Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin KKTC’de uygulamaya koyduğu ’Ekonomik Önlemler Paketi’nin yürürlüğe girmesi ile başlayan ve gün geçtikçe KKTC’de tansiyonu yükselten eylemler başlatıldı. 28 Ocak’ta KKTC’de gerçekleştirilen ’Toplumsal Varoluş’ mitinginde açılan bazı pankartların sonrasında Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın "Besleme" sözünü Kıbrıs Türk halkına hakaret olarak değerlendiren sendikalar, muhalif partiler ve sivil toplum örgütleri AKP hükümetine tepkilerini daha da büyük boyutlar taşıdı.

KKTC’de adeta tüm sektörlerin yapmış olduğu grevler ve eylemler ülkeyi felce soktu. Özellikle Mahkemelerdeki grevlerin tüm ada genelindeki mahkemeleri kapsaması ile davalar görülemez duruma geldi. Buna bağlı olarak avukatlar da çalışamadıklarından grev yapanlara karşı tepki koydular. Grevler kapsamında KKTC’de gümrüklerde mesai sonrasında gümrük görevlisi olmaması nedeni ile ülkeye giren çıkan malların da kontrol yapılamamakta. Bazı ilk ve orta dereceli okullarda başlatılan grevler de yaklaşık bir buçuk ayı bulmuş durumda. 

Tapu ve Nüfus Kayıt Dairelerin de bu eylemlere katılması da ülkede adeta bir kriz durumu yarattı. Bu gelişmelerin olduğu bir dönemde TC Hükümetinin şok bir karar ile TC Lefkoşa Büyükelçisi Kaya Türkmen’i görevden alması, yerine ise KKTC’de uygulanan ’Ekonomik Önlemler Paketi’nin mimarlarından olduğu ileri sürülen Halil İbrahim Akçayı atayacağı haberleri Sendika Muhalif parti ve de bazı sivil toplum örgütlerince Türkiye’nin KKTC’ye diretme yaptığı yolunda.

"DAYATMALARA KARŞI ÇIKACAĞIZ"
Bu günde Demokrat Parti (DP) Başkanı Serdar Denktaş’ın başlatmış olduğu "Kendi Evimizin Efendisi Olalım" imza kampanyasına destek vermek üzere KKTC Meclisi ve karşısında bulunan TC Elçiliği önündeki Şehitler Anıtı’nda giden Sendikalar Platformu kampanyaya destek verdi. Burada Sendikalar Platformu adına açıklamalar yapan. Kıbrıs Türk Kamu Görevlileri Sendikası (Kamu-Sen) Genel Başkanı Mehmet Özkardaş, Kıbrıs Türk halkının, tarihin hiçbir döneminde baskılara boyun eğmediğini ifade ederek, "Geçmişte İngiliz ve Rumlara olduğu gibi Anavatanı da olsa kendisine yönelik her türlü dayatmaya karşı çıkacaktır" dedi.
 
Özkardaş, Sendikal Platform’un toplumsal varoluş mücadelesi çerçevesinde bir dizi grev, eylem ve miting gündeme getirdiğini anlatarak, Platform’un talebi ile Serdar Denktaş’ın imza kampanyasının talebinin örtüştüğünü belirtti. Mehmet Özkardaş, Sendikal Platform ile Kıbrıs Türk halkının talebini de "kendi evinin efendisi olmak" diye açıklayarak, mücadelenin başarıya kadar devam edeceğini söyledi.

Özkardaş, gerçekler bu iken 28 Ocak mitinginde açılan bir pankart üzerinden Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs Türk halkına ’Besleme’ ve ’Nankörler’ dediğini söyleyip bunu kınadı; bu tür söylemleri kabul etmediklerini belirtti. Özkardaş, Kıbrıs Türk halkanın her geçen gün artan kendisine, kimliğine yönelik saldırı, tecavüz ve tehlikeye karşı çıkışının, Türkiye’ye karşı bir çıkış olarak çarptırılmasının kabul edilemez olduğunu, herkesin Kıbrıs Türk halkının böyle dayatmalara boyun eğmediğini anlaması gerektiğini kaydetti. Mehmet Özkardaş, 28 Ocak’ta İnönü Meydanı’nı dolduran on binlerin 2 Mart’ta daha da çoğalacağını ifade ederek, "Kıbrıs Türk halkının istemediği Halil İbrahim efendiyi, 'alın başınıza büyükelçi atıyoruz’ denilmesi, Kıbrıs Türk halkına meydan okumak, ateşe benzinle gitmek anlamına gelir" iddiasında bulundu. 

Özkardaş, Kıbrıs Türk halkının verdiği yetkiyle Cumhurbaşkanı olan Derviş Eroğlu’na halk ve Sendikal Platform tarafından kabul edilmeyen "yeni büyükelçinin" güven mektubunu kabul etmemesi çağrısı yaptı. Mehmet Özkardaş, siyasi görüşü ne olursa olsun kendi kendisini yönetmek isteyen tüm halkı 2 Mart tarihinde İnönü Meydanı’ndaki mitinge katılmaya davet etti. Ulusal Birlik Partisi (UBP) Hükümeti’nin halk ayaktayken Ankara’ya özür dilemek için gittiğini ileri süren Özkardaş, Başbakan İrsen Küçük’ü halktan özür dilemeye davet etti.

HAYVAN ÜRETİCİLERİ VE YETİŞTİRİCİLERİ DE EYLEMLERİNE DEVAM EDİYOR
Öte yandan dün de Kıbrıs Türk Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri birliğinin, KKTC Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı ve hükümetin hayvancılıkla ilgili politikasını protesto etmek amacıyla başlatmış olduğu eylem de ikinci gününe girdi. Dün başlatılan Traktörlü eylem ilk olarak KKTC Meclisi önünde daha sonra ise Tarım Doğal Kaynaklar Bakanlığı önünde devam etti. Ancak Bakan Töre ile Hayvancıların gerçekleştirmiş olduğu tüm görüşmelerde bir türlü ortak bir görüş çıkmaması eylemin dünden beri devam etmesine neden oldu. 

Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri birliğinin, sıkıntılarının çözülmemesi halinde Bakanlık önündeki eylemin devam edeceğini ve her geçen zaman içinde de eylemlerinin şiddetini artıracaklarını söylediler. 2 Mart tarihinde de ikincisi gerçekleştirilecek "Toplumsal Var Oluş Mitingi" ne sendikalar, Muhalif parti ve de bazı sivil toplum örgütlerinin tüm çalışmaları hızla sürüyor.

AVUKATLAR DA GREVDEKİ SENDİKALARA TEPKİLİ
KKTC'de kamuda örgütlü sendikaların oluşturduğu Sendikal Platform'un kararı kapsamında başlatılan süresiz grevler devam ederken, mahkemelerdeki greve avukatların tepkisi artıyor.
Barolar Birliği ve Baro Konseyi Başkanı Hasan Sönmezer yaptığı açıklamada, vatandaşların ve avukatların bu kadar mağdur edilmesinin, kabul edilir, savunabilir tarafı kalmadığını belirterek, “Tüm ilgili tarafları inatlaşmaktan vazgeçmeye davet ederim” dedi. 

Sönmezer, mahkemelerde süren grevlerin, vatandaşları ve avukatları mağdur ettiğini, gün geçtikçe bu mağduriyetin büyüdüğünü ifade etti. Grev yapmaları yasak olan yargıçların, grevler nedeniyle çalışmadığını veya çalışamadığı kaydeden Sönmezer, “yargı organının, grevler konusunda kendisini taraf görmediğini, taraf görmeyince de grevler konusunda tatmin edici, doyurucu veya taraflara yol gösterici bir açıklama yapamadığını ve grevlerin kaldırılması konusunda hiçbir çaba gösteremediğini” savundu.
 
Grev hakkının, Anayasa'nın temel haklar, özgürlükler ve ödevler başlığı altında düzenlendiğini, ancak bu başlık altında grev hakkının yanı sıra birçok hak, özgürlük ve ödevlerin de düzenlendiğini ifade eden Sönmezer, “örneğin, çalışana grev hakkı tanıyan Anayasa'nın; çalışana, çalışma ödevini de yüklediğini, vatandaşların, Anayasa ve yasalar altında kurulmuş olan mahkemelerden hak ve çare arama, hak ve özgürlüklerini de düzenlediğini” belirtti.

-MAAŞ ALAMASALAR GREV YAPARLAR MI?”
Sönmezer, tüm ilgili tarafların, ellerini vicdanlarına koyarak, bazı sorulara cevap aramaları gerektiğini kaydederek, şöyle konuştu:
“Mesela, grevde olan kamu görevlilerinin, grev süresince, maaşları kendilerine ödenmeyecek olsa, bu haklarını kullanırlar mı veya daha doğrusu kullanabilirler miydi? Grevler nedeniyle yürütme organı, yargı organı kadar yara almış olsa idi, bu grevlerin devamına müsaade edecek veya edebilecek miydi? Yargıçlara grev süresince maaşları ödenmeyecek olsaydı, yargı organı, grevler konusunda kendisini taraf görmemekte ısrarlı olacak veya olabilecek miydi? Eller vicdanda iken, bu sorulara verilebilecek cevap, asla 'evet' olamaz. 

Yine eller vicdanda iken, işveren durumunda olmayan yargının kilitlenmesi, greve sebebiyet veren hususların ortaya çıkmasında hiçbir günahı ve sorumluluğu olmayan avukatların ve en önemlisi halkımızın bu grevler nedeni ile bu kadar mağdur edilmeleri hangi hakla hukukla bağdaşır, bunu Allah götürür mü? Grevler, çalışanların, sosyal ve ekonomik durumlarını düzeltmek gayesi ile, işverene karşı yapılır. Mahkemelerde yapılmakta olan grev, işverene karşı yapılıyor gibi görülse de, aslında, hedef şaşırarak, halkımızı ve avukatları ve yargıyı hedef almakta ve mağdur etmektedir. Ortaya çıkan ve çıkmaya devam eden mağduriyetin vebalini ne greve katılanlar ne de yürütme organı ödeyecektir.”

Radikal