ADONİS KİMDİR?

Ali Ahmet Sait Eşber, (1930) Adonis adıyla da bilinen Suriyeli şair ve denemeci. Lazkiye yakınlarındaki bir dağ köyünde doğdu. Küçük yaşlarda tarlalarda çalışmaya başladı. Aynı dönemde babası kendisine şiirler ezberletirdi. Lazkiye'de liseyi bitirdi, ardından da Şam'da Suriye Üniversitesi'ne gitti. 1954 yılında felsefe ve edebiyat bölümlerinden mezun oldu.

1956 yılında Beyrut'a yerleşti. 1960 yılında Lübnan uyruğuna geçen sanatçı, Lübnan İç Savaşı yüzünden ülkeyi terk ederek Paris'e yerleşti. Hâlen Paris'te yaşamakta. 1995'de İstanbul'da Nazım Hikmet Uluslararası Şiir Ödülü'nü aldı. 2005 ve 2006 yıllarında Nobel Edebiyat Ödülü için düşünülen isimlerden biriydi.

ADONİS: MUHALEFETİ DESTEKLEMİYORUM

Avusturya’daki haftalık Profil dergisinde yayımlanan Adonis söyleşisinin çevirisidir.
Orijinali için: http://www.profil.at/articles/1206/560/318878/syrien-ich-opposition

Suriye’deki gelişmeler hız kazanıyor. Kısa bir süre öncesine kadar, iç savaş çıkacağı kaygısı vardı. Şimdi ise iç savaş başladı bile şeklinde görüşler var.

Hayır, henüz patlak vermedi. Ama iç savaş çıkabilir ve bu büyük bir felaket olur. Suriye’de rejim, muhalefetten daha güçlü. Ama ülkeye para ve silah akışı başladığında bu durum değişebilir de.

GENÇLİK REALİTEYİ BELİRLEMİYOR

Ama rejime karşı başlatılan ayaklanma birçok şeyi harekete geçirdi.

Benim için gençliğin, bütün Arap alemini kapsayan bu ayaklanması sıradışı idi. Nasıl da her şeyi örgütlediler, kendilerini ifade ettiler. Bu hususlar beni çok etkiledi. Bu baharı mümkün kılan, Arap gençliği idi. Ve ilk defa Araplar Batı’yı taklit etmedi. Ancak ne yazık ki, Mısır ve Tunus’ta da görüldüğü gibi, gençlik realiteyi belirlemiyor. Yurtdışından destekle bugünün durumuna egemen olanlar, köktendinciler, dincilerdir. Devrimin meyvelerini onlar taşıyor.

Dolayısıyla Arap Baharı’nın başlangıcından bir yıl sonra bilançonuz çok da olumlu değil.

Elbette olanaklar var. Ancak pratik olarak pozitif bir bilanço mümkün değil. Tunus’a bakınız. Bugün ülke, Habip Burgiba’nın da gerisine düştü. Burgiba rejimi laik idi. Şimdi ise İslamcılarca yönetiliyor.

Bu noktada çelişkili bir durum yaşanmıyor mu? Bir yanda Arap toplumları içinde din son 20, 30 yıldır giderek daha büyük etki kazanıyor. Öbür yandan geçen yılki Arap devrimi başlangıcında laikti, İslam ile ilgili değildi.

Gençlik bir sestir, bir öfke, bir irade. Ama parçalıdır, ideolojisi yok ve zayıftır. Batı’daki solu biliyorsunuz. O da hep parçalı. Arap ülkelerinde bir tek köktendinciler ciddi bir örgütlenmeye sahip.

Lütfen ama! Bugün Humus ve Hama’da sokaklara çıkan ve katliamdan geçirilenler İslamcı değil ya.

Bunu nereden biliyorsunuz?

REJİME KARŞIYIM AMA MUHALEFETİ DE DESTEKLEMİYORUM

Bütün muhabirler bunu söylüyor. El Cezire de.

Ve bunlara inanıyor musunuz? Muhaliflerin büyük çoğunluğu köktendincilerden oluşuyor. Ben radikal bir şekilde rejime karşıyım ama muhalefeti de desteklemiyorum. Çünkü ben, askeri diktatörlükten dini diktatörlüğe geçişe katkı sunmak istemiyorum.

Fakat bu gerçekten realist bir senaryo mu? Örneğin Mısır’da, Humeynizmi örnek alan bir teokrasinin veya bir çeşit halifeliğin kurulması mümkün mü?

Halifeliğe hiç gerek olmazdı. Dini eğilim yeterlidir. Bu en azından tarihsel bir gerileme. Bununla alakam olsun istemiyorum. Arap dünyasındaki devrim – ki bütün zeminlerde modern çağdan çok ortaçağa yakındır – laik olmazsa başarılı olmayacaktır. Din ve devleti ayırmazsak, kadınlara tam eşitlik vermezsek ve kendimizi şeriat yasalarından kurtarmazsak, sadece bir despotluğun yerine bir başka despotluk koymuş olacağız. Askeri diktatörlük düşünceyi kontrol ediyor. Ama dini diktatörlük hem düşünceyi ama hem de bedeni, dili ve günlük yaşamı kontrol ediyor. Bu ise topyekun diktatörlüktür.

Mısırlılar ilk kez, özgürce oy verme imkanına sahip oldu.

Doğru. Ama bakınız: Köktendinciler neredeyse oyların dörtte üçünü aldı. Bu durumda demokrasi, ilerlemenin kriteri değil. Bundan dolayı demokrasiyi yeniden düşünmek gerekiyor. Hitler de seçimle iktidara geldi. Bu nasıl bir demokrasi? Size soruyorum. Ben tabii ki demokratım. İslamcılar kazandı, bunu kabul etmek zorundayım. Ama asla onların tarafında durmayacağım.

DİNE DAYALI BİR DEVLETİN OLDUĞUNU UNUTMAMALI: İSRAİL

Yani islamofaşizm gibi bir tehdit mi var?

Aynen. Bu tabii ki mevcut diktatörlüklerin kalması gerektiği anlamına gelmiyor. Onların devrilmesi gerekiyor. Benim için bu net. Ama şu soruyu da sormalı: Hangi rejim eski rejimin yerine geçiyor? Ayrıca Suriye’yi kopuk ele almamalı. Bu bölgede, dine dayalı bir devletin olduğunu unutmamalı: İsrail. Bizim orada başka dini rejimlere ihtiyacımız yok.

Peki ne yapılmalı?

Halk mücadelesini sürdürmeli ama dini ideoloji olmadan. Özgürlük için ölmeye hazır olmalı. Ama bu tarzda bir mücadeleyi onaylamıyorum.

Ne demek istiyorsunuz?

Batıdan yardım talebinde bulunmayı kastediyorum. Bu olmaz. Halk, Amerikalılardan, Fransızlardan, Türklerden kurtarılmayı dileyemez ki. Ya da Suudilerden. Onlar kendilerini korkunç bir rejimden kurtarmalı. Bütün bu olup bitenler onursuz ve acınacak bir oyun.

ARAPLARI KURTARMAK İSTİYORLARSA FİLİSTİNLE BAŞLASINLAR

Dolayısıyla dış müdahalelere karşısınız?

Evet, özellikle de askeri müdahalelere. Arap ülkelerinden müdahale çağrıları tamamen yanlış. Bir devletin temelleri nasıl, daha önce o ülkeleri sömürenlerin yardımıyla döşenebilir? Batı illa Arapları kurtarmak istiyorsa, o zaman Filistinlilerle başlasın. O zaman 50 yıldan beri sistematik bir şekilde bastırılan ve imha edilen bu halk için bir şeyler yapsın. Bu konuda ikiyüzlülük yapılmamalı.

Rusya ve Çin, BM Güvenlik Konseyi’ne Esad rejimine karşı sert bir kararın alınmasını engelledi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu şekilde onlar da tıpkı Amerikalılar gibi kendi çıkarlarını esas alıyor. Sorun da bu zaten. Amerikalıların müttefikleri Suudi Arabistan, Katar ve İsrail’de. Ruslar neden aynı şekilde çıkar politikası yürütmesin?

Suriye’de binlerce insan vuruluyor. Muhalefet yardım istiyor.

Şunu anlamalısınız: Suriye’de bütün ülkeyi kapsayan bir ayaklanma yok. Ayaklanma Hama, Humus, Türkiye sınırı bölgesinde. Ama bir bütün olarak Suriye toplumu kıpırdamadı. Peki ya Şam, Halep, Lazkiye? Ülkenin merkezlerinde durum sakin. Suriye toplumu Yemen’deki toplum gibi hareket etseydi, o zaman her şey değişirdi.

Suriyeli askerler karşı saflara geçiyor, rejime karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu oluştu…

Bütün bunlar propaganda. Bunlar gerçek olsaydı, gerçekten de üst düzeyli subaylar taraf değiştirmiş olsaydı, rejim sonuna gelmiş olurdu.

BAŞKA YÖNTEMLER BULMALI

Suriye muhalefeti ile ilişkileriniz var mı?

Hangi muhalefet? Birçok muhalefet var. Türkiye ile müttefik halindeki muhalefet var, Batı ülkelerinde oturan muhalefet var, ülkenin içinde çeşitli gruplar var. Herkes ayrı bir telden çalıyor. Ben olsaydım iç muhalefetin tarafında yer alırdım. Ama biliyor musunuz, burada mesele iktidarın el değiştirmesi. Beni ise iktidar ilgilendirmiyor. Ben toplumun değişimi ile ilgilenirim. Arap dünyası batının umurunda değil. Batı ve Doğu arasında bir çelişki var, iktidar politikası burada esas. Mesela bir İran-Suriye-Hizbullah ekseni var. Bu eksenin kırılması gerekiyor. Buna katılıyorum. Ama bir halkı, bir ülkeyi, bütün bir uygarlığı yıkamazsın. Başka yöntemler bulmalı.

IRAK’TA UYGULANAN YÖNTEMLERİN YANLIŞ OLDUĞU KESİN

Hangi yöntemler?

Bunu bilemem. Ben siyasetçi değilim. Ama Irak’ta uygulanan yöntemlerin yanlış olduğu kesin. Ülke yıkıldı. Şimdi aynısı Suriye ile yapılmak isteniyor. Eskiden Amerikalılar köktendincileri finanse ediyordu, Afganistan’da örneğin. Sonra bir zamanların özgürlük savaşçıları kötü teröristlere dönüştüler. Şimdi ise yeniden İslamcılar destekleniyor.

Ama Müslüman Kardeşler daha çok ılımlı bir İslamı temsil ediyor.

Ilımlı İslam diye bir şey yok. Ilımlı Müslümanlar var, evet. Ama ılımlı İslam yok.

BATI’NIN ILIMLI İSLAMA İHTİYACI VARSA, SUUDİ ARABİSTAN’DAN BAŞLASIN

Bu, yoruma bağlı bir şey değil mi?

Eğer Batı’nın bir ılımlı İslam’a ihtiyacı varsa, Suudi Arabistan’dan başlasa ya. Amerika’nın ve Batı’nın Arap dünyasına ilişkin politikasına karşıyım. Onların mantığını paylaşamam, paylaşmam. Müslüman Kardeşler faşistler, bildiğimiz faşist. Saçma değil mi: 200 yıl önce Muhammed Ali Paşa Mısır’ın moderniteye giden yolunu açtı. Şimdi ise iktidardaki Müslüman Kardeşlerle bu kapılar yeniden kapatılıyor.

Arap dünyasında sizin görüşlerinizi paylayan reel güçler nerede?

Mükemmel ressamlar, şairler, sanatçılar benim gibi düşünüyor. Onlar birey. Arap kolektif yapılar ise dinin etkisinin altında.

Arap dünyası size göre kayıp mı?

Evet.

Yaşayan en büyük Arap şairin, ‘uyanış’ın başlangıcından bir yıl sonra, Arap dünyasının kayıp olduğunu söylemesi hayret verici değil mi?

Dini diktatörlüklerle karşı karşıya bırakılmaktansa kayıp olmak daha iyi.

http://www.herdildeherrenkteisyan.org/adonis-muhalefeti-desteklemiyorum/

Çeviri: Meral Çiçek