Meslektaşlarımızla dayanışmak amacıyla başlattığımız Haber Nöbeti’nin 4. Grubu olarak iki gündür Diyarbakır’dayız. Sokağa çıkma yasağının olduğu, insanların sokak ortasında vurulduğu, evlerinin bodrumlarında katledildiği topraklarda. Kiminin “bölge”, kiminin “Kürt illeri” kiminin “orası” dediği Kürdistan topraklarındayız. Adına “Diyarbakır” denilen, ancak burada yaşayanlar için ismi hiçbir zaman “Diyarbakır” olmayan Amed’de.

Burası, Türkiye’nin diğer yarısına hiç benzemiyor. Coğrafyasıyla, diliyle, kültürüyle, hatta acılarıyla bambaşka bir yer. Ne İstanbul’dan baktığımız gibi ne de “havuz medyası”nda yazıldığı gibi. Burası başlı başına bir ülke. Ama ne bağımlı ne de bağımsız. Gördüğü zulüm ve acılarıyla bağımlı; direnişi ve umuduyla özgür.

***

Diyarbakır’a adımımızı atar atmaz ölüm haberi karşıladı bizi. Cizre’de vurulan ve yaralı halde bir bodruma sığınmak zorunda kalan Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş hayatını kaybetmişti. Bize haberi veren Özgür Gazeteciler Cemiyeti Eşbaşkanı Hakkı Boltan’ın yüzündeki, gözlerindeki acıyı tarif etmeye kelimeler yetmez…  Bu acı haberi aldığımızda Haber Nöbeti ekibinden bir grup arkadaşla basın aracında, halkın yapacağı yürüyüşe gitmek için yola çıkmıştık. Radyoda İlkay Akkaya, “Amed şehrim benim, sende kaldı tüm düşlerim” diyordu. Rohat’ın da düşleri Amed’de saklı kalmıştı. Üzgünüz… Duygular duyguları, düşünceler düşünceleri kovalıyor… Sonra Ape Musa çıkıp haykırıyor öfkesini, “O iklimde kalırdı acılar, duymazdı hiçbir Allah’ın kulu çığlığımızı. Ve dağlara sevdalanırdık…”

***

İçimizdeki buruklukla, yürüyüşün yapılacağı Dağkapı Meydanı’nda indik. Halk öfkeli, polis her zamanki gibi saldırmaya hazır. Sur ’un öteki tarafından da top ve silah sesleri… Yürüyüş başlamadan polis saldırısı başladı. Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Ayşe Sürme yanı başımızda yere düşüyor. Hastaneler yaralıları ağırlıyor…

***

Sur’da sokağa çıkma yasağı bugün 85'inci gününde sürüyor. Yasağın sürdüğü üç ayrı mahallede çocuklar, gençler, kadınlar, yaşlılar evlere, bodrumlara hapsedilmiş. Mahsur kalanlar arasında yaralıların olduğu bilgisini de alıyoruz.

Bölgede yaşam nöbetini sürdüren sanatçılar, hukukçular, hekimler, öğretmenler, iş insanları,  insan hakları savunucuları, yaşam hakkını savunan herkes, sokağa çıkma yasağının kaldırılmasını ve mahsur kalan insanların bir an önce tahliye edilmesini istiyor.

Bugüne kadar yaşanan ölümlere rağmen yetkililer bu taleplere kör, sağır… Yasağın sürdüğü sokak başlarındaysa, yüzleri gözleri kapalı özel timler, duvarlarda keskin nişancılar.

Burası Amed. Sur’ların arasında umudun yeşerdiği yer.