Osama bin Ladin, Pakistan zamanına göre 2 Mayıs 2011’de, Amerika başkanının emrettiği bir operasyonla Amerikan özel güçleri tarafından Abbottabad’da öldürüldü. Bunu bütün dünya biliyor ve buna gösterilen tepkiler oldukça çeşitli. Ancak bu ölüm herhangi bir yerde herhangi bir değişiklik yarattı mı? Bu önemli mi?

Çoğu insanın sorduğu ilk soru, bu ölümün El Kaide’nin yok oluşuna işaret edip etmediğidir. El Kaide’nin bugün tek bir örgüt değil, ama daha ziyade isim hakkını kullanan bir yapı olduğu bir süredir belli. Eğer Osama doğrudan herhangi bir grubu yönettiyse bu, Pakistan ve Afganistan’da konuşlananlardı. Dünyanın değişik bölgelerinde, özellikle Irak, Yemen ve Magrep ülkelerinde kendilerini El Kaide olarak tanımlayan bağımsız yapılar mevcut. Bu gruplar, Osama’ya sembolik saygı gösterdiler, ancak kendi operasyonel kararlarını kendileri aldılar.

Ayrıca, değişik savaşçı ve politik güç grupları bir süreden beri inişteler. Bunun en önemli nedeni El Kaide liderlerinin Amerika ve diğer devletler tarafından öldürülmesi değil, çoğu diğer İslamcı hareketler arasında var olan, amaçlarını siyasi yollarla daha çok gerçekleştirebilecekleri algısıydı. Osama’nın öldürülmesi, bazı El Kaide unsurlarının intikam girişimlerini harekete geçirebilir; ancak bu intikam girişimlerinin El Kaide’nin dünya sahnesindeki gerileyişini yavaşlatma gibi bir etkisinin olması mümkün değil.

Osama’nın ölümü Pakistan ya da Afganistan’da durumu değiştirecek mi? Pakistan hükümeti zaten bunun öncesinde de sallantıdaydı. Şimdi, hem Pakistan hem de Amerika’da, Pakistan hükümetinin ne bildiği ve onu ne zaman bildiği konusunda kamuoyu rahatsızlığı söz konusu. Pakistan hükümetinin resmi çizgisi, Osama’nın yedi yıl boyunca önde gelen askeri akademilerine kapı komşu bir villada bulunduğundan haberlerinin olmadığı. Pakistan, Amerika baskını hakkında önceden bir şey bilmediğini ileri sürmekte ve bunun Pakistan’ın egemenliğine illegal bir saldırı olduğunu varsaymakta.

Bu argümanların hiç biri akla yatkın değil. Pakistan ya da en azından bazı Pakistanlı yetkililer elbette Osama’nın nerede yaşadığını biliyordu. Nasıl bilemezlerdi? Şüphesiz, Amerikan hükümeti de Pakistan’ın bildiğini ama onlara söylemediğini biliyordu. Bu, en azından on yıldan bu yana iki müttefikin zor, muğlâk ilişkisinin bir parçası. Osama’nın ölümü bunu değiştirir mi? Bundan şüphe ederim. İttifak karşılıklı olarak birbirine muhtaç.

Pakistanlıların, eli kulağında Amerikan baskınından haberdar edilip edilmedikleri konusuna gelince, bu hangi Pakistanlılar sorusuna bağlı. Açık ki, Amerika, baskına burnunu sokacak ya da Osama’yı uyarması muhtemel Pakistanlılardan baskını gizli tutmak istedi. Peki, kimse biliyor muydu? Bu konuda birbirine zıt iki bilgi dolaşıyor. The Guardian gazetesi, Osama’nın ölümünden sonra, Amerikalı ve Pakistanlı yetkililerle karşılıklı görüşerek, eski Pakistan Devlet Başkanı Müşerref’in 2001’de Başkan George W. Bush’la, sonradan bunu her kesin önünde kınayacağı koşuluyla, Osama’nın yerini saptadığında Amerika’nın tek yanlı olarak müdahale etmesini önceden kabul eden bir anlaşma yaptığını rapor eden bir yazı yayınladı. Müşerref şimdi bunu inkâr ediyor, ama ona kim inanır?

Daha inandırıcı başka bir kanıt da var. Resmi Çin Haber Ajansı Xinhua, tam da Osama’nın öldüğü gün, operasyon süresince bölgede yalnızca muhtemel baskını bilen bazı Pakistanlı istihbarat kurumları tarafından yapılabilecek olan bir elektrik kesintisi meydana geldiğini –gerçekten de operasyon’dan iki saat önce kesinti olmuştu-, görgü tanıklarına dayanarak aktaran bir yazı yayınladı. Çin’in, Pakistan’da en azından Amerika’nınki kadar iyi bir haber alma faaliyeti var. Bu yüzden, öyle görünüyor ki, bazı Pakistanlı istihbarat kurumları operasyondan haberdar değilse de, diğer bazıları Amerikalılarla işbirliği içinde oldular.

Amerika tarafında, bazı kongre üyeleri, Pakistanlıların Osama’nın Abbottabad’da yaşadığını bilmeleri gerektiği konusunda tepki gösteriyor, dolayısıyla Pakistan’a finansal ve askeri yardımın kesilmesi ya da azaltılmasını istiyorlar. Ancak bu açıkçası Amerika’nın Pakistan üzerindeki etkisinin sürdürülmesine karşı bir şey olur ki, mevcut ilişkilerde gerçek bir değişikliğin olması olası değil.

Afganistan’a gelince, Taliban’ın iktidara tekrar geri dönmek için El kaide ve Osama’yla arasına mesafe koyduğu bir süredir çok açık. Osama’nın ölümü Taliban’ın Afganistan’daki varlığını güçlendirerek, Amerika’yı askeri olarak memnun edecek olan Amerika’nın çekilmesi sürecini yalnızca hızlandırabilir. Amerika’da bazı kimseler bu “zafer”in kendilerine Taliban’la gerekli anlaşmayı yapmalarına imkân vereceğini söylüyor. Amerika’nın müdahalesine ilk anda karşı çıkanlar ise bunun Amerika’nın Afganistan’da varlığını sürdürmesini gerektiren mantıklı bir tehdidin artık mevcut olmadığının kanıtı olduğunu söyleyeceklerdir. Bu senaryonun mümkün olması, her iki sonuca da karşı olan Kuzey Afganistan’daki bazı Paştun olmayan unsurlar arasında acı bir feryada neden olabilir.

Öyleyse Osama’nın ölümü en azından Amerika’da bir farklılık yaratıyor mu? Evet yaratıyor. Başkan Obama, operasyonu yönetirken, özellikle Osama’nın bulunduğu binayı bombalamak yerine özel kuvvetleri kullanarak büyük bir risk aldı. Eğer operasyon yanlış gitseydi, Obama politik olarak çökecekti. Ama yanlış gitmedi. Böylece Cumhuriyetçilerin, Obama’nın özellikle askeri konularda zayıf bir lider olduğu iddiası boşa çıktı. Bu şüphesiz gelecek seçimlerde ona yardım edecek. Ancak, tekrar söyleyelim, çoğu yorumcunun da ifade ettiği gibi, bunun katkısı çok az olacak. Ekonomi hâlâ Amerikan iç politikasındaki en büyük sorun. Obama’nın yeniden seçilmesi ve Demokratların Kongre seçimlerindeki başarı şansı bilhassa 2012’deki mevcut sorunlar yumağından etkilenecek.

O halde, Osama’nın ölümü ne kadar önemli? Çok fazla değil.

Kaynak: www.iwallerstein.com

Çeviren: Ferhat İyidoğan / DEMOKRAT HABER