Avukat Ebru Timtik, “Adil yargılanma istemiyle sürdürdüğü ölüm orucunun 238. gününde (27.08.2020) Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi avukatların yargılandığı davada, Avukat Ebru Timtik’e “Silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla 13.5 yıl ceza verilmişti.

Ebru Timtik, başkalarının sorunlarını üstlenmesini bilmiş, kişisel çıkarlarını aşarak insanlığın sorunlarıyla kucaklaşabilmiş az sayıda insandan birisi olarak aramızdan ayrıldı.

İnsanı kendisini ölüme taşıma noktasına geldiğinde, bu noktaya gelen bireyle birlikte birçok insan, kurum bu sonucun sorulusudur. Ebru Timtik’i yargılayanlar, sorgulayanlar, adil yargılama isteklerine kulaklarını tıkayanlar, doktor raporlarıyla salıverilmesi gerekli görülmesine karşın bile bile ölüme sürükleyenler bu acı ölümün suç otakları olarak geçekler tarihe.

Ölüm oruçları

Ölüm oruçları akılcı bir savaşım biçimi değil kanısındayız. En son çözüm yolu olsa bile, tutulacak sağlıklı bir yol olarak düşünülmemeli.

Ölerek değil yaşayarak haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı savaşılabileceğini, ölerek bu savaşın yenik tarafında olunacağını anlamak gerekmekte.

Haksızlıklara karşı çıkmak, insan olmanın en önemli ölçütlerinden biri. Bu soylu davranış hiçbir zaman insanın kendisini ölüme götürmesiyle sonuçlanmamalı.

İnsanın yaşaması önemli

Ölüm oruçları da içinde olmak üzere insanın her türlü eyleminin, yaşamı ne derece anlamlı kıldığına, insan hak ve özgürlüklerinin gelişime katkı sağlamasına, insanı yaşatmaya yönelik getirilerine göre değerlendirmenin kaçınılmaz olduğu kanısındayız.

Avukatlık gibi bir işi olan, genç, fiziksel olarak güzel, istese çok kapıları aralayabilecek bir genç kadın. İstese Türkiye Cumhuriyeti ortalama yaşamının üstünde bir yaşam sürme olanağı yakalayabilecek biri.

Yaşam hakkının en temel insan hakkı olduğunu unutmamak gerekir.

Güç kanıtlama

Av. Ebru Timtik, ölüm orucunda direndi, devlet salıvermemekte direndi. Ebru Timtik öldü. Bu inatlaşmanın kazananı kim?

Bize göre bu kavganın kazananı yok. İki taraf da kayıplar içinde.

Bu acı olayda Ebu Timtik, kendisini yönlendiren kişiler, örgütler, devlet, devletin karar alma birimleri, akıllarını duygularının önüne geçirerek, akılcı bir çözüm üretemediler. Bunlara akılcı bir çözüm üretmelerini, insanları öldürmeyi değil yaşatmayı sağlayacak bir ortak akıl oluşturulamadı. Ölerek değil yaşayarak kazanabilmenin olanaklı olduğunu anlatabilen birileri çıkarak, Ebru Timtik’in yaşamasını sağlayamadı.

Devlet için, ölüm oruçlarını yönlendiren örgütler için ölümü Ebru Timtik’in ölümü bir sayı olabilir. Tutuklular içinde ölüm oruçlarına başlayanlardan bir kişi eksilmiş, ölüm oruçlarında direnenlerden biri ölmüş olarak görülebilir. Ebru Timtik’in annesi, babası, sevenleri, bu ülkenin aydınları, insan hak ve özgürlükleri için savaşım verenler için olay bir sayı değil, bir insanın yitirilmesi. Bu insanı ölüme sürükleyen kim, hangi güç olursa olsun, insanlığa katlı sağlamamış, kötülük etmiştir.

Devletin Ebru Timtik karşısında gücünü kanıtlaması, içte daha güçlü olduğunu göstermesi İnsanlık ailesi karşısında, insanlığın küresel belleğinde saygınlığını yitirmesine değecek büyüklükte olamaz. Kazandı sanılan devlet de birçok şeyler yitirmiş durumda.

Dünyada milyonlarca insan, bu olay üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’nde, küresel hukuka uygun bir yargılama olup olmadığını irdeleyecek. Bilmeyenle öğrenecekler. Bunlar bu ülkeyi yönetenlere, ülkede uygulanan yönetim sistemine alkış tutmayacaklar.

Ebru Timtik yazdığı yazıda (BirGün Gazetesi, 13.06.2020), konuşmalarında “Bize acımanızı istemiyoruz” dedi. Bu sözünü tutmadan “Ona acıdık, ölmesine çok üzüldük”. Bu toplumun yetiştirdiği aydın bir insanın ölümü bir kayıp. Ülke yiğit bir aydınını yitirdi. Ölmemeli, yaşamalıydı.

Işıklarda uyusun.