelesinin motor gücü de işçi sınıfı olmalıdır.

5- TÜRKİYE’NİN İHTİYACI ÜÇÜNCÜ BİR İTTİFAK SEÇENEĞİDİR

Erdoğan, tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nın halk desteğindeki gerilemesi devam ediyor. Cumhur ittifakı gerilemeyi durdurup, konumunu güçlendirmeyi hedeflerken, Millet İttifakı hükümet ve rejim değişikliğinin ihtiyaç olduğu propagandasını yoğunlaştırıp, erken seçim baskısını artırmaya çalışıyor. Önümüzdeki süreçte burjuvazinin tek adam yönetimini güçlendirme ve gerici-faşist politikaları yoğunlaştırmada ısrar eden iktidardaki kliği ile ona alternatif olduğunu söyleyen burjuva muhalefet kliğinin günlük politikayı bu temelde şekillendiren ve halk kitlelerini bu temelde saflaştırmaya çalışan çıkışları daha da artacaktır.

Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakını yıkacak ve sistemin yeni restorasyonunu esas alan Millet İttifakı dışında işçilerin, emekçilerin, sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin taleplerini kararlılıkla savunup, onların birliğini ve mücadelesini ilerletmeye hizmet edecek üçüncü bir ittifakın kurulması, devrimci-demokratik bir halk seçeneğinin örgütlenmesi gerekmektedir.

Partimizin, kendisine sosyalistim diyenler başta olmak üzere emekten, barıştan, kardeşlikten yana olan bütün parti ve örgütleri bu konuda sorumlu davranmaya yönelik çağrı ve çabaları da her düzeyde devam edecektir.

6- AKP’NİN AFGANİSTAN POLİTİKASINA HAYIR!

Erdoğan ve hükümeti bölgede ve dış politika alanında sıkışmışlığını aşacak yeni bir pozisyon elde edebilmiş değildir. Paylaşım mücadelesinden pay kapma ve neo-Osmanlıcılığı referans alan savaş kışkırtıcılığı devam etmektedir. Son olarak Afganistan politikasında atılan adımlar göç ve mülteciler konusunun daha fazla gündeme gelmesine neden oldu. AKP ve NATO’nun Afganistan politikasına hayır diyoruz. Amerikan çıkarları için ölecek tek gencimiz yok! Türkiye derhal Afganistan’dan çekilmelidir. Türkiye’yi AB’nin göçmen deposu yapan anlaşmalar iptal edilmeli, göç ve mülteciler konusu hak temelli çözülmelidir. EMEP işçi enternasyonalizminin kararlı savunucusu olmaya devam edecektir.

7-YENİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİNİ TALEPLERLE KARŞILAYALIM

Boğaziçi Üniversitesinde kayyum rektör uygulamasına direnen akademisyenler, öğrenciler ve üniversite çalışanlarının mücadelesi sonuç vermiştir. Fakat Melih Bulu’nun istifasıyla sonuçlanan bu mücadele bütün üniversiteleri içine almadıkça ve topyekûn bir mücadeleye dönüşmedikçe müdahaleler devam edecektir. Yeni öğretim dönemine bütün üniversiteler bu hazırlıkla girmelidir.

Pandemi nedeniyle uzun süredir eğitime ara verilen ilk ve ortaöğrenimde, yanı sıra üniversitelerde öğrenciler, veliler büyük sorunlarla yeni dönemi beklemektedir. Pandemi açısından gerekli önlemlerin alınması, okullarda yaygın aşılamanın yapılması için öğrencisi, velisi, öğretmeniyle bugünden talepler etrafında bir mücadele hazırlığına girilmelidir.

8- BİRİKİMLERDEN GÜÇ ALARAK KADIN MÜCADELESİNİ BÜYÜTELİM!

Erdoğan hükümeti, emekçi kadınlar başta olmak üzere halkın önemli bir bölümünün tepki gösterdiği İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından geri adım atmadı. Buna rağmen kadınların eşit haklar ve şiddete karşı mücadelesi devam edecektir. Önümüzdeki dönem tek adam yönetiminin gündeminde olan boşanmaların zorlaştırılması, 6284 sayılı yasanın tırpanlanması, çocuk istismarına evlilikle af, zinanın yeniden yasalaştırılması vb. saldırılar düşünüldüğünde, İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline karşı mücadele sürecinde oluşan deneyimin güçlendirilerek sürdürülmesi önemlidir.  Partimiz dün olduğu gibi bugün de kadın mücadelesinin güç kazanması ve gerici iktidara karşı mevziler elde etmesi için üzerine düşeni yapacaktır.”