Eyüphan Erkul

Şehir kuşatmaları zorludur, şehir savaşları dar alanda büyük olaylara sebep olur; bugünlerde Tikrit ve Musul bir şehir kuşatmasını bekliyor. Bugün IŞİD'in elinde olan ve Saddam Hüseyin'in memleketi Tikrit'ten 28 bin kişi evini terk edip yollara düştüğü yazılıyordu. Uzun yıllar şehiriçi savaşları üzerine okumuş, kafa yormuş, komutanların ve direnişçilerin taktiklerini çözmeye çalışmış ve bu konuda bir roman yazmış (Karayılan) biri olarak şunu söyleyebilirim: Bir şehir direniyorsa ve orayı sivillerin terk etmesi için "koridor" açılıyorsa orada kıyamet kopmak üzeredir. Aynı şey geçtiğimiz aylarda Halep'te yaşandı şimdi uzatmalar oynanıyor. Yine benzer bir durum Kobani'de yaşandı. Şehri siviller boşaltırsa yıkım ve ölümler için büyük fırsatlar doğar. Son günlerde Musul için yapılan haberler oradaki sivillerin şehri terk etmesine yönelik. Bundan hiç bir kuşkumuz yok. IŞİD'in elindeki şehre uluslararası bir oluşum hücum edecek ve ihtimal kısa sürede ıssızlaşan şehri ele geçirecekler. Siviller yeterince boşalınca hava saldırıları, top atışları artar, orayı dümdüz ederler.

Her zaman... Ama her zaman siviller çıkınca veya sivillerin çıkması için çağrı yapılınca şehir tamamen kuşatılır, kimselerin karışmadığı, ateş edilmeyen "defakto" bir koridordan sadece gidişe izin verirler. Azerbaycan/Karabağ/Hocalı örneğindeki gibi giden sivillere ateş etmek dünya tarihinde pek rastlanan bir durum değildir. Bu durumun suç olduğu ve sorumlularının ilerleyen yıllarda yargı önüne çıkarılacağı hemen herkes tarafından bilinir. O nedenle gidişlere hep izin verilir. Geçmişte, 1919-21 arasında, Antep'te Fransız işgali sırasında da aynı yöntemler izlenmişti; önce şehri kuşatmışlar, lojistik desteğini kesmişler, milislerle savaşıp, ardından bir duyuru ile bir koridor açıp şehri terk etmeleri için zaman vermişlerdi. Antep'te buna Huruç harekatı denir. Sonrasında şehrin Türk tarafı bir cehenneme dönmüş ve kısa sürede düşmesine neden olmuştu. Yine aynı yıllarda Maraş şehrini kuşatan Kuvayi Milliye Fransız ordusunun arkasından çıkan Ermeni halka ateş dahi etmemiş, ardından şehre girip ele geçirmiştir. Ama kış ayları evlerini terk eden sivillere acımamış bir çoğunun tipiden donmasına sebep olmuştu.

Halep bugünlerde Esad'ın askerleri tarafından kuşatıldı ve tam bu eşik aşamasında, sivillerin gidişi için oluşturulan koridor uzun süredir hala açık. Tikrit'te kuşatma tamam, koridordan siviller çıktı, çıkıyor, yakında kıyamet kopar.

Tüm bunların aksine Kobani'de sivillerin şehri boşaltmasından sonra beklenen olmamıştı ve işgalciler hava bombardımanı desteğiyle, Kürt savaşçıların tecrübesi nedeniyle yenilmişti ki, şimdi sivil halk yeniden şehre dönüyor..

Yakında Musul'da başlayacak kuşatmada neler yaşanacağını merak edenler için söylenecek söz yok; geçmiş deneyimler her şeyi açıklıyor..

Tüm bu şehir kuşatmalarının en acımasızı elbette Stalingrad direnişiydi (Berlin'i saymazsak.) Günümüzde bütün kuşatmalar onun taklidi, karikatürü gibi duruyor. Orada siviller şehri terk etmemiş, top yekun milisleşmişti. Belki de bu yüzden kazandılar!

Savaş kötüdür, tahmin ettiğinizden bile kötüdür. Bir şehir kuşatılınca evlerin arasındaki duvarlar yıkılıp koridorlar oluşturulur, sokak başlarına binalar yıkılır, yollara hendekler açılır, defakto koridordan gidenler gider ve her seferinde savaşta en çok masumlar ölür. Savaş kötülüklerin anasıdır. Bir şehre bir ateş düşerse orada yüz sene iyi insan yetişmez, kuşaklar kötülerin elinde kan ağlar!