Elif Yıldırım / İsviçre

Irak ve Şam İslâm Devleti adıyla vahşi yüzünü son aylarda çokca izlediğimiz, bir ‘Hilafet Devleti’ kurmak amaçlı örgüt ile ilgili sayısız yazı yazıldı. Muhammed’in “Her kim Allah yolunda bir Gayrimüslimi öldürürse Allah ona Cehennem'i yasak eder” sözünü kendine şiar edinen bu grup, Enfâl Suresi’nin 12. ayeti ile de "O anda Rabbin meleklere şu vahyi veriyordu: Ben sizinle beraberim. Haydi imanı sağlamlaştırın! Kâfirlerin yüreklerine dehşet bırakacağım, hemen boyunlarının üstüne vurun, vurun onların parmaklarına!” uyguladıkları insanlık dışı vahşete kılıf uydurmaktadırlar.

Binlerce sivil Iraklı ve Suriyeli, Irak hükümet üyeleri ve onların uluslararası müttefiklerinin ölümlerinden sorumlu tutulmakta olan IŞİD aslında on yıllık tarihinde silahlarını genelde Müslümanlara çevirmiş bir örgüttür. Yaptıkları ‘kafir’ tanımlamasının bu gruptaki etkisi ile açıklanabilir gibi bir düşünce yaratsa da, bölge güç dengeleri açısından arkalarında emperyalist destek olduğu senaryosu göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. Yoksa ABD’nın işgal koşullarında dahi Irak’ta Iraklı sivillere yönelen şiddeti nasıl açıklayabiliriz?

ABD’nin Irak’ı terk ettiği 2012 yılından bu yana örgütün militan sayısını iki katına çıkarmış olduğu tahmin ediliyor. Bu bilgi yukarıdaki soru ile birleştiğinde, büyüme eğilimini otorite boşluğu ile değil de, bölgede yeniden konumlanan güç dengeleri üzerinde emperyalizmin daha etkili olma çabasına bağlamak neredeyse kaçınılmaz oluyor.

Zamanlama ve tarihsel veriler dışında bence bu iddianın en güçlü delili IŞİD’in militan profili ve onların örgütlenme ve propaganda yöntemleridir. MİT’ in raporlarına göre 600 ila 700 arasında Türk vatandaşı İŞİD saflarındadır. Bu sayı Alman Anayasayı Koruma Teşkilatının IŞİD’e Almanya’dan katılan militan sayısı tahminen 320, ve bunların çoğu Türk. Tam sayı bilinemiyor.

Merkezi Londra’da bulunan King’s Collage’in geçen yıl yaptığı bir araştırmaya göre Suriye’de ve Irak’ta savaşan 11 bin fundamentalıst Müslüman var. Bunlardan 3 bini Avrupa’dan katılmış. Bu rakamların geçen yıldan olduğunu ve IŞİD’in bu yıl eylemlerini kapsamını daha artırmış olduğunu düşünecek olursak, bu yıl binlerce kişinin bu sayıya eklendiği yalın bir gerçek olarak kabul edilmektedir.

Almanya’dan bölgeye gidenlerin çoğunluğu, Türkiye kökenlilerin de yoğun yaşadığı Kuzey Ren Vestfalya eyaletinden. Alman terör uzmanları, Avrupa’dan gidenlerin çoğunun El Kaide ve El Nusra’dan ziyade, daha radikal olan IŞİD saflarında savaştığını belirtiyor. Oraya gidenlerin 1-1,5 aylık kısa bir eğitim aldığı dönenlerin ifadelerine dayanılarak aktarılıyor. Terör uzmanları, Avrupa’dan gidenlerin temel eğitimden sonra, işkence yapmak, kurşuna dizmek, "kelle kesmek" veya çarmıha germek gibi genelde en kirli ve en barbarca işlerle görevlendirildiğini aktarıyorlar.

İşte bu nokta profil ile tam uyuşuyor. Kanımız donarak izlediğimiz o görüntüleri, savaşmayı video oyunu sanan, yaşadıkları ülkelerde tutunamamış, kimliği kayıp, ‘Cihad’ adı verilen savaştan önce de yaşadıkları ülkelerde kriminal olmuş bu profil izlettiriyor bize. Bunun pedagojideki yeri sanal dünya ile gerçek dünya arasındaki bağlantının kopmasıdır.

Bu insanlar hayatı bir video oyunu sanıp arkadaşını öldürdüğünde ‘Daha Canı kalmadı mı?’ diyerek eyleminin ağırlığını anlayamayan sanal dünya çocuklarının, gerçek hayata entegre olamamış erişkin prototipleridir. Kesilmiş baş ile futbol oynayabilecek hastalıklı ruh hali, ancak gerçeklikten bu derece uzak yetişmiş olmakla açıklanabilir.

IŞİD’in Avrupa’da cezaevlerinde ve camilerde militan topladığı bilinen bir gerçek. Radikal islamcı eğilimler konusunda uzman Filistinli psikolog Ahmad Mansour’a göre, bunların başında hapishanede ulaşıp, kazandıkları genelde suç işlemiş, aile ilişkileri zayıf ya da kopmuş Hristiyan gençler geliyor. Zaten kriminal olan ve İslam dinini sonradan kabul eden bu gençlerin dışındaki diğer büyük grubu ise inançlı Müslüman ailelerin Almanya’da kendine yer bulamamış, başarılı olamamış ya da haksızlığa, ayrımcılığa uğradığını düşünen çocukları oluşturuyor. Bu gençlere yapılan propagandada Batı nefreti öne çıkıyor. Almanya’da araştırılan bu profilin arkasında derin bir kültürel arada kalmışlık, başarısız okul hayatı, genç suçlu yapısı ortak özellikler.

Bu militan profilinin Türkiye’den bu örgüte katılanlar için de genellenebileceğini düşünmekteyim. Geleceksiz bir kişiye ‘kurtuluş’un herhangi bir dinde ya da ideolojide olduğunu anlatmak ve hatta ikna etmek kolaydır. Ama IŞİD’in diğer aşırı İslamcı örgütlerden bariz bir farkı burada açığa çıkıyor ve üzerinde düşünülmesi gereken bir olgu halini alıyor. İŞİD ahirette cennet vaat etmekle kalmıyor, bir Hilafet Devleti yönetiyor, bugün, hemen, şimdi..

Bu kişilerin köşede kalmışlıklarına, onlara göre sihirli bir çözüm sunuyor.

Bu profil internette ve sosyal medyada oldukça aktif. Twitter’da bir arama ile onlarca IŞİD profiline rastlayabiliyorsunuz. Örgütlenmelerini internet üzerinden yapıyorlar.

Bu profil yaptıkları caniliklerin propagandasını videolar aracılığı ile internette çok rahat yayabilmekteler.

Bana hiçbir insani yanı olmayan bu videolar kötü çekilmiş birer korku filmi izlenimi veriyor, gerçek olmadığını düşünmek istiyorum.  Ancak görüntüler gerçek ve maalesef gerçekle bağı kopmuş bu kişiler tarafından yaratılıyor.

Yoksa kendilerince ‘Savaş Ganimeti’ gördükleri kadınlar için Köle Pazarı oluşturmalarını hangi bilgiyle açıklarız? İslam dininin gericiliği ile tek başına açıklanabilir bir olgu değil bu. Taliban dahi bu kadarını hayal edememişti. Bugün dünya üzerinde yaşayan ortalama her birey böyle bir ticaretin mümkün olmadığını bilir. Ancak bugünün dünyasını reddeden, 1400 yıl öncesinin hayallerini kuran bu profildeki kişiler için uygulanır olabilir. Yine çok çelişkili bir şekilde bu yüz yıllar öncesi savaşçıları örgütlenme ve propagandalarını son otuz yılın harikası internet üzerinden yapmaktalar.

Bu göstermelik Cihad’ın da, bu kirli savaşa malzeme olan militan profilinin de gerçekle, gerçeklikle ve inançla zerre kadar alakası yoktur. Bu oyunun planlandığı masalarda birer figüranlar. Sade militan profili bile oynanan oyunların boyutu hakkında bilgi vermekte.

Şengal’de susuzluk ve açlık yaşayan Ezidiler, köle pazarlarına sürüklenen kadın ve kızlarımız, binlerce katledilmiş insan ve binlerce aileyi evinden koparan bu islami terördür ve şu an çırılçıplak bölge gerçeğidir. Bu vahşete karşı savaşmak bugün insanlık görevidir.

Unutulmamalıdır ki, ‘İslam’ ve ‘Hilafet’ süslü bu vahşeti yenmenin en köklü yolu yine eğitimdir. Bir insanı eğitmenin birçok hayatı kurtarmak olduğunun akıldan hiç çıkarılmaması gerekir.