Tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüsü salgınında, Almanya’daki vaka sayısına oranla düşük ölüm oranları dikkat çekiyor.

Uzmanlar, Almanya’nın başarısını çok sayıda test yaparak vakaları erken tespit etmesine, salgının ilk olarak gençler arasında yayılmasına ve ülkedeki federal sistemin önlemler konusunda avantaja çevrilmesine bağlıyor.

ALMANYA’DA ÖLÜM ORANI NE?

Almanya, 96 bini aşkın vakayla virüsün en çok yayıldığı dördüncü ülke konumunda görünüyor. Bununla birlikte, ülkedeki ölüm oranları yüzde 1.4’te seyrediyor.

Bu oran İtalya’da yüzde 12, İspanya, Fransa ve İngiltere’de yaklaşık yüzde 10, Çin’de yüzde 4 ve salgınla daha yeni yüzleşmeye başlayan ABD’de şimdiden yüzde 2.5. ‘Eğriyi düzleştirme’ başarısıyla konuşan Güney Kore bile yüzde 1.7 ile daha yüksek bir ölüm oranına sahip.

‘BAŞKA ÜLKELERDEN DOKTORLAR ARAYIP SORUYOR’

Bonn Üniversitesi Hastanesi’nin Viroloji Enstitüsü Direktörü Hendrik Streeck, Almanya’daki sayıların ‘bir anormallik’ olarak görüldüğünü, ABD ve başka ülkelerden meslektaşlarının arayıp kendisine “Neyi farklı yapıyorsunuz? Ölüm oranınız neden daha düşük?” diye sorduğunu söylüyor.

‘ÖNCE GENÇLER ARASINDA YAYILDI’

Uzmanlara göre, bu durumun öncelikli sebeplerinden biri, Almanya’da hastalığa ilk yakalananların gençler olması.

Almanya’nın önde gelen araştırma hastanelerinden Heidelberg Üniversite Hastanesi’nin Viroloji Bölüm Başkanı Prof. Hans-Georg Kräusslich, ilk vakaların birçoğunun Avusturya ile İtalya’ya kayak yapmaya giden, görece genç ve sağlıklı kişiler olduğunu söylüyor.

Kräusslich, “Kayakçılar arasında bir salgın olarak başladı” diyor. Ancak bu sayede  iki hafta önce yüzde 0.2’lerde seyreden ölüm oranının da, virüsün yayılmasıyla yükseldiğine de dikkat çekiyor. Fakat Almanya’da hastalığa yakalananların yaş ortalaması hâlâ 49. Fransa ile İtalya’da bu oran 62.5 ve 62 yaş…

‘FAZLA TEST, ÖLÜM ORANINI OTOMATİKMAN DÜŞÜRÜR’

Almanya’daki düşük ölüm oranının bir diğer açıklaması, diğer birçok ülkeye kıyasla çok daha fazla test yapılması. Bu sayede hiç semptom göstermeyen hastalar bile karantinaya alınırken, grafikteki vaka sayısı artıyor.

Kräusslich, “Bu durum kağıt üzerindeki ölüm oranını otomatikman düşürüyor” izahını yapıyor.

FORMÜL İNTERNETTE YAYIMLANDI, VİRÜS GELMEDEN TESTLER DEPOLANDI

Peki Almanya’da test oranları nasıl bu kadar yükselebildi?

New York Times gazetesi, Alman sağlık sisteminin bu konuda birçok ülkenin birkaç adım ilerisinde olduğuna dikkat çekiyor.

Zira ocak ayının ortalarında, Almanların birçoğunun virüsle henüz pek ilgilenmediği bir dönemde, Berlin’deki Charité Hastanesi bir test geliştirmiş ve formülü internetten yayınlamıştı. Almanya ilk vakasını şubat ayında tespit ettiğinde, ülke çapındaki birçok laboratuvar bu formül sayesinde test kitlerini depolamıştı.

HAFTADA 350 BİN TEST, ERKEN TEŞHİS SAĞLIYOR

Gelinen noktada, Almanya haftada 350 bin testle diğer bütün Avrupa ülkelerinin çok çok önünde. Bazı eyaletlerde, sağlık çalışanları ‘korona taksilerine’ atlayıp, evlerinde karantina altında olanlara bile test yapıyor. Çok sayıda test yapmak da, hem vakaları erkenden izole ederek salgının yayılmasını engelliyor, hem de tedavi sürecini daha hızlı başlatıyor.

Kräusslich, “Erken teşhis koyabildiğim ve erkenden tedaviye başlayabildiği zaman, söz gelimi hastaları durumları kötüleşmeden solunum cihazına bağlayabildiğimde, hayatta kalma ihtimali de çok yükseliyor” diyor. Almanya’da, virüse yakalanma riski en yüksek grupta yer alan sağlık çalışanlarına da düzenli olarak test yapılıyor.

‘BİR POZİTİF, 235 TESTE DAHA YOL AÇTI’

Profesör Streeck, ülkede yaygın test yapılabilmesini, hastalardan ücret alınmamasına da bağlıyor, “Sağlık sigortası olmayan ama boğazı kaşınan genç bir insanın [testten para alınması halinde] doktora gitme ihtimali düşüktür ve dolayısıyla daha fazla insanı enfekte etme riski vardır” diyor. Streeck geçtiğimiz cuma günü, bir karnavala gittikten sonra hiçbir semptom göstermemesine rağmen test yaptıran 22 yaşındaki bir gencin pozitif çıktığını, bu sayede gencin okulunun kapatıldığını, tüm öğrencilerin ve çalışanların iki hafta eve gönderildiğini, 235 kişiye de daha test yapıldığını anlatıyor. Streeck, “Test yapmak ve iz sürmek Güney Kore’de başarılı olan stratejiydi ve biz de bunu öğrenmeye çalışıyoruz” diyor.

HASTANE KAPASİTELERİ ARTIRILDI

Almanya’nın, salgının Avrupa’ya ulaştığı tarihten sonra aynı anda daha fazla hastayı tedavi edebilmek için yoğun bakım kapasitelerini de artırdığı belirtiliyor. Ocak ayında solunum cihazı da bulunan yoğun bakım yatak kapasitesi 28 bin olan ülkede, şu an 40 bin yoğun bakım yatağı var. Öyle ki, bazı hastanelerde yatak sayısı yüzde 25 oranında, sağlık çalışanı sayısı da yüzde 50 oranında artırıldı; bu sayede İtalya, İspanya ve Fransa’dan da hastalar Almanya’ya getirildi.

‘MERKEL’İN RASYONEL KARARLARI KATKI SAĞLADI’

Birçokları, çok sayıda test yapılmasının ve sağlık sisteminin hazırlıklı olmasının yanı sıra Almanya Başbakanı Angela Merkel’in liderliğini de kilit önemde görüyor. Merkel korona krizi sırasında oy oranları yükselen nadir politikacılardan biri olurken, Profesör Kräusslich “Belki de bizim Almanya’daki en büyük gücümüz, hükümetin en üst kademesindeki karar alma sürecinin rasyonelliği ile hükümete halk tarafından duyulan güvenin bileşimi” diyor.

THE GUARDIAN: FEDERAL SİSTEM TEST SAYILARINI ARTIRDI

The Guardian gazetesiyse, Almanya’nın başarısına farklı bir yorum getiriyor.

Gazeteye göre, Almanya’nın federal sistemi bazı önlemlerin ülke çapında eş zamanlı ve aynı ölçüde alınmasını engellese de, test yapılmasını hızlandırmakta avantaja dönüştü. Eyalet sitemi sonucunda kamu sağlığı hizmetinin tek bir merkezi otoriteye değil, belediyeler veya kırsal yönetimlere bağlı yaklaşık 400 farklı sağlık ofisine bağlı olduğu ülkede, bazıları üniversite veya hastanelere bağlı olan, bazıları da özel olan çok sayıda laboratuvar birden test yapabildi. Stuttgart’taki Marienhospital’den doktor Matthias Orth, bu durumun kendilerini hızlandırdığını söyleyerek, “Bir testi yapabilmek için sağlık bakanından telefon beklemek zorunda değilim” dedi.

Kaynak: Duvar