IŞİD'in Irak ve Suriye'de ilerlemesinde kesintisiz silah ve cephane sevkiyatı büyük rol oynadı. Peki bu silahlar nereden geldi? Araştırma kuruluşu CAR, IŞİD'e giden silahların izini sürdü.

IŞİD askeri anlamda büyük ölçüde yenildi, Suriye ve Irak'ta kontrol ettiği yaklaşık 100 bin metrekarelik alan birkaç direniş noktası dışında tamamen örgütten temizlendi. IŞİD'i yenebilmek ancak 60'ı aşkın ülkenin koalisyonu ve üç yılı aşkın süren mücadeleyle mümkün oldu. Özellikle de IŞİD'in elindeki bölgelerde yaşayan sivil halk yüksek bedel ödedi, on binlerce sivil yaşamını yitirdi. Bir zamanlar IŞİD'in başkenti olarak görülen Rakka ile Irak'ın Musul, Ramadi, Tikrit gibi kentleri harabeye döndü.

IŞİD'in bu kadar uzun süre direnebilmesinin tek nedeni taraftarlarının fanatikliği değil. Örgüte silah ve cephane akışının kesintisiz devam etmesi de önemli bir rol oynadı. IŞİD'e giden silahların önemli bir bölümü NATO ve AB ülkeleri orijinliydi ve ABD ile Suudi Arabistan üzerinden çatışma bölgelerine gidiyordu.

AB ve Alman hükümetinin finansmanıyla çatışma bölgelerindeki silah hareketlerini takip eden örgüt Çatışma ve Silahlanma Araştırmaları'nın (CAR) üç yıllık çalışmaları sonucu ortaya çıkan rapor IŞİD'e silahların nereden geldiğini belgeliyor.

CAR'dan uzman ekiplerin Temmuz 2014-Kasım 2017 döneminde cephede yaptıkları incelemelerde IŞİD'le mücadele koalisyonunun eline geçen IŞİD silahları mercek altına alındı. Suriye'nin Türkiye sınırındaki Kobani ile Irak'ın başkenti Bağdat arasında kalan bölgede yaklaşık iki bin silah ve 40 bin adedi aşkın cephane incelemeye alındı. CAR ekibi üretici verileri ve seri numaraları üzerinden sevkiyat rotalarını belirlemeye çalıştı. Ve oluşturdukları rapor Aralık ayında kamuoyuna sunuldu.

CAR'ın Suriye ve Irak'taki faaliyetlerinden sorumlu yöneticisi Damien Spleeters kendisini en çok şaşırtan bulgunun sevkiyatın hızı olduğunu belirtiyor.

DW'ye konuşan Spleeters, "Silahların ihraç sonrasında ne kadar hızlı bir şekilde IŞİD envanterine girdiğini görmek şaşırtıcı" diyor. Buna örnek olarak Bulgar üretimi tanksavar roketlerini gösteriyor. CAR araştırmasına göre 2015 yılı Aralık ayında ABD'ye satılan roketler, üzerinden daha iki ay geçmeden Ramadi'yi IŞİD'den geri alan Irak askerlerince IŞİD'in terk ettiği bölgede ele geçirilmiş.

IŞİD silahları çatışmalarda mı ele geçirdi, saflarına katılan savaşçılar aracılığıyla mı elde etti ya da rakip gruplardan mı satın aldı, bilinmiyor.

Tanksavar roketlerin sevkiyat rotasını tamamen belirleyebilmek mümkün değil. Eldeki en somut veri, Bulgaristan'ın ABD'ye yapılan silah ihracatını CAR'a teyit etmiş olması. Tanksavar roketler Amerikan Kiesler Police Supply firmasına gönderilmiş ve ihracat lisans başvurusuna yasal prosedür gereği Amerikan ordusunun son kullanıcı beyannamesi eklenmişti. Bu beyannameyle Amerikan ordusunun silahları üçüncü taraflara sevk etmeyeceği garanti ediliyordu.

Ancak ABD bu beyana sadık kalmadı ve silahlar çok kısa süre içinde Ortadoğu'da ortaya çıktı. CAR uzmanı Spleeters bu durumu, "Avrupalı silah üreticilerinin çok önemli müşterilerinden olan ABD ve Suudi Arabistan'ın, Avrupa silah ihracatında temel rol oynayan son kullanıcı beyannamesini dikkate almadıklarının kanıtı" olarak değerlendiriyor.

Ancak bu muhtemelen gerçeklerin sadece bir bölümü. Uluslararası Af Örgütü'nün silah kontrolleri alanındaki uzmanlarından Patrick Wilcken, belgelerdeki farklı taahhütlere rağmen satış sürecinde tüm tarafların, silahların sonuçta Suriye ve Irak'taki çatışma bölgelerine gideceğinin bilincinde olduklarını düşünüyor ve "Taraf devletlerin silahların gideceği yeri bilmemesi çok garip olur" diyor.

MİLYARLARCA DOLARLIK 'SİLAH BORU HATTI'

Bu durum Doğu Avrupa'dan Suudi Arabistan'a yapılan kapsamlı ihracat kalemleri ve teçhizatın Suriye'deki silahlı gruplara iletilmesinde de geçerli. Suriye'de iç savaş patlak vermeden önce Suudi Arabistan hiçbir zaman Doğu Avrupa menşeli silahlara ilgi duymamıştı. Suudi ordusu askeri donanımını kendi envanteriyle uyumlu olmayan Doğu Avrupa'dan değil, ABD ve Batı Avrupa'dan sağlıyordu. CAR'ın araştırmasında IŞİD'in elindeki pek çok silah ve askeri teçhizatın Bulgaristan'dan Suudi Arabistan'a yapılan ihracat üzerinden elde edildiği saptandı.

"Balkan Araştırmacı Muhabirler Ağı" ile "Örgütlü Suçlar ve Yolsuzluk Raporlama Projesi"nin 2016 yılında yaptığı araştırmalar da benzer sonuçlar ortaya koymuştu. Araştırmalarda güney ve doğu Avrupa'dan sekiz ülke ile Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye arasında artan silah ticaretine dikkat çekiliyordu. Bir milyar 200 milyon euro değerinde kalaşnikof, makineli tüfek, roketatar ve hava savunma sistemlerinin çatışma bölgelerine nakledildiği rapor edilmişti.

Uluslararası Af Örgütü silah kontrol uzmanı Wilcken, CAR raporunun, ABD ve Doğu Avrupa ülkelerinin Suudi Arabistan üzerinden çatışma bölgelerine uzanan silah boru hattına aktif katılımını gösteren diğer raporları güçlendirdiğini kaydediyor.

Suriye'ye tüm bölgeden güçlü bir silah transferi gerçekleştiğinin, savaşın erken aşamalarında da gözle görülür bir durum olduğuna dikkat çeken Wilcken, bölgeye giriş yapan silahların kimin eline geçtiğinin kontrol edilemediğini belirtiyor.

CAR silah uzmanı Damian Spleeters ise "Araştırma sonuçları şunu gösteriyor: Üçüncü bir taraf Suriye ya da Irak'taki herhangi bir gruba silah dağıtıyorsa bu sonuçta IŞİD'i besleyecektir" diyor.

ABD'nin eski başkan yardımcısı Joe Biden, 2 Ekim 2014 tarihinde Harvard Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmada müttefik ülkeler Türkiye, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin Suriye'deki rolünü irdelerken benzer ifadeler kullanmış, ancak ABD'nin rolüne hiç değinmemişti. Biden konferansta kendisine yöneltilen bir soruyu, "Müttefiklerimiz bölgedeki en büyük sorunumuz oldu. Türkler, Suudiler, Emirlikler ne yaptı? Esad'ı devirmeye o kadar kararlılardı ki, Sünni-Şii vekalet savaşını tetiklediler. Esad'a karşı savaşmaya hazır olan herkese yüz milyonlarca dolar ve binlerce ton silah dağıttılar. Ama donatılanlar, dünyanın diğer bölgelerinden gelen El Nusra, El Kaide gibi aşırılık yanlısı cihatçılardı" diye yanıtlamıştı.

Sonuç itibarıyla IŞİD olması gerekenden çok daha güçlüydü. IŞİD'e karşı verilen savaş olması gerektiğinden çok daha uzun sürdü ve çok daha fazla can kaybına yol açtı. Bunun nedeni ise dış güçlerin kitlesel bir şekilde bölgeye silah sevk etmesi ve bu silahların IŞİD'e gitmesiydi. Bir başka nedeniyse, Avrupa'da silah ihracatının temeli olan son kullanıcı beyanlarının kağıt üzerinde kalması, kağıt kadar bile değer verilmemesiydi.

Kaynak: DW Türkçe