Iraklı gazeteci yazar Omar Sattar, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin 25 Eylül 2017’de yapmayı planladığı bağımsızlık referandumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kürdistan’da iç ihtilaflar olduğunu savunan Sattar, ABD’nin bağımsızlık konusunda net olmadığını ifade ederek, Irak hükümetinin IŞİD’i yenmeden Kürtler ile sorun yaşamak istemediğinin altını çiziyor.

“Tahran’ın “Irak’ın bütünlüğünü ve ulusal egemenliğini savunacağı ve Kürtlerin bağımsızlığının kabul etmeyeceğini” açıklamasının ardından ilerleyen haftalarda önemli gelişmeler yaşanabilir” değerlendirmesinde bulunan Sattar, “Bu, Tahran ve Ankara’nın, bağımsızlık çabalarına seyirci kalmayacağını ve Kürtlerin bu konudaki çabalarını baltalamaya çalışacaklarını gösteriyor. Dahası referanduma Bağdat’ın Sünni ve Şii siyasi güçleri de karşı” ifadelerini kullandı.

Omar Sattar’ın Al Monitör’de, “Irak Kürdistanı: Bağımsızlık referandumu yolu engellerle dolu” başlığı ile kaleme aldığı analiz şu şekilde:

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) 24 Mayıs’ta BM’nin Irak Özel Temsilcisi Jan Kubis aracılığıyla BM Güvenlik Konseyi’ne bağımsızlık referandumu konusundaki niyetini resmen ilettiğini açıkladı.

KBY, referandumun bu yılın sonunda yapılabilmesi ve Kürt partilerin hedeflerine ulaşabilmesi için üç aşamalı bir çalışma yürütüyor. İlk aşamayı Kürt partilerinin kendi aralarındaki ihtilafların çözümü oluşturuyor. İkinci aşamada “sakin ve barışçıl bir bağımsızlık” için Bağdat’la müzakere yer alıyor. Üçüncü aşamada da bölgesel güçlerin bağımsızlığın bölgesel ilişkilere zarar vermeyeceği konusunda ikna edilmesi var.

13 Nisan’da referandumun sonbaharda yapılacağını açıklayan KBY bunun için iki büyük Kürt partisinden heyetler oluşturulduğunu duyurdu. Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile Kürdistan Demokratik Partisi’nden (KDP) yetkililer konuyla ilgili Bağdat, İran ve Türkiye ile görüşecek.

‘KÜRDİSTAN BÖLGESİNDEKİ İÇ İHTİLAFLAR’

Kürdistan bölgesindeki iç ihtilaflar 2015’te Başkan Mesud Barzani’nin görev süresinin dolması, Kürt parlamentosunun kapatılması ve Parlamento Başkanı ve Değişim Hareketi (Goran) lideri Yusuf Muhammed’in Erbil dışına sürülmesiyle başladı.

KDP’den Sirvan İsmail, Al-Monitor’un çözüm için yapılan müzakerelere ilişkin soruları üzerine kendi partisinin KYB’nin sorunları Kürdistan içinde çözme talebine olumlu yaklaştığını söyledi. Böylelikle iç ihtilafların tüm Kürt partilerinin özlemi olan bağımsızlık sürecini baltalamasının önüne geçilecek.

GORAN: BAĞDAT’IN ONAYI OLMADAN YAPMAK İSTEMİYORUZ

İsmail referandum komitesinde yer almayı reddeden Değişim Hareketi için ise şöyle konuştu:

“Bu tutum Kürt mutabakatını etkilemeyecek kadar küçük bir siyasi oluşum. (...) Biz referandumun ne olursa olsun yapılacağına inanıyoruz. Ancak Bağdat’ın onayı olmadan yapmak istemiyoruz. Merkezi yönetime de bunu açıkladık ancak onlar bu konuda henüz net bir tavır almış değiller. (...) Kürt heyetler, hem Türkiye’yi hem İran’ı bağımsızlığın onların çıkarlarına zarar getirmeyeceği ve kendi içlerindeki Kürt azınlığı etkilemeyeceği konusunda ikna etmeye çalışıyorlar. İlerleyen süreçte küresel güçlerden de onay almaya çalışacağız.”

CELAL TALABANİ’DEN ÖNERİ

Öte yandan Eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin partisi KYB’ye göre 12 aşamalı bir yol haritasının hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu yol haritası aslen “Kürtistan’daki siyasi partiler arasındaki ilişkilere, bilhassa da KYB ile KDP ve Değişim Hareketi arasındaki ilişkilere odaklanıyor. İslam Devleti sonrası ortaya çıkacak yeni ortamda Kürdistan ile Bağdat arasındaki sorunların çözümüne dair maddeler de var.”

KYB’li Ferhat Kadir şu bilgileri veriyor: “Parti referandumu, Kürdistan’daki siyasi sorunların çözümünü ve parlamentonun yeniden açılmasını destekliyor. Zira partinin birkaç hafta önce açıkladığı yol haritasına göre referandum sonuçlarının parlamento tarafından da onaylanması gerekiyor.”

Kadir partisinin bu süreçteki çalışmalarını da şöyle anlatıyor: “Değişim Hareketi ile daha önce yapılan anlaşmanın yeniden canlandırılması ve iç sorunların çözümü için Bağdat’taki merkezi yönetimle görüşmelerimiz sürüyor. Bağdat’ın tutumu konusunda bizi endişelendiren şu: Kürdistan’ın referandum düzenleme konusunda sahip olduğu anayasal ve kanuni haklar tanınmalı.”

Öte yandan Başbakan Haydar El Abadi liderliğindeki Irak merkezi hükümeti Kürt referandumu konusunda net bir tutum açıklamaya henüz hazır değil.

Parlamentodaki Kürdistan İttifakı’nın üyelerinden Arafat Karam 25 Mayıs’ta şu açıklamayı yaptı: “Kürdistan hükümeti Abadi ve Irak Ulusal İttifakı’ndan Ammar El Hekim ile meseleyi görüştü. Gayri resmi de olsa iki taraf da bekleyen ihtilaflara çözüm bulma konusunda ciddi çaba sarf etmeye söz verdi ve referandumun ertelenmesini istedi.”

Abadi’nin hassas hesap ve karmaşık dengelere dayanan tutumu İD’le mücadele sona ermeden Kürtlerle yeni bir kriz yaratmak istemediğini gösteriyor. Bu mücadele, Irak güçleri ile Kürtler arasında en üst düzeyde eş güdüm gerektiriyor. Abadi’nin tutumu, ayrıca eski Başbakan Nuri El Maliki destekli Şii partilerle adı konmamış bir mücadele içindeyken yeni bir siyasi anlaşmazlıktan kaçındığına da işaret ediyor. Maliki “siyasi çoğunluğu” sağlamaya uğraşırken Kürtler konusunda net bir tutum belirlemiş durumda.

Irak’ın bölünmesine uzun zamandır karşı olan Bağdat bu konuda Kürdistan bölgesindeki iç ihtilaflara ve başta Türkiye ve İran olmak üzere bölgesel güçlerin bağımsızlığı baltalamak için yapacağı baskılara bel bağlıyor olabilir. ABD Kürtlerin hayalinin gerçekleşme olasılığını tanısa da bağımsızlık konusuna dair asıl soru “Olur mu değil, ne zaman olur”a dönüşmüş durumda. ABD Savunma Bakanlığı İstihbarat Teşkilatı’nın Başkanı Vincent Stewart da 23 Mayıs’ta yaptığı açıklamada bunu vurguladı.

Tahran’ın “Irak’ın bütünlüğünü ve ulusal egemenliğini savunacağı ve Kürtlerin bağımsızlığının kabul etmeyeceğini” açıklamasının ardından ilerleyen haftalarda önemli gelişmeler yaşanabilir.

Nitekim Türk hükümeti de 1 Nisan’da benzer bir tutum ortaya koydu. Bu, Tahran ve Ankara’nın, bağımsızlık çabalarına seyirci kalmayacağını ve Kürtlerin bu konudaki çabalarını baltalamaya çalışacaklarını gösteriyor. Dahası referanduma Bağdat’ın Sünni ve Şii siyasi güçleri de karşı.