Kartal Belediyesi ve Mono Kurgusuz Labirent (MonoKL) Yayınları işbirliği ile düzenlenen “Filozoflarla İstanbul’da: Aşkın Metafiziği” konulu uluslararası felsefe konferansı Kartal’da başladı. “Aşkın Metafiziği” konulu konferans, Kartal Belediyesi Dragos Arkeolojik Kazı Alanı’nda düzenlendi.

Konferansın ilk bölümünde Fransalı düşünürler Alain Badiou, edebiyat ve şiir alanındaki felsefi çalışmalarıyla tanınan Judith Balso, MonoKL Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmeni Volkan Çelebi ve Ahmet Soysal konuşmacı ve moderatör olarak yer aldı.

İkinci bölümde ise Slovenyalı filozof Slavoj Zizek konuştu.

“Aşkın Metafiziği” konferansında; aşkın felsefedeki yeri, aşk ve şiir ilişkisi, aşk olayı, aşkın hakikati, aşk düşüncesinin Batı’dan Doğu’ya düşünsel izdüşümleri, kültürel aşk tasavvurları sorgulandı.

BADİOU: AŞK, İNSANIN KENDİ İÇİNDE YAŞADIĞI DEVRİMDİR 

Aşkın özgürlüğü de beraberinde getireceğini belirten Alain Badiou, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Aşk hayatın birçok alanında çözümler üretir; özgürlüğü beraberinde getirir.

“Aşk bir insanın kendi içinde yaşadığı devrimdir. Aşkın ortaklaşa bir zevk olduğuna, neredeyse herkes için yaşama yoğunluk ve anlam kazandıran bir şey olduğuna inanıyorum.

“Bence aşk bütünüyle risksiz bir düzende yaşamın zenginliği olmaktan çıkar. ‘Sıfır ölüm’lü savaş, ‘sıfır riskli’ aşk; rastlantıya, beklenmedik olana yer yok, işte bence bu genel bir propaganda aracılığıyla aşkı tehdit eden, güvenlik tehdidi olarak adlandıracağım ilk öğe.

“Kaldı ki; görücü usulünden de çok farklı değil. Tamam, zorba anne-babalar tarafından aile adına yapılmıyor, ama bu kez her türlü rastlantının, beklenmedik olayın, dolayısıyla temel risksizlik düşüncesi adına tüm varoluş şiirinin önünü kesen, önceden bir düzenleme aracılığıyla kişisel güvenlik gözetiliyor.

“AŞK BİR KARŞI DENETYDİR”     

“Aşkta, rastlantının saf tekilliğinden evrensel bir değer taşıyan bir öğeye geçme olasılığı var.

“Aşk bir karşı-deneydir. Sadece sağlıklı olarak yarar sağlayacak bir değiş-tokuş olarak düşünülmezse ya da kâr getiren bir yatırım gibi önceden uzun uzadıya hesaplanmazsa, aşk gerçek anlamda rastlantıya duyulan güven halini alır.

“Farkı oluşturan şeyin temel deneyimine ve özünde, dünyanın farktan hareketle sınanabileceği düşüncesine yaklaştırır bizi.

“Aşk her zaman dünyanın doğuşuna tanık olma olasılığıdır. Kaldı ki; bir çocuğun doğuşu da, aşkla gerçekleştiyse, bu olasılığın örneklerinden birdir.”

ZİZEK: DAHA FAZLA KONTROL       

Konferansta aşkın felsefi ve sosyolojik boyutunu anlatan Slavoj Zizek ise şunları söyledi:

“Batı’da, ideolojik olarak giderek daha kontrollü hale gelen bir toplumda yaşıyoruz.

“Şunu söylüyorum, bir örnek vereceğim, tam bir delilik örneği; Birkaç ay önce California ve New York eyaletleri bir kanun çıkardı: Öğrenci veya devlet memuru iki kişi eğer birliktelik istiyorsa bunu kamu önünde beyan edip, bunun karşılıklı bir özgür eylem olduğunu ilan etmek zorunda.

“POLİTİK DOĞRUCULUĞA HEP KARŞI OLDUM”     

“Hegelci analize ihtiyacımız var. Politik doğruculuğa tam da bu yüzden hep karşı oldum. Siyah denmez, Afro-Amerikalı diyeceksiniz. İşte Hegel bunlara hep gülerdi: Müsamahakar ve hedonist bir toplumdasınız ve sonuçta elinizde olan bir dizi düzenleme.

“Bir örnek daha var. Bugün Batı’da her türden tacize karşı çok hassasız. Bazı Amerikan üniversitelerinde bir talep var, klasik eserler için de geçerli olmak üzere, her bir sanat eserinin üzerine ‘tetikleyici’ uyarısı konması isteniyor.

“Columbia’da bir olay oluyor. Metamorphosis'in bir okuması yapılacak ve içinde şiddetli bir seks sahnesi var. Kadın bunun onu travmatize ettiğini söylemekte. Yani bir kitap üzerine çalışacaksınız, bu kitabın üzerinde bir işaret olması gerekiyor: ‘İçinde şiddetli cinsellik var, hassassanız okumayın.’

“Topyekun kontrol bu. Hegel bu paradokslara gülerdi. Müslümanlar ve Hıristiyanlar aynı anda Avrupa Birliği'ne din eleştirisinin nefret suçu kategorisine alınması yönünde talepte bulunuyor. Saldıramaz, dalga geçemez ya da saldırgan herhangi bir uyarıda bulunamazsınız.”

(Bianet)