Gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Uludere belediyesinin Eşbaşkanı Zeynep Üren'in bugün de 'geçici' olarak görevinden uzaklaştırıldığı bildirildi. Diğer DBP'li belediyeler de  olduğu gibi şimdi de Uludere belediyesine kayyum atanması bekleniyor.

Referandum süreci yaklaşırken Uludere. Belediyesine kayyum atamak neyin nesi. Hadi diğer belediyeler de özyönetim çalışmaları ya da ilanları bahane ediyordu peki özyönetim  İlan edilmeyen Uludere'de belediyesinin eş başkanının görevinden alınması, ardından gelebilme ihtimali yüksek olan kayyum ataması ne manaya geliyor.

AKP'li Galip Ensarioğlu'nun referandum sürecinde 'OHAL daha sağlıklı' dediği şeyle kastettiği bu tür referandum fırsatçılığı m yoksa diye de düşünmüyor değil insan. Daha önce Cumhurbaşkanlığı dahil devletin tüm imkanlarını seçimler için seferber edildiğini çok iyi biliyoruz .Hatta bu yüzden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN geçmişte muhalefet tarafından çok eleştirilmişti.

Hükümet sözcülerinin ya da AKP'li yetkililerinin değişi ile Uludere'de ve DBP'li Uludere belediyesin de hiç bir 'sorun' yok iken, bir oldu bittiye getirip böylesi bir dönem de Uludere belediyesi Eş başkanını görevinden uzaklaştırılması, daha sonra da diğer DBP'li belediyeler de olduğu gibi gelebilecek olan kayyum ataması akla yukarıda söylediğimiz gibi devlet imkanlarını seçimlerde seferber etmekten çekinmeyenlerin kayyum atanan DBP'li belediyelerin imkanlarını referandum için kullanabileceğini, seferber edeceğini akla getiriyor. Yoksa böylesi bir süreçte hiç bir şeye karışmamış, hatta kıt kanaat imkanlar ile ayakta durmaya çalışan Uludere belediyesine el konulmaya çalışılması başka türlü nasıl açıklanır bilmiyorum.....

Uludere belediyesi örneğinde  olduğu gibi , bir kere daha çok açıkça gördük ki, tamamen politik nedenlerle irademiz hiçe sayılmakta , geçmişte olduğu gibi AKP'liler referandum yaklaşırken devletin ve milletin tüm imkanlarını kendi çıkarları için seferber edeceğini bir kere daha gösterdi. Geçmişte bir çok örneğini açıkca gördüğümüz, gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından, gerekse Başbakan, Bakan, AKP'li vekiller, ayrıca AKP kadrolar,  tüm gelişen tepkilere karşı devlet imkanlarını referandum-seçim süreçlerinde sonuna kadar kullanmaktan asla çekinmediler. Biz ise hiç bir süreçte bu durumu engelleyecek herhangi bir şey yapamadık. Büyük ihtimal ile önümüzdeki referandum sürecinde de aynı şeyler olacak ve yine etkili bir tepkinin olacağına inanıyorum.

Şimdi bu suistimallere yeni yeni halklar eklenmekte olduğunu üzülerek görmekteyiz. Bu referandum sürecinde devletin AKP'ye sunduğu imkanlar yeterli olmamış olacak ki, ya da 7 haziran da olduğu gibi bir sonuç ile karşı karşıya kalmamak için Kürt halkının tırnağını canına takarak her türlü zorluğa karşı elde ettiği belediyeler AKP'nin hedefi durumunda olduğunu üzülerek görüyoruz.

Özyönetimler bahane edilerek Kürt halkının elinde bulunan ve nerede ise tüm belediyelere kayyum atandı. Kürt halkı ve dostları bu yönelime yeteri kadar tepki göster(e)medi. Bunun çok çeşitli nedenleri var, dışsal olarak devletin yönelimi gösterilebilir, içsel nedeni olarak da belediyelerin çok kötü performans göstermeleri, yani burjuva belediye prensibini aşacak çalışmalar yapamaması olarak söylenebilir.

Elbette her şeyin hesabını sormalıyız, elbette soracağız da fakat şimdi bunun zamanı değil, şimdi Isid'in Kobene'yi mahalle mahalle işgal ettiği o günlerde ölüm-kalım günlerinde, Kobane'nin kurtuluşu ile işgali ,katliamı ile yaşamı arasında olduğu araf döneminde can havliyle Türkiye'de, Kürt illerinde. dünyanın bir çok yerinde verilen o devasa etkiye sahip sivil-demokratik çıkışa ihtiyaç var. Türk Tipi Başkanlık ya da tek adam diktatörlüğünün oylanacağı referandum çok açık ifade etmek gerekirse 'EVET'çi ittifakın Kürt halkının yüzyıllık inkarı üzerinden yürüteceği kampanya ile yürüyecek. Daha açık yazmam gerekirse bu referandum Kürt halkının yüzyıllık kaderini de oylayacak. Ölüm ile kalım , inkar ile yaşam bu referandum da oylanacak .

Bu referandum da EVET çıkması demek yüzyıllık halklara uygulanan inkâr siyasetinin devamı demek. Hükümetin bu günler de alacağı her karar , yapacağı her icraat önümüzdeki referanduma dönük olduğunu söylemek gerekiyor. Bu yüzden her şey , bir kenara bırakılarak Kürt halkının ivedilikle kendi belediyelerine, yerel yönetimlerine, iradelerine sahip çıkmaları gerekmektedir. HDP Eş başkanları ve HDP vekilleri bugün neden içeride tutuluyorlarsa, bu saatten sonra DBP'li belediyelere yönelim aynı amaca hizmet içindir unutmayın. Bu günden sonra kayyum atanan her DBP'li belediye referandum sürecinde Kürt karşıtı 'EVET'ci ittifakın değirmenine şu taşıyacaktık.

Yüzyıllık boyunduruğa EVET demeyeceksek, tırnaklarımızı canımıza takarak binbir emekle, bir o kadar bedel ile alınmış yerel yönetimlerimizi , belediyelerimizi Kürt karşıtı bir çalışma için 'EVET'ci ittifaka teslim etmemek için , güçlü bir #HAYIR demek için, herkesin Kobane ruhu İle ,7 haziranı getiren o ruh ile anayasal çerçevede demokratik tepkisini göstermesi, belediyelerine, iradelerine ,iradeleri ve belediyeleri özgürleşinceye kadar sahip çıkmalıdırlar.

'EVET'ci ittifakın, referandum için belki devlet imkanlarını kullanmalarını engelleyemeyiz fakat, belediyelerimize ve irademize sahip çıkarak, başka bir istismar alanı açmalarını önleyebilir, ayrıca ortaya çıkacak pozitif enerji ise batıya doğrudan yansıyarak, #HAYIR'cı cephenin 'otoriterizme'  tek adam sistemine' karşı  asgari paydada 'demokrasi' cephesi oluşmasının zeminini de ortaya çıkacaktır. 'ON'dan sonrası ise domino taşının etkisi gibi gelecektir. Yok ya diyenlere 'Kobane ha düştü ha düşecek' denilen noktadan nereye geldiğini hatırlatmak isterim. Sonra Gezi direnişini de asla unutmayın derim . Sokaktaki enerji hiç bir şeye benzemez, özellikle masa başı hesaplarına hiç benzemez, bir ortaya çıktı mı , her şeyi önünde sürükler, alır götürür, değiştirip, dönüştür. Biz bu dediğimi Gezi ve Kobane sürecinde gördük....