Emek Partisi (EMEP) Ordu İl Örgütü çağrısıyla gerçekleşen fındık kurultayında, üreticilere ‘mücadele’ çağrısı yapıldı.

Ordu’da gerçekleşen kurultayın açılış konuşmasını EMEP Ordu İl Başkanı Hikmet Poyraz yaptı. Kurultay çağrısı için köyleri dolaşırken, sık sık köylülerin “kimseye güvenmiyoruz” dediğini ifade eden Poyraz, “Bize bu topraklar atalarımızdan miras, çocuklarımızın emanetidir. Farklılıklarımıza rağmen bir araya geldik çözümü de birlikte bulmamız ve birlikte mücadele etmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

Ünye Ziraat Odası Başkanı Mehmet Bayhan, “Ülkede fındık kanunu yok. Savaşan Ukrayna ve Rusya’dan buğday geliyor diye seviniyoruz ama biz bir tarım ülkesiyiz. FİSKOBİRLİK’i işlevsiz hale getirdiler. ‘Bari TMO fındığı alsın’ dedik o da bir işe yaramadı. Hububatçı ölüyor, hayvancı ölüyor. Biz çocuklarımıza süt içirecek süt bulamayacağız. Biz sadece fındığın fiyatıyla ilgili kavga ediyoruz. Onu başkaca kesimler yapmalı ama yapmıyorlar” dedi.

Ziraat Mühendisi Mehmet Bayhan ise, “FİSKOBİRLİK tabela haline getirildi. Böylece üreticinin ürününü alacak ve koruyacak bir şey kalmadı. Yaban arazilerine fındık dikimi yaygınlaştı” şeklinde konuştu.

Fındık Üreticisi Tuncay Zengin, “Ülkem için endişelerim var. Biz ham mamul olarak satıyoruz. Başka ülkeler mamule çevirip 10 katı para kazanıyor. Biz Avrupa’nın ürün tedarikçisi durumuna geldik. Birliklerin tasfiyesi ile ilgili 4572 sayılı Yasa üreticiler lehine yeniden düzenlensin. Gıda büyük ülkelerin ve tekellerin eline geçince ulus devletlerin de bir anlamı kalmayacak. Samanı bile dışarıdan alıyoruz daha ne söyleyelim” ifadelerini kullandı.

“FINDIK İÇİN MÜCADELE, SU İÇİN MÜCADELEDİR”

Fatsa’da madene karşı mücadele eden Cevat Atar, “Biz fındığı nasıl kurtaracağız bunun hesabını yapmamız lazım. Ordu’nun yüzde 74’ü maden alanı bu da şehir merkezleri hariç her yer demek. Fındık kalmayacak demek” dedi. Fatsa’nın suyunun dahi içilemez olduğunu söyleyen Atar, “Biz tahlil yaptırıyoruz, bakanlık siz tahlil yaptıramazsınız diyor. Neden? Çünkü su, madencilik faaliyetleri nedeniyle kirlendi. Bahçe sular gibi siyanür kullanıyorlar, topraklarımız suyumuz zehirleniyor. 3 bin dönüm alanda kestane ağacı kesildi eğer durduramazsak daha da kesecekler” dedi.

Bir başka Fındık Üreticisi Akif Alan ise “Önce malımıza sahip çıkmamız lazım. Alan bazlı destek bizim işimize yaramaz. Bahçesi olana alan bazlı destek değil ürünü işleyene ürün bazında destek” ifadelerini kullandı.

“ZENGİNLERİN SERVETİNİ KORUMAK İÇİN ÇALIŞIYORLAR”

Fındıkta yıllık 2 milyar dolara yakın ihracat yapıldığını kaydeden EMEP Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak, “Dünyada lideriz. Dünyada fındık tüketiminin büyük bir bölümü (Yüzde 91) Avrupa ülkeleri tarafından gerçekleştirilmekte ve önemli ölçüde (Yüzde 80’i) çikolata ve şekerleme sanayiinde ham madde olarak kullanılmaktadır. Dünyanın en büyük dört çikolata üreticisinden biri olan İtalyan Ferrero Türkiye’de sözleşmeli üreticilik yaptırıyor. ÇAYKUR’un çay aldığı gibi TMO da fındık alıyor. Almıyorlar, alıyor-muş gibi yapıyorlar. İşleyip mamule çevirmeyi tartışıyoruz. Sermaye çevreleri çikolata fabrikası açacak üç şirket yer arıyor diyor. İşte birliklerin işlevsizleştirilerek ortadan kaldırılmasının bir gerekçesi de bunlardır” ifadelerini kullandı.

“Bizim durumumuz topraklarını kaybeden Kızılderililere benziyor” diyen Başkavak, “Beyaz adam ha bire elimize bir kitap tutuşturup, okuyup ezberlememizi ve gözümüzü kapatmamızı istiyor” dedi.

Başkavak, “Hükümetler, bakanlar, tüccarlar, ihracatçılar hep aynı şeyi söylüyor. Fındık üretimi çok. Dağ taş fındık. Fındık bir dağ bitkisidir. İtalya fındık dolu, İspanya’da üretim artıyor. Gürcistan’da fındık üretimi artıyor. Azerbaycan fındık dikimini artırdı. Fiyatı serbest piyasa belirliyor. Az olunca fiyat artıyor, çok olunca düşüyor” dedi.

“PEKİ YA GERÇEKLER”

İtalya’nın 110 bin ton fındık ürettiğini, 100 bin ton ithal ettiğini kaydeden Başkavak, “Gürcistan 60 bin ton üretim. Azerbaycan 60 bin ton. İspanya 2016’da ki 20 bin tondan 4 bin 500 tona kadar geriledi. İtalya neden fındık diksin? Türkiye’de daha ucuz. Neden geçen yılın kapanışı bu yılın açılışı oluyor? Geçen sene mazot, gübre vs. tarım girdileri, işçilik kaç liraydı bu yıl kaç lira” ifadelerini kullandı.

BİLİNMEYENİ YOK AMA AÇIKÇA TARTIŞILMAYANI VAR

“Fındıkta serbest piyasa yok, tekeller var” diyen Başkavak, “2014’te rekolte 450 bin ton, fiyat 22 TL. 2016’da rekolte 420 bin  ton fiyat 12 TL. Başta Ferrero, Progida ve Stelliferi olmak üzere üç beş şirket ülke fındık ihracatının yarısını kontrol ediyor. Fındık ihracat miktarı arttıkça elde edilen gelir düşüyor. 2015’te 240 bin ton ihracata karşılık 2.8 milyar dolar gelir elde edilirken, 2016’da 227 bin tona karşılık 1.98 milyar dolar, 2017’de 269 bin tona karşılık 1.7 milyar dolar, 2018’de 279 ton fındığa karşılık 1.6 milyar dolar, 2019’da 319 bin tona karşılık 2 milyar dolar” dedi.

GELİNEN NOKTADA ÜLKE TARIMININ HALİ

Tarımsal üretim, dağıtım ve pazarlamada rol alan tüm kurumlar ya satıldı ya da kapatıldı. İlaç, gübre, mazot gibi artan girdi maliyetleri üretimi olumsuz etkiliyor. Destekler yetersiz hatta çoğu alınamaz durumda. İthalat baskısı ürün fiyatlarını düşürüyor. Aracılar, tüccarlar kazanırken köylü ucuza satıyor, halk pahalı tüketiyor. Şirketler tarıma el attılar. Kredi, hibe, vergi indirimi vb. olanaklardan faydalanıyorlar. AKP, tarıma değil, rafa destek veriyor. Dünya Gıda Günü’nde tarım bakanı boşuna “Tedarik zincirini risklere karşı daha da güçlendirmek için Gıda Arz Güvenliği Daire Başkanlığını kurduklarını” söylemiyor

İTHALAT BİRİNCİL TARIM POLİTİKASI HALİNE GELDİ

“Et, mısır, ayçiçeği, soya, buğday, arpa, saman, pamuk ne varsa ithal ediyoruz. Hadi üretimi az olanı ithal ediyoruz ama fazla ürettiğimizi de ithal ediyoruz” diyen Başkavak şu değerlendirmelerde bulundu: “Çayın başkenti Rize Çay ithalatı şampiyonu oldu haberleri hepimiz okuduk. 17 bin 200 ton çay ithalatıyla Rize rekora koşmuş. Azerbaycan’dan 300 ton çay ithalatı için Cumhurbaşkanı kararnamesi tartışıldı ama Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi raporuna göre 2021’de 20 bin ton çay ithalatı yapıldı. Kapitalist dünya böyle; bir yanda tarım ürünleri ve gıda stokları oluştururken diğer yanda da işçi sınıfı ve ezilen halk kitlelerine açlığı dayatıyor. Üretim çok ama bölüşümde adalet yok.

Tarım alanlarımız yok ediliyor. Suyumuz, toprağımız talan ediliyor. Artan girdi maliyetleri  nedeniyle üretim düşüyor. Ürün fiyatı emeği karşılamıyor. Aracılar, tüccarlar, Tekelleşmiş şirket tarımı hakim oluyor. İthalatçı olduk. Sanayiciler ve ihracatçılar karşısında. Yok olmamak ve ayakta kalabilmek için el birliği, akıl birliği, güç birliği ihtiyacı var.

DENENMEYEN NE KALDI

Karadenizli bakanlar denendi. Karadenizli başbakan denendi. Karadenizli cumhurbaşkanı denendi. TMO devreye sokuldu. Sözleşmeli üretim yaygınlaştırıldı. Sonuç: Hüsran. Çünkü ülke tarımı çökertiliyor ve fındık da bunun parçası durumundadır. İşte dün mecliste açıklanan 2023 bütçesinde tarım desteklerine ayrılan pay buna örnektir. 2022’de tarıma 46 milyar TL destek ayrılırken 2023’te 54 milyar TL ayrılacak. Artış yüzde 16. gübre ve mazotta son bir yılın artışı yüzde 300. Bırakalım tarım kanununu tarım girdilerinin artışına denk bir artış bile yok. Kur korumalı mevduata eylül ayı sonuna kadar toplam harcanan para 85 milyar TL. Tarıma ayrılanın neredeyse 2 katı. İşçinin emekçinin sofrasını değil, zenginlerin servetini korumak için çalışıyorlar.

Ülkede Ferrero, Progıda ve Stelliferi gibi dünyada da Monsanto ve Bayer gibi şirketler büyüdüğü sürece küçük aile çiftçiliği azalacaktır. IMF, DB, DTÖ ve AB bu şirketlerin çıkarını gözetiyorlar. Burjuva siyasi partilerin kurdukları ve kuracakları hükümetler emperyalist dayatmaların iş birlikçi uygulayıcıları oluyorlar. Oyu halktan alıyorlar ama hizmeti tarım ve gıda tekellerine yapıyorlar. Tohumda, ilaçta, gübrede bağımlılık tarım ve gıda da bağımlılık demektir. Bu da siyasi bağımlılık demektir. Varlığını doğanın yağmalanması ve insanın sömürülmesi üzerine kuran bu sistemin değişmesi için mücadele şart. Bir araya gelip, örgütlenmek şart.”