Ş. Murat Özten / Demokrat Haber

İsviçre’nin Bern Kantonu Parlamentosu’nda Yeşiller Partisi’nden milletvekili olan Türkiye kökenli politikacı Haşim Sancar İsviçre’nin büyük ve saygın gazetelerinden biri olan Der Bund için AKP iktidarı, Kürt sorunu ve Kürt illerinde yaşanmakta olan askeri operasyonlara ilişkin bir yazı kaleme aldı.

7 Ocak 2016 tarihinde yayınlanan yazıda Haşim Sancar AKP’nin 7 Haziran seçimlerinde çoğunluğu kaybettiğini ve daha sonraki seçimlere kadar geçen sürede devlet olanaklarını kullanarak başta HDP olmak üzere muhaliflere yönelik büyük saldırılar gerçekleştirdiğini belirtiyor ve son aylarda Kürt illerinde yaşanan devlet terörü, sivil katliamları ve çatışmalara ilişkin olarak tek çözümün barış olduğunu vurguluyor.

Tayyip Erdoğan’ın Hitler Almanyasına olan takdirini daha sonradan yaptığı bir açıklamayla tekzip ettiğini dile getiren Haşim Sancar, AKP’nin PKK’yle yaptığı barış görüşmelerini bitirdikten sonra bir iç savaşın başlamasını da göze alarak Kürt illerine yönelik saldırılara başladığını ve pek çoğu sivil olan yüzlerce insanı öldürdüğünü belirtiyor. Halen devam etmekte olan bu saldırılar esnasında sokağa çıkma yasaklarına da değinen Haşim Sancar bölgenin özellikle iktidarı eleştiren medya organlarına, politikacılara ve insan hakları savunucularına kapatıldığına dikkat çekiyor ve şöyle devam ediyor:

“TÜRK HÜKÜMETİ TEKRAR BARIŞ GÖRÜŞMELERİNE BAŞLAMALI”

“Avrupa Birliği’nin ihtiyaç duyduğu şey Türkiye’de insan haklarına uyumlu bir ortamın yaratılması değil midir? Avrupa Birliği Erdoğan’ı selamladı ve Suriyeli ve diğer üçüncü ülke vatandaşı sığınmacıların Avrupa’ya geçişini engellemesi karşılığında önünü açtı. Bu anlaşma hiç de temiz ve amaca uygun değil. Çünkü Avrupa bu anlaşmayla Avrupa’dan politik sığınma talep edecek olan yeni Kürt ve Türk mültecileri yaratan bir politikayı da onaylamış oluyor. Türkiye’nin doğusundaki koşullar sivil halk için dayanılır gibi değil artık. Birçok Kürt kentinde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Erdoğan kendi halkının üzerine panzerleri, savaş helikopterlerini ve ağır silahları sürüyor. Daha şimdiden yüzbinlerce insan kara ve soğuğa rağmen, akrabalarının ve yakınlarının yanına sığınmak için yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldılar. Birçok insan da komşu illere göç etti.

Suriye’den kaçarak Türkiye’ye gelen sivil insanların Avrupa’ya geçişini engelleyen Erdoğan, kendi ülkesinin Kürt illerindeki insanların zorunlu göçünü istiyor. Türkiye’nin Kürt bölgesindeki savaş son 30 yılda 40.000 kişiden fazla insanın ölümüne yol açtı. Her iki tarafın da bu sorunun askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini gördüğünü zannediyordum. Bugün de şuna inanıyorum ki, ordu da bu gerçekliği kavradı. Türk hükümeti şu ana kadar uyguladığı savaş politikasını acilen terk etmeli ve tekrar barış görüşmelerine başlamalıdır. Bundan başka bir çözüm yolu yok.“

“NE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ VAR, NE DE KUVVETLER AYRILIĞI“

Haşim Sancar bu sorunun çözümünde Avrupa Birliği’ne ve İsviçre’ye de önemli roller düştüğünü belirtiyor:

“Avrupa Birliği ve İsviçre diplomatik kanalları kullanarak çok geç olmadan bu sorunun çözümünde önemli bir rol oynayabilirler. Ama fazla zaman kalmadı.“

Haşim Sancar yazısında ailesinin ve bakanlarının skandallarıyla gündeme gelen Erdoğan’ın Türkiye tarihindeki ülkesini böylesine derinden ikiye bölen ilk devlet başkanı olduğunu ve ana muhalefet partisi başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun onu “diktatör bozuntusu“ diye suçladığını belirtiyor:

“Erdoğan önce ailesinin ve bakanlarının karıştığı skandalları hasır altı etti. Yakın zamanlarda da HDP’nin karizmatik eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, İsviçre benzeri federal bir politik yapı ve bölgesel özyönetimlerden bahsettiği için mahkemeye çıkarılarak yargılanması gerektiğini söyledi. Ona göre yargıçlar Demirtaş’a dersini vermeliydi. Türkiye’de ne düşünce özgürlüğü var, ne de hukuk devletinin temel prensibi olan kuvvetler ayrılığı.“