Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar’la ilgili bir araştırma özellikle Almanya ile ilgili sürpriz neticeleri nedeniyle dikkat çekti.

Avusturya, İsviçre, İngiltere, Fransa ve Almanya'da yerleşik Müslümanlar’ın durumlarını, dil bilgisi, eğitim, istihdam ve sosyal ilişkiler açısından değerlendiren ve Berlin merkezli Bertelsmann Vakfı tarafından yapılan araştırmaya göre Almanya, Müslümanlar’ın topluma uyumunda diğer Batı Avrupa ülkelerini geride bırakmış durumda.

Ancak buna rağmen Müslümanlara karşı önyargılar devam ediyor.

Araştırma Almanya’da yaşayan ikinci ve üçüncü kuşak Müslümanlar’ın yani bir zamanlar Almanya’da ‘misafir işçi' olarak tanımlananlardan sonra gelen nesillerin, sanılandan çok daha iyi bir biçimde topluma uyum sağladığını ortaya koyuyor.

Nitekim Almanya’daki Müslümanlar istihdam piyasasına uyumda diğer ülkelerdeki Müslümanlara göre çok daha başarılı. Almanya’da yaşayan toplam nüfusun yüzde 5,7’sini oluşturan toplam 4,7 milyon Müslümanın yüzde 60'ının tam gün, yüzde 20’sinin ise part-time çalıştığı tespit edilmiş. Araştırmaya göre istihdam piyasasına girişte zorluk çekenler kendilerini ‘çok dindar’ olarak tanımlayan Müslümanlar. Dini vecibelerini eksiksiz olarak yerine getirmek isteyen Müslümanlar, yeteri kadar kalifiye olmalarına rağmen iş hayatında zorlanıyor.

Araştırmayı yapan uzmanlar, Almanya’da işyerlerinde namaz için mescit bulunmaması ve namaz saatlerinde işe ara verilememesi gibi koşulların etkili olduğunu belirtiyor.

İslam’ın İngiltere ve Avusturya’da diğer dinlerle kurumsal açıdan eşit görüldüğünü ve özellikle İngiltere’de dini vecibeleri yerine getirmenin bir tabu oluşturmadığını vurgulayan araştırmacılar, buna örnek olarak İngiliz Müslüman kadın polislerin on yıla yakın bir süredir istediklerinde başörtüsü ile görev yapabilmelerini örnek gösteriyorlar. Müslüman dini cemaatlerin yasal olarak tanınması ve Müslümanların bazı kamusal alanlarda dışlanması konusunda Almanya’nın gidermesi gereken eksikler bulunduğu da belirtiliyor. Almanya’da yaşayan Müslümanların yüzde 40’ı kendini dindar olarak tanımlıyor.

Müslümanların dil bilgisi konusunda yapılan değerlendirmede ise Müslüman göçmelerin Almanya’da doğan çocuklarının yüzde 73'ünün ilk dil olarak Almanca konuşarak büyüdüğü, bu nedenle okullardaki başarı oranlarının da gittikçe arttığı saptanmış.

Uyum sürecinde başarısız kalan noktalardan biri17 yaşına girmeden önce okulu terk edenlerin oranı. Bu oran Almanya'da yüzde 36’yken Fransa'da yaşayan Müslüman çocukların sadece yüzde 11'i 17 yaşına girmeden önce okulu terk ediyor. Bu durum Almanya’daki eğitim sistemin Fransa’ya kıyasla daha karmaşık olmasıyla açıklanıyor.

Öte yandan sosyal ilişkiler konusunda ise olumlu bir bilanço söz konusu. Almanya’daki Müslümanlar’ın yüzde 78’i boş zamanlarında sık bir şekilde Müslüman olmayanlarla da sosyal ilişkiler kuruyor.

Müslümanların yüzde 96’sının kendilerini Almanya’nın değer ve yasalarına bağlı olarak ifade ettiği araştırma Müslümanlar’a yönelik önyargılar konusunda ise ürkütücü sayıları ortaya koyuyor.

Almanlara yönelik ‘Kim komşunuz olmasın istemezdiniz’’ sorusuna ‘Müslümanlar’ diyenlerin oranı yüzde 20. Aynı oranda Alman, çocuklarının bir Müslümanla evlenmesini de arzulamıyor.

Önyargıların artmasında radikal İslamcı terör eylemlerinin de etkili olduğunu belirten uzmanlar, bu tarz korkuların sosyal ilişkilerin daha da pekiştirilmesi ile aşılabileceği görüşünde.

Müslümanların uyumunu başarılı kılabilmek için başta eğitim sistemi olmak üzere yaşamın her alanında eşit katılım şansının sağlanması ve İslam’ın diğer dinlerle eş görülerek kurumsal olarak eş tutulması da gerekli görülüyor.

Heidelberg Üniversitesi’nden eğitim uzmanı Prof. Havva Engin, özellikle Müslümanların daha iyi uyumunun çocuk yaştan başlayarak, eğitim şanslarının artmasına bağlı olduğu görüşünde.

(Kaynak: amerikaninsesi.com - Cem Dalaman)