Yazılı bir açıklama yapan Suriye Dışişleri Bakanlığı, “Suriye’nin 10 Nisan’da şehirlerden çekileceğini söylemek doğru değildi” diyerek BM Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın “silahlı terörist grupların tüm şiddet biçimlerini durdurmayı kabul ettikleri konusunda yazılı garantileri henüz sunmadığını” söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise dün başlayan Çin gezisi öncesi düzenlediği basın toplantısında tehditlerde bulundu. Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sayısının 24 bini bulduğunu ifade eden Erdoğan, "Tabii bu artarak devam ediyor. Biz bir taraftan tedbirlerimizi alıyoruz. Kapıları kapamak gibi bir düşüncemiz de yok. Fakat Birleşmiş Milletler'in (BM) elini daha sıkı tutması lazım. Özellikle Kofi Annan'ın elini çok ama çok sıkı tutması lazım. 10 Nisan diye bir tarih açıkladı, bu süreci yakın takibe alması gerekir diye düşünüyorum, inanıyorum. Biz de bu süreci sabırla, metanetle takip edeceğiz. 10 Nisan'dan sonra da atacağımız adımları uygulamaya koyacağız” dedi.

AKP hükümetinin özellikle sınır hattında tampon bölge kurmak istediği biliniyor. Bunun temel amacının ise Suriye’de olası bir Kürt özerkliğinin önüne geçmek olduğu belirtiliyor.

BM, Suriye rejiminin şehirlerden askerlerini çekmesi için 10 Nisan tarihini vermişti.

NEDEN BU KADAR ÇOK MÜLTECİ GELEMEYE BAŞLADI?

Türkiye'ye Suriyeli sığınmacı akını devam ediyor. Sığınmacıların yoğun olduğu Gaziantep ve Kilis'te de benzer görüntüler söz konusu.

Tayfun Talipoğlu, Suriye’li mültecilerin kaldığı Boynuyoğun kampında röportajlar yaptı. 5 Nisan günü TV8’de yayınlanan Haber programına katılan Talipoğlu’nun çarpıcı açıklamalarından bazı satırbaşları şöyle:

-“Suriyeli’lere kurulan kamp, deprem kampları dahil olmak üzere bugüne kadar gördüğüm en iyi kamp. Çamaşırlıklardan, okula, meslek kurslarından spor alanlarına kadar her şey var. Tatil köyü gibi...

-Gelenlerden sadece yüzde 20’si Esad rejiminden kaçtığını söylüyor. Diğerlerine bazı vaatlerde bulunulmuş ve öyle gelmişler. Hiçbiri kaçmış gibi değil, yanında güvercinlerini getirenler bile var.

-Askerlerimiz kampta silahsız nöbet tutuyorlar. Dışişleri görevlileri de her ihtiyacı karşılamaya çalışıyor. Ama buna rağmen en ufak bir talepleri karşılanmadığında oturma eylemi yaparak devlet görevlilerini şikayet etmekle tehdit ediyorlar. Biraz sinirlenince “Bana Başbakan Erdoğan’ı bağlayın” diye bağırıyorlar.

-Konuştuğum bir Suriye’li bana, ‘ne söylememi istiyorsan onu söyleyeyim’ dedi. Yani bizim dünya medyasından duyduğumuz birçok bilgi doğru değil.

-Suriye’de baskı ve ayrımcılık gördüğünü söyleyenler, ‘nasıl’ ya da ‘size tam olarak ne yaptılar’ diye sorduğumda cevap alamıyorum. Kimse belirli bir olay anlatmadı. Bir tanesi, ‘kendisinin sünni olduğunu, askerdeki komutanın da Alevi olduğunu, bir gün kendisinden bir bardağı yıkamasını istediğini, kendisinin de bunu reddedince Alevi komutandan bir tokat yediğini’ anlattı. Bu nedenle kalkıp Türkiye’ye gelmiş.

-Devletin kendilerine verdiği battaniye soba gibi eşyaları para karşılığında satıyorlar.

-İçlerinde çatışmalara katılmış çok az sayıda insan var, diğerleri iş, para ve vatandaşlık vaatleri ile gelmişler.

-Şu ana kadar 20 milyon TL para harcanmış. 20 Trilyon yani... Şu anda bu Suriye’lilere bir de kart dağıtılıyormuş. Harcama yapmaları için, belli limitleri olan kredi kartı türü kartlar bunlar...