HDP Milletvekilleri Aycan İrmez, İbrahim Ayhan ve Mehmet Emin Adıyaman, HDP Genel Merkezi’nde düzenledikleri basın toplantısında Elazığ Cezaevi'ndeki hak ihlallerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Elazığ Cezaevi’nde tutukluların dışarıyla bağlantısının kesildiğini dile getiren HDP Şırnak Milletvekili Aycan İrmez, tutukluların sağlık durumundan endişe ettiklerini söyledi.

Tutukluluların aylardır aileleri ile telefon görüşmediklerini ifade eden İrmez, “Elazığ Cezaevi'nde insan hakları ihlalleri son dönemde ayyuka çıkmış durumda. Ne yazık ki tutsakların tüm iletişim hakları gasp edilmiş, dışarı ile iletişimleri koparılmış durumda. Tutsakların durumlarına ilişkin dışarıya sağlıklı bir bilgi akışı sağlanamıyor. 6 kadın tutsak, 1 Kasım'dan bu yana hak gasplarını ve hukuksuz uygulamaları açlık grevi yaparak protesto ediyor. Tutsak aileleri ve bizler, tutsakların sağlık durumları ve can güvenliğinden kaygılıyız. Çünkü aylardır aileler bırakın açık görüşü telefonla bile görüşemiyor” dedi.

Elazığ Cezaevi’ndeki hak ihlallerini nedeniyle yetkililerle Kasım ayında görüştüklerini anımsatan İrmez, o günden bu yana bir gelişme kaydedilmediğini ifade etti.

İrmez, “Bizler 16 Kasım’da HDP heyeti olarak Elazığ'a gitmiştik. Bazı yetkililerle görüşme yaptık. Savcı ve müdürle bir görüşme gerçekleştirdik. Tüm bu hak ihlallerini bizzat kendileriyle görüştük. Ne yazık ki şuana kadar tek bir adım atılmış değil. Ayrıca bu gerçekleşen hak ve hukuksuzluğa dair bizzat ben ve cezaevi komisyonundaki arkadaşlarımız Adalet Bakanlığı ile de bizzat görüşmeler gerçekleştirdik. Orada yaşayan canların onlar için bir öneminin olmadığını gördük. Şuan biliyorsunuz İnsan Hakları Haftasından geçiyoruz. Ama ne yazık ki bu İnsan Hakları Haftasında hak ihlalleri ayyuka çıktı” ifadelerini kullandı.

Cezaevinde yaşanan olumsuzluklar ve hak ihlallerinden hükümetin sorumlu olacağını ifade eden İrmez, “Biz bir kez daha Adalet Bakanlığı’na sesleniyoruz. Her türlü sıkıntıdan siz ve cezaevleri yetkilileri sorumludur. Açlık grevinden kaynaklı yaşanabilecek her türlü olumsuzluktan Adalet Bakanlığı sorumludur” dedi.

Tutuklu yakını Nihat İldan, cezaevinde yaşanan hak ihlalleri nedeniyle kaygılı olduğunu ifade ederek, “4 ay önce de sistematik baskılar vardı. Kamera takma takmama tartışması ile başladı. Bir ara oğlumun 42 gün süngerli odada kaldığını biliyoruz. Telefon yasağı vs ara ara oluyordu ama son 4 aydır hiçbir şekilde görüşemiyoruz. Ne telefon ne mektupla iletişim kurabiliyoruz. Sadece para gönderiyoruz ama o para ulaşıyor mu onu da bilmiyoruz. Görüyoruz ki Elazığ Cezaevi pilot uygulamaların hayata geçtiği bir cezaevi. Kaygılarımız devam ediyor. Bundan doğacak sorunlardan Hükümeti sorumlu tutuyoruz. Biz sessiz kalırsak onları ölüme terk etmiş olacağız. Sessiz kalamayız” dedi.

Tutuklu yakını Satiye Ok, Elazığ Cezaevi’ndeki hak ihlallerine dikkat çekerek şöyle konuştu:

“AKP iktidarı sözüm ona darbe girişimiyle başlattığı baskıların bir ayağını da cezaevinde örmeye çalışıyor. Bunu da kadınlardan başlayarak hayata geçiriyor. Elazığ pilot bölge olarak seçilmiş. 3-4 aydır iletişim yok. Onlara kimlik taşıtarak tecridin içinde tecridi örmeye çalışıyorlar. Süngerli oda da bunun örneği. Cezaevinden sürgüne gelirken çıplak arama dayatmasını reddettiği için süngerli oda cezası aldı benim kız kardeşim. Cezaevinin içinde kimlik taşımanın da hiçbir mantığı yok. Bu ancak kişiliksizleştirmenin bir parçası olarak konumlanır. İktidar bunu her zaman yapıyor. Devrimci tutsaklar da bunu reddediyor.

Yaşanan her olumsuzluktan iktidar, Adalet Bakanlığı, Elazığ T tipi Cezaevi Müdürü sorumludur. Aileler olarak asla muhatap alınmıyoruz. Savcı da muhatap almıyor aileleri. Biz aileler olarak muhatapsızlaştırılıyoruz. Kardeşlerimizin, çocuklarımızın güvenliğinden devlet sorumludur ama biz bu şekilde muhatapsızlaştırılarak onların can güvenliğinden hiçbir haber alamıyoruz. Cezaevi içerisindeki revire de götürülmüyorlar. Telefona dahi çıkarılmıyorlar.”

HDP Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin sık sık gündeme geldiğini anımsatan HDP’li Adıyaman, “Cezaevlerindeki durum Türkiye’nin en büyük kanayan yarası” dedi.

Adıyaman, şöyle devam etti:

“İmralı’da uygulanan tecrit sisteminin tek adam rejimiyle birlikte tüm cezaevlerinde hayata geçirilmesinin somut örneğini yaşıyoruz. Cezaevlerindeki durum Türkiye’nin en büyük kanayan yarası. Mevcut cezaevi rejimi, İmralı tecrit sistemini tüm siyasi tutsaklar üzerinde uyguluyor. Bu hak ihlalleri defalarca dile getirildi. Çeşitli STK’lar raporlaştırdı. Tabi bütün bu çabalara, girişimlere rağmen dikta rejiminin temel mantalitesi siyasal mücadelenin en yumuşak karnı olan cezaevlerinde kendi dikta rejimlerini hayata geçirme çabası var. Elbette siyasi tutsaklar bu anlayışa boyun eğmiyorlar. Gerçek şu ki ceza infaz kanununda mevcut olan hakları bile fazla görüyor ve bunları kısıtlıyorlar. Ayrıca genel anlamda cezaevlerinde bir uygulama standardı da yok. Her cezaevinin kendine has uygulamaları var. Geçmişte Erdoğan kaymakamlara ve tüm bürokrasiye demişti ya, “bürokrasiyi bir kenara bırakın bildiğinizi uygulayın” diye… İşte şimdi olan bu.

Bu zulme bu faşizan uygulamalara karşı en önemli direniş noktası, en önemli destek sesimizi yükseltmek, daha çok dayanışma içinde olmak ve bu faşist uygulamaları teşhir etmektir. Dileriz can kaybı olmadan iktidar sağduyuya döner. En azından kendi mevzuatı çalışır. Bir kez daha onları mevcut mevzuata ve uluslararası sözleşmelere uymaya davet ediyoruz.”

(Demokrat Haber/Ankara)