Aris Nalcı / Demokrat Haber

 

TDK'ya göre; Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğuna, ulus, millet deniyor.

 

Bir yandan İstanbul'da adında bira ismi taşıyan festivalde içki satışı yasaklanırken, ben biranın anavatanı Brüksel'de Belçika Ulusal Günü kutlamalarına doğru ilerliyorum.

 

Uzun süredir üzerine yazı okuduğum, kafa patlattığım Belçika memleketinin ulus ve millet kavramlarıyla arasının iyi olmadığının farkındayım. Bilmeyenler için kısa bir özet geçeyim;

 

Biz Türkiye'nin Kürtlerle ilgili sorunlarını (daha doğrusu Türklerle ilgili sorunlarını) çözmek için İrlanda, İspanya gezerken Belçika'da Flamanlar Avrupa'da birçok diğer halktan yıllar önce haklarını geri aldı. Ancak Özerklik bir yöntem değildi Flamanlar için. Karma bir Federal yapı ile yönetilen Belçika'da Flamanlar ülkenin büyük ortağı. Yani özerklik değil ülkenin kendisinin özsel bir parçası. Tüm ülkede Fransızca öğrenen herkes Flamanca da öğrenmek zorunda. Her resmi yazışma iki dilde yapılmak zorunda. Bu hakları Flamanlar çok önce almışlar...

 

Ben ulusal güne yol alırken bizim Türkiye'deki 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 30 Ağustos ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz milli bayramlarımızın bir benzeri ile karşılaşmayacağımın farkındaydım. ona göre hazırlıklı gittim.

 

Brüksel'in kenar mahallelerinden birinde Balo Meydanı'nda toplananlar için hazırlanan koca bir sahne ve sahnede Kralın tacını giymiş iki sunucu bizi bekliyor. Ellerinde Belçika bayrakları "Bugün Kral burada değil, bizi duyamaz" diye dalga geçiyorlar.

 

Bilmeyenlere bir not daha. Belçika halen Kraliyetle yönetiliyor. Kral yaşlı ve işlevsiz olabilir ama Kral'ın doğum günü de milli bayramlar arasında. Bu bahsi geçen festival de kendisinin şatolarından birinin arka bahçesinin baktığı bu mahallede düzenleniyor zaten.

 

Bir diğer sunucu "Kral k.çmızda" deyiveriyor ve hemen arkalarından "Kings of Pop", yani Belçika Kralı değil Popun kralları geliyor.

 

Etrafta herkes elinde biralar Flamanca-Fransızca şarkılar söylüyor eğleniyor. Biralar gırla, organizasyon zayıf ama fazlasına gerek yok.

 

İki gün sürecek olan festivalin ilk gecesinde meydandaki kilisenin çan kulesinin saati 01:00'i gösterdiğinde anneler 4-5 yaşındaki çocukları kucaklarında Belçika askeri ile dalga geçen ulusal şarkıyı söylüyorlar: Sergant Flagada, Şapşal Çavuş...

 

Etrafıma bakıyorum, herkes mutlu, kimse kimsenin tenine, gözüne veya ne dilde konuştuğuna bakmıyor... Türkiye'de olsaydık ne olurdu diye düşünüyorum...

 

Şu Kral'ın yerine Başbakanı,

 

Şapşal Çavuş'un yerine Türk askerini koyduğumuzu düşünün,

 

İnsanların ellerinde de biralar…

 

Hemen yukarıda Müslüman mahallesi var, dönerken polisin yokuştan çıkanların bazılarını uyardığını görüyorum. Bugün ramazanın ilk günü, Müslüman vatandaşlar oruçludur, ses yapmasınlar diye uyarıyorlar.

 

Yokuş üzerinde ise Brüksel Yaz Festivali’nin posteri. Posterde Brüksel’in ulusal kahramanı Manaken Piss (işeyen çocuk) festival için eline elektro gitar almış posterde bana bakıyor…

 

Ulusal kahramanların toplumsallaştırılmasına alışkın olmayan bir sıradan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak fazla geliyor... Ağırıma gidiyor...

 

Demi ya bugün Ramazan'ın ilk günü...

 

Not: Sanmayın ki Belçika’da ayrımcılık yok, her şey güllük gülistanlık. Ama dünyada dertlerimiz tamamen farklı iki ülkeyiz Belçika ve Türkiye…