Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak gören ülkelerin başında Türkiye'nin geldiğini belirten ilahiyatçı İhsan Eliaçık, “Ülke Reza Zarrab davası ve Man Adası belgelerini konuşurken, Kudüs kararı hükümete can simidi gibi geldi. Gündem değiştirmede tepe tepe kullanılacaktır” dedi. 

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz günlerde Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı.

Bu karar başta Filistin olmak üzere birçok yerde tepkiyle karşılanırken, "Öfke Cuması" çağrılarının ardından birçok ülkede cuma namazı sonrası halk sokaklara çıktı. Trump'ın almış olduğu kararın önemli olaylara gebe olacağını ifade eden ilahiyatçı-yazar İhsan Eliaçık, Trump'ın böyle bir karar vermesinin altında, başkan olduktan sonra ABD’de yaşadıkları sıkıntıların yattığını belirterek, "Amerika'daki Yahudi lobisinin desteğini almak için böyle bir adım attı ve esas olarak Kudüs kararını Yahudi lobisi vermiştir" dedi. 

'KARARIN ARKASINDA YAHUDİ LOBİSİ VAR'

Bilal Seçkin'in Mezopotamya Ajansı'nda yer alan haberimne göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Trump’un ikili olduğunu ve bunların birbirleriyle çok iyi anlaştıklarını savunan Eliaçık, Trump'ın ABD’de ekip kuramadığı ve bu yüzden etrafında kimseyi tutamadığını söyledi.

Eliaçık, "Trump'ın güvenlik danışmanları vs. sürekli istifa ediyor ve tek başına kaldı. Aldığı birçok karar Amerikan kurumlarına çarptı, yerine getiremedi. Trump'un başkanlıktan düşürülmesi, hukuken başkanlığının sona erdirilmesi ve mahkeme karşısına çıkarılarak yargılanması bile düşünülüyor. Yani Trump Amerika'da zor durumda. Bu gidişle başkanlık yapamayacağını gördü. Bu sebeple başkanlıktan düşmemek için bir çıkış arıyor. Hiç olmazsa ayakta kalabilmek adına para desteği lazım ve bu yüzden Yahudi lobisinin desteğini almayı düşündü, bunun da sonucunda bu karar geldi" ifadelerini kullandı. 

'TÜRKİYE ABD'DEN ÖNCE KUDÜS'Ü BAŞKENT YAPTI'

Daha önce resmi olarak olmazsa bile fiilen ABD’nin Kudüs'ü başkent olarak tanımasının söz konusu olduğunu söyleyen Eliaçık, bugün ise elçiliği Kudüs'e taşıyarak bunu ilan ettiğini belirtti. Birçok devletin elçiliği Kudüs'e taşımadan Kudüs'ü başkent olarak gören muamelelerde bulunduklarını vurgulayan Eliaçık, "Bu ülkelerin başında da Türkiye geliyor. Mavi Marmara konusunda yapılan anlaşmada Ankara ve Kudüs diye anlaşmanın altına imza atılmış. Her iki ülkenin taraflarının başkentleri uluslararası diplomasi tahammülünde imzalanmış ve fiilen orada Kudüs başkent olarak kabul edilmiş. Keza 2005 yılında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, İsrail'de bulunan Soykırım Müzesi'ni ziyareti sırasında 'İsrail'in başkenti Kudüs'e hoş geldiniz’ şeklinde karşılanmıştı. Orada hiç ses çıkarmamış ve bunu adeta 2005 yılında kabullenmişti" dedi.

'İKTİDARIN KUDÜS TEPKİSİ YALANDIR'

Eliaçık, mevcut hükümetin Kudüs konusunda "duyarlı" davranıyor gibi göründüğünü fakat bunun aslı astarı olmadığını belirterek, bunlar tribünlere yönelik gösterilerden ibaret olduğunu ve hiçbir şey olmayacağını söyledi. Eliaçık, "İktidar eğer samimi olsaydı Mavi Marmara konusu 20 milyon dolara satılmazdı. İsrail'le yapılan bütün iktisadi, ticari anlaşmalar iptal edilirdi. Amerika ile yapılan 11 milyar dolarlık ticari anlaşma iptal edilirdi. Ama meydanlara çıkınca seçmenlere nutuk atmalar, İsrail karşıtlığı söylemlerde bulunmalar, 'Ey İsrail!' diye bağırmalar söz konusu oluyor. Bunlar hepsi yalandır. Çünkü ABD'nin Kudüs kararı, hükümete can simidi gibi geldi. Ülkede Reza Zarrab davası ve Man Adası yolsuzluklarının kaynakları dillendirilip, belgeleri konuşuluyorken, iktidar Kudüs gündemini ortaya salıyor. İnsanlar 'Kahrolsun İsrail, kahrolsun Amerika' diye bağırtılarak, İsrail meselesi hırsızlıkların ve yolsuzlukların üzerine örtmede, unutturmada, ertelemede ve gündem değiştirmede bir vesile olarak tepe tepe kullanılacaktır" ifadelerin kullandı. 

'MEDİNE SÖZLEŞMESİ ESAS ALINMALI'

Bölgede kanın durması ve Ortadoğu halklarının barışa ulaşması için Kudüs statüsünün Medine Sözleşmesi'nde olduğu gibi bir anlayışla ele alınması gerektiğine işaret eden Eliaçık, şunları söyledi: "Filistin'de Yahudiler, Araplar, Müslümanlar, Hıristiyanlar, orada bulunan bütün dinler, mezhepler, etnik kökenler, demokratik konfederalizm anlayışı çerçevesinde Medine Sözleşmesi'nden ilhamla bir ortak ülke ve yönetim içerisine yaşamaları gerekir. Aksi halde bitmek tükenmek bilmeyen din, mezhep savaşları etnik köken, kavim ve ulus savaşları yaşanıp gidecek demektir. Ve bölgeye bir türlü barış gelmeyecek demektir."