Mahmut Hamsici / BBC Türkçe

4 Şubat 1992...

Tüm Venezuelalılar o akşam televizyonlarının başına oturmuş, bir grup subayın yönetimi ele geçirme girişimiyle ilgili haberlere kulak kesilmişti.

Girişim, 45 yaşındaki bir yarbayın teslim olması karşılığında TV ekranlarından canlı yayında yaptığı konuşmasıyla sona erdiğinde akıllarda o subayın adı ve sarf ettiği iki cümle kalacaktı.

Subay, ilerleyen yıllarda yalnızca Venezuela'da değil tüm dünya çapında bir tanınırlığa ulaşacak olan Hugo Chavez'di.

O iki cümle ise son derece sadeydi: "Sorumluluğu üstüme alıyorum. Amaçlarımıza ulaşamadık, şimdilik…"

Chavez, Carlos Perez yönetimini silahla devirmeye kalkışan ve kendilerini Devrimci Bolivarcı Hareket-200 olarak tanımlayan subay grubunun başındaki isimdi.

Latin Amerika'nın ulusal önderlerinden Simon Bolivar'ın bağımsızlıkçı düşüncelerinin takipçisi subaylar bazı kilit şehirleri ele geçirmişler ama başkent Caracas'taki Başkanlık Sarayı'nı kuşatmada başarısız olmuşlardı.

Chavez teslim olma pazarlığı yaptıktan sonra canlı yayında tüm ülkeye seslendi ve ilk bakışta son derece basit görünen bu açıklamayı yaptı.

Venezuelalılar için bu açıklama alışkın olunan türden değildi.

İktidarı devirmeye çalışan kişi yaşananların sorumlusu olduğunu dürüstlükle kabul etmişti.

Ancak bunu kabul ederken 'şimdilik' sözüyle 'niyetlerinden' vazgeçmediğini de ima etmiş oluyordu.

HAPİSHANEDEN SİVİL SİYASETE

Olaydan sonra Chavez ve 100 subay hapishaneye gönderildi ancak iki yıl sonra Perez'in yolsuzlukları nedeniyle başkanlıktan azledilmesiyle tekrar özgürlüklerine kavuştular.

Chavez için o günkü konuşmasında sinyalini verdiği dönüş günü gelmişti; iktidar değişimine öncülük için kollarını sıvayacaktı.

Ancak bu seferki yöntemi, seçimler olacaktı.

Çeşitli politik faaliyetlerden sonra 1997 yılında Bolivarcı-solcu çizgideki Beşinci Cumhuriyet Hareketi adlı bir parti kurup 1998 seçimlerine girdi.

Ülkeyi köy köy, mahalle mahalle dolaştığı bir seçim kampanyası yürüttü.

Sandıklar açıldığında Chavez'e yüzde 58 destek çıkmıştı.

Böylece, zamanında 'şimdilik' diyerek geri çekilen eski yarbay iktidara, askeri değil ama sivil bir girişimle gelmeyi başarmıştı.

Chavez'in ilk icraatları, ülke içinde sosyal politikaları derinleştirmek, dış politikadaysa ABD'nin etkisinden bağımsız çizgi izlemek üzerine kuruluydu.

Petrol şirketlerini kamulaştırmak, yeni sosyal projelere para akıtmak, eğitim ve sağlık hizmetlerine bütçeden ayrılan payı artırmak, Latin Amerika ülkeleriyle birliği geliştirmek gibi politikalar ülke içinde yoksullar ve çalışanlar tarafından destekleniyorsa da, orta sınıflar ve zenginlerde her geçen gün daha fazla kaygı yaratıyordu.

Bu dönemde Latin Amerika'nın diğer ülkelerinde de birer birer sol hükümetler kuruluyor, bunlar Chavez'in kıtadaki etkisini de artırıyordu.

SONU ALLENDE GİBİ OLACAK SANILDI AMA…

12 Nisan 2002 tarihinde bir grup muhalif subay yaptıkları darbeyle Chavez'i koltuğundan indirdiklerinde bu haberi duyan herkes Latin Amerika'daki geçmiş darbeleri düşünerek aynı tepkiyi vermişti: 'Tıpkı Şilili solcu lider Salvador Allende gibi Chavez için artık her şey bitti!'

Ülkenin lideri artık ülkenin en büyük patron örgütünün başkanıydı.

Ancak Chavez yanlılarının üzüntüsü, karşıtlarının ise sevinci sadece 48 saat sürdü.

Uluslararası kamuoyundan yeni hükümete destek çıkmaması, ordu içinde Chavez yanlılarının darbeye destek vermemesiyle birlikte, asıl olarak başkent Caracas'taki gecekondularda yaşayan yoksulların akın akın şehir merkezine inmesiyle darbe iki gün içinde başarısız oldu.

DÜNYA MEDYASININ YILDIZI

2000'lerin başından itibaren Chavez ülkesinde kutuplaşmaya neden olan icraatlarda bulunurken sıra dışı tarzıyla uluslararası politik arenada tam bir yıldıza dönüştü.

Dünya medyası onun kendine has çıkışlarını pür dikkat izliyordu.

2006'da Birleşmiş Genel Kurulu'nda dönemin ABD Başkanı George W. Bush'tan bir gün sonra konuşmak üzere çıktığı kürsüde ıstavroz çıkarıp "Şeytan dün buradaydı. Halen kükürt kokusunu alabiliyorsunuz" yorumunda bulunması; bir zirve sırasındaki tartışmada kendisine 'faşist' diyen İspanya kralına "Kes sesini" demesi; bir bölgesel zirvede Bolivya lideri Evo Morales'in uzattığı koka yaprağını çiğnemesi; süper model Naomi Campbell'a verdiği röportajda Campbell'ın Putin gibi yarı çıplak poz verip vermeyeceği sorusuna "Neden olmasın? Kaslarıma dokun!" diye yanıt vermesi gibi çıkışları bütün dünyada ilgiyle takip ediliyordu.

Ayrıca İsrail-Filistin sorunu, Irak işgali gibi konulardaki tavrıysa ona dünya çapında 'mazlumların dostu' imajı kazandırıyordu.

'21. YÜZYIL SOSYALİZMİ'NDE ISRAR

Chavez hem ülke dışında ABD başta olmak üzere bazı ülkelerle uluslararası şirketlerin, hem de ülke içinde sermaye kesimleri ve medyanın baskısına karşı '21. Yüzyıl Sosyalizmi' adını verdiği yeni bir sosyalizm programını daha da derinleştirmeye çalıştı.

Kendisine yönelik ülke içindeki ve dışındaki muhalefete karşın Venezuela halkından, özellikle de yoksul kesimden aldığı desteği sürdürdü.

1998 seçimlerinde yüzde 56.20, 2001 seçimlerinde yüzde 59.76, 2006'da yüzde 63 oy aldı.

2007'deki Anayasa referandumunu kıl payı kaybederken 7 Ekim 2012'deki seçimlerden yüzde 54.42 oyla çıktı.

Son seçim zaferinden sonra bir kez daha sosyalizm yolunda ilerleyeceğine dair söz verdi ama...

Bu kez karşısına ABD ya da sermaye değil çok daha güçlü bir düşman çıkacaktı: Kanser.

2011'de kanser teşhisi konan Chavez tedavi için Küba'ya gitmiş ancak bir kaç ay sonra tedavisinin tamamlandığı açıklanmıştı.

'BANA BİR ŞEY OLURSA...'

Geçen yaz yolu tedavi için tekrar Küba'ya düşse de yine ülkesinin başına dönmeyi başardı.

Aralık 2012'de tedavisini sürdürmek üzere tekrar sosyalist adaya gidip iki ay sonra geri döndüğündüyse bu kez sağlığı artık durdurulamaz şekilde kötüye gitmeye başlayacaktı.

Bunu biliyordu ki Küba'ya gitmeden önce "Bana bir şey olursa yardımcım Nicolas Maduro'yu seçin" açıklamasını yapmıştı.

Chavez'siz bir ülkenin olasılık dahilinde olduğunun ilanı olan bu sözler yandaşlarını üzmüştü.

Chavez yandaşları son haftalarda durumu kötüleşen liderleri için destek gösterileri yaptı, toplu dua ayinleri düzenledi.

Ama bunların hiçbiri 5 Mart akşamı gelecek ölüm haberini önleyemeyecekti.

Chavez kimilerine göre bir diktatör kimilerine göreyse bir halk kahramanıydı.

Ancak hakkında farklı düşünenlerin üzerinde ortaklaşacakları bir gerçek vardı.

Chavez, Soğuk Savaş sonrasının en tutkulu ve kendine has liderlerinden, kıtasının ve dünyanın politikasının belirlenmesinde son derece etkili bir isimdi.

Sahi! Ölümü dünyanın dört yanında milyonlarca insanı yasa sürükleyecek kaç politikacı var günümüz dünyasında?