Kean Üniversitesi öğrencileri Norma Bowe'nin bazen sırada üç yıl beklemek zorunda kaldıkları 'Death in Perspective' dersini almak için birbirleriyle yarışıyorlar. Öğrencilere, otopsi işlemlerinin yapıldığı yerel bir ofise düzenlenen bir okul gezisinde biri vurularak öldürülen, biri intihar eden, diğeri ise boğularak hayatını kaybeden üç kadavra gösterildi.

Son ceset aşırı derecede kilolu gibi görünüyordu ama durum böyle değildi; cansız beden su balonu gibi şişmişti. Ceset, bir kişiye çarpıp kaçan, polis tarafından takip edilince arabasından çıkıp Passaic Nehri'ne atlayan birine aitti. Otopsi masasında sanki bir hata yaptığını fark etmiş gibi şaşkın ve ağzı yayılmış bir ifadeyle yatıyordu. Öğrenciler oradan ayrılırken bir teknisyen gövdesini kesmeye başlamıştı. Bu sahneyi görmeye ya da aldıkları kokuya dayanamayan bazı öğrenciler hızla odadan ayrıldı.

Bu gibi okul gezilerinin yanı sıra her sömestr öğrenciler New Jersey'deki kampüslerinden ayrılıp bir mezarlık, katillerle görüşmek için tam güvenlikli bir hapishane, ölümcül hastaların ölene kadar kaldıkları bir bakımevi, bir krematoryum ve kendileri için bir tabut satın aldıkları bir cenaze evi ziyaret ediyorlar. Ödevleri de oldukça sıra dışı: Hayatını kaybeden sevdikleri kişiler için bir veda mektubu yazıyorlar.

Bu elbette ki dehşet verici bir şey. Ancak bu dersi alanlar sonunda önemli bir yetkinliğe erişiyor: Ölüm hakkında açıkça konuşma becerisi.Ölümle soyut bir ihtimalden daha fazlası gibi yüzleşen ABD'lilerin sayısı her geçen gün artıyor. Düzenlenen ölüm yemeklerinde insanlar kaçınılmaz olanı konuşmak için bir araya geliyor. İç karartıcı konuşmaların çay ve kekle canlandırıldığında ölüm kafeleri 100'den fazla şehre yayılmış durumda. Bunların ilkini Lizzy Miles Temmuz 2012'de Ohio'da düzenledi.

Minnesota Üniversitesi sosyologlarından Robert Fulton ile Brooklyn College'dan psikolog Herman Feifel 1960'lı yıllarda ölümün de kampüslerde tartışılan konulardan biri olması gerektiğini gündeme taşıdı. "The Handbook of Death and Dying'e göre 1970'lerin sonlarında ABD'de ölümle ilgili 600'den fazla ders sunulmaya başlandı. Bugün sağlıktan felsefe ve tıbba kadar birçok alanda bu gibi binlerce ders bulmak mümkün.

Wisconsin Üniversitesi'nden Illene Cupit 1984'te ölüm, ölmek ve kayıpla ilgili ders vermek istediğinde departman müdürü 'Kim böyle bir ders almak ister ki?' diye sormuş ancak sınıf çok kısa bir süre içinde dolmuş. Öyle ki üniversite dersi alabilecek kişi sayısını 50 ile sınırlamak zorunda kalmış. Ölüm Eğitimi ve Danışmanlık Derneği'nin Başkanı olan Illene Cupit, geçtiğimiz yıl 600'den fazla kişinin katıldığı bir konferans verdi. Bu yeni alanın kendine özel bir gazetesi dahi var: Death Studies. Ölümle ilgili dersler veren profesörlerin birçoğunun sağlık ya da psikoloji alanında doktorası bulunuyor.

Öğrencilerden biri, cinayet araştırmalarının ilk günlerini inceleyen The First 48 adlı programı izledikten sonra bu dersi almaya karar vermiş. Ancak öğrencilerin birçoğu ailesinde intihar vakaları yaşayan, sevdiklerini vahşi şekilde kaybeden ya da kanserle mücadele eden kişiler. Feifel konu hakkında kaleme aldığı bir yazıda, "Ölümü inkar etmek ya da görmezden gelmek hayatın akışını bozar. Ölüm hakkındaki farkındalığımızı artırarak hayat hakkındaki farkındalığımızı keskinleştirip yoğunlaştırırız," ifadelerini kullandı. (wsj.com.tr)