Berlin - 2000-2006 yılları arasında çoğunluğu Türk ve Kürt esnafın öldürülmesinin arkasında Neo Nazi bir hücrenin çıkması Almanya’yı karıştırdı. İstihbarattan sorumlu Meclis Kontrol Kurulu'nun Başkanı Thomas Oppermann, Anayasa Koruma Örgütü’nün 10 yıl boyunca böyle bir terör hücresinden habersiz olmasının mümkün olmadığını söyledi.

Bütün cinayetlerdeki izler hep aynı silahın markasını gösteriyordu; Çek yapımı 83 model ve 7,65 mm kalibrelik. Nürnberg, Münih, Hamburg, Rostock, Dortmund ve Kassel kentlerinde hep aynı silahla, genelde de kafaya sıkılarak hep bu silahla cinayetler işlendi. Bir başka ortak nokta ise kurbanların hepsinin göçmen kökenli esnafdı, olay ise kamuoyuna dönerci cinayetleri olarak yansıdı.

9 Eylül 2000 günü Nürnberg’te çiçek satıcısı Enver Şimşek ile başlayan seri; 6 Nisan 2006 günü Kassel’de internet kafe sahibi Haliç Yozgat’ın öldürülmesiyle de son buldu. Ancak 6 yılda işlenen 9 cinayete rağmen katil ve katiller sıra kadem basıyordu. Polis ve istihbaratın özel birimleri, 1200 dosyalık 32 milyon bilgi notu ve 11 bin kişinin izini sürmesine rağmen hiç bir sonuç elde edemiyordu.

KOMPLO TEORİLERİ...

Ortada ise bir dizi komplo teorisi ve varsayım vardı. En başta cinayetlerin arkasında Anayasa Koruma Örgütü’nün aşırı sağcı eski bir üyesi olduğu iddia edildi. Sonra mafyanın işi olduğu söylendi. Polisteki bazı izler ise cinayetlerin izini İstanbul’a çevirmişti. 2007 yılında Türk Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Kriminal Dairesi (BKA)’ya gönderdiği bir raporda cinayetlerin arkasında Diyarbakırlı bir aile olduğu iddia edilmişti.

Şubat ayında ise Der Spiegel dergisi, cinayetlere kurbana giden esnaflar kara para aklama trafiği yüzünden ülkücü-mafya-MİT ittifakı tarafından cezalandırıldığını öne sürdü. Tanıkların Türk derin devletinin korkusundan konuşmadığına dikkat çeken dergi, iddiayı Almanya’da yaşayan, ismi açıklanmayan eski bir JİTEM elemanına dayandırdı.

Geçtiğimiz Pazartesi ise Thüringen eyaletinin Eisenach kentinde polisin bulduğu Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt adlı şahısların cesetler, ‘dönerci cinayeti’ dosyalarının yeniden raflardan inmesine neden oldu. Yanmış karavanda 2007’da öldürülen kadın polis memuru Michaela K. ile yaralanan diğer bir polisin tabancaları bulundu.

Şahıslara ait Zwickau kentindeki evde yapılan aramada ise polis, Çek yapımı 'Ceska' tipi bir tabanca buldu. Polise göre bu silah; biri Yunan, diğerleri Türk ve Kürt kökenli 9 esnafın öldürülme olayında kullanıldı. Üstelik gözaltına alınan Beate Z. adlı kadın ve ölmüş halde bulunan diğer şahısların radikal sağcı örgütlerle ilişkisi ortaya çıktı.

Aşırı terör örgütü üyesi olmak suçlamasıyla tutuklanan 36 yaşındaki Beazte Z'nin ise kanıtların yok edilmesi için karavanı ateşe verdiği ihtimali üzerinde duruluyor. Federal Savcılık ise cinayetleri Neo Nazi bir hücrenin işlediğine dair bir sürü bilgi bulunduğunu açıkladı. Şimdi söz konusu hücrenin göçmenlere yönelik ev kundaklama ve yaralama olaylarına karışıp karışmadıkları araştırılıyor.

İSTİHBARATIN ZAAFI VAR MI?

Ancak 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Almanya’nın ilk kez bu denli faşist bir grubun şiddetiyle tanışması siyasetçileri ve kamuoyunu harekete geçirdi. Polisin yıllarca süren çok yönlü araştırmasına rağmen cinayetleri aydınlatamaması ve en önemlisi de hücrenin neden şimdiye kadar açığa çıkmaması tartışılıyor. Eleştiri okları ise istihbarat servislerine yöneltilmiş durumda.

Federal Haber Alma Örgütü (BND)’nin kontrolünden sorumlu Meclis Kontrol Kurulu'nun Başkanı Thomas Oppermann, bugün yaptığı açıklamada, güvenlik güçlerini sert şekilde eleştiren isimlerden oldu. 10 yıl geçmesine rağmen olayın aydınlatılmaması Oppermann’a göre büyük bir istihbarat zaafı.

Aynı şekilde ana muhalefet partisi SPD de Anayasa Koruma Örgütü’nü suçluyor. Olayın aşırı sağcı gruplarla mücadele için bir başlama fişeği olması gerektiğini düşünen SPD’li politikacılar “Thüringen Anayasa Koruma Örgütü’nün elinde 24 dosya var, fakat ‘hiç bir bilgimiz yok’ diyor” eleştirisini yöneltti.

SOL PARTİ: BİZİ DEĞİL, KATİL FAŞİSTLERİ İZLEYİN

Daha önce Anayasa Koruma Örgütü tarafından izlendiği ortaya çıkan Sol Parti’ye göre ise olay “Tam bir anayasa koruma örgütü skandalı”. Zira bir çok kez Sol Partili politikacılar “Bizi değil, şiddet eğilimi olan ülke güvenliğini tehlikeye sokan radikal sağcı grupları izleyin” çağrısı yapmıştı. Federal Meclis’teki Sol Parti Grup Başkan Yardımcısı Dietmar Bartsch bugün yaptığı açıklamada skandalın araştırılmasını istedi:

“Bu tam bir skandal; Yıllarca solcuları tehlike olarak göreceksiniz, ama herkesin gözü önünde faşistler terör estirecek, cinayet işleyecek. Cinayetlerin perde arkasına ilişkin istihbaratın elinde bulguların olmadığını düşünmek istemiyorum. Aşırı sağcı çevrelere gösterilmiş bir müsamaha veya süistamalin olup olmadığı açıklanmalı. Cinayetlerin arkasındaki şüpheler gökten düşmedi, daha önce de biliniyordu.”

Eleştirilerin hedefindeki Anayasa Koruma Örgütü ve hükümet ise şimdiye kadar tatmin edici bir açıklama yapmış değil. Hükümetteki birlik partileri CDU/CSU’nun içişlerinden sorumlu üyesi Hans-Peter Uhl, “Olayda istihbarat zaafı araştırılıyor” derken, Focus dergisine verdiği demeçte Thüringen Eyaleti Anayasa Koruma Örgütü Başkanı Thomas Sippel “Fatura neden bize çıkartılıyor, anlamış değilim” şeklinde konuştu.

YEŞİLLER, HÜKÜMETTEN AÇIKLAMA İSTEDİ

Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth, gelişmeler karşısında büyük şaşkınlık yaşadıklarını belirterek, Merkel liderliğindeki hükümeti bugüne kadar aşırı sağcı tehlikeyi küçümsemekle eleştirdi. “Bu, organize, sistematik bir aşırı sağcı terördür” diyen Roth, Almanya'nın iç istihbaratı konumundaki Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın rolü konusunda da hükümetten açıklama talep etti.

CİNAYETLERİN KRONOLOJİSİ


9 Eylül 2000: Nürnberg’te 38 yaşındaki çiçek satıcısı Enver Şimşek kurşunlanarak öldürüldü. Kurşunların iki ayrı silahtan çıktığı belirtildi.

13 Haziran 2001: Nürnberg’te 49 yaşında Abdurrahim Özdoğru kurşunlara hedef oldu. Cinayet yine 2 silahla işlendi. Bir gözleyicinin ise arabanın içinde beklediği ifade edildi.

27 Haziran 2001: Katiller, bu kez Hamburg’ta Süleyman Taşköprü’nün manav dükkanındaydılar. 31 yaşındaki Taşköprü, kurşunlanarak öldürüldü.

29 Ağustos 2001: Münih’te 38 yaşındaki manav Halil Kılıç başından vurularak öldürüldü.

25 Şubat 2004: Rostock’ta döner dükkanında çalışan Yunus Turgut öldürüldü. Turgut’un Almanya’da daha ikinci haftası dolmamıştı.

9 Haziran 2005: Nürnberg’te döner dükkanı işleten 50 yaşındaki İsmail Yaşar’ın cesedi tezgahın arkasında bir müşteri tarafından bulundu.

15 Haziran 2005: Münih’te Yunan kökenli 41 yaşındaki anahtarcı Theodoros Bulgaridis öldürüldü. Bulgaridis, cinayetlere kurban giden Türkiyeli olmayan tek kurban. Ancak onun da Türkiyeli sanılarak öldürülmüş olabileceği düşünülüyor.

4 Nisan 2006: Dortmund kentinde büfe sahibi Mehmet Kubaşık öldürüldü. Evli ve 3 çocuk babası olan 39 yaşandaki Kubaşı, işyerinde başından vurularak öldürülmüş şekilde bulundu.

6 Nisan 2006: Kassel kentinde internet kafe işleten 21 yaşındaki Haliç Yozgat tabancayla öldürülmüş olarak bulundu. (ANF)