Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Habertürk’ten Çetiner Çetin'e özel bir röportaj verdi.

Türkiye’ye ait F-16’ların çatışmalara girdiği iddialarına yanıt veren Aliyev, söz konusu iddiaları yalanladı.

 Aliyev, “Tatbikat için oradaydılar, Çatışmalara katılmadılar” diye konuştu.

Ermenistan Savunma Bakanlığı tarafından 29 Eylül’de yapılan açıklamada, Türk F-16'sının Ermenistan'a ait Su-25 savaş uçağını düşürdüğü iddia edilmişti.

Konuya ilişkin açıklama yapan İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise, Ermenistan Savunma Bakanlığı'nın "Türk F-16'sı, Ermenistan'a ait Su-25 savaş uçağını düşürdü" iddiasını yalanlamıştı.

Altun, "Türk F-16'sının Ermeni uçağını düşürdüğü iddiası doğru değil. Ermenistan böyle ucuz propaganda oyunlarına başvuracağına bir an önce işgal ettiği topraklardan çekilsin" ifadelerini kullanmıştı.

Aliyev’in açıklamalarından diğer satır başları şöyle:

ATEŞKES VE SONRASINDA YAŞANANLAR

Ateşkesin amacı askeri karşı durmayı politik çözüme yöneltmek olmuştur. Diploması yoluyla çözüm bulunsun, Ermenistan işgal ettiği topraklardan çekilsin. Azerbaycan vatandaşları oraya dönsün ve barış ortamı oluşsun.

Ama görünüyor ki, Ermenistan'ın planları tam başkadır. Onlar zannediyorlar bu ateşkesle askeri yenilgilerini kapatır ve zaman kazanarak yeni askeri takviyeleri artırarak Azerbaycan'a karşı saldırıları devam ettirebilirler.

Ama onlar yanıldılar. Ben demiştim eğer Ermenistan olumlu tavır göstermese pişman olacak diye ve haklıydım. Hayır, takvim verilmemişti, biz de çok ısrar etmemiştik, çünkü Moskova antlaşmasındaki maddeler bizi tatmin etti.

Moskova görüşmesinin bu kadar uzun sürmesinin sebebi bizi tatmin etmeyecek maddelerin anlaşmadan çıkarılmasıydı.

Bizim Dışişleri Bakanımız oraya giderken ona teklifler sunuldu, tabii olarak benimle irtibat kuruldu ve bizim şartlarımızı demiştim. Ve o şartların dışında her hangi bir şey imkansızdı. O yüzden durumu dikkate alarak tutumumuzu bir az hafiflettik.

Madrid anlaşması bu toprakların Azerbaycan‘a geri verilmesini onaylıyor. İkili görüşmeler aynen kalmalıdır. Yani, Ermenistan ve Azerbaycan görüşmeler yapacak. Herhangi bir sözde Karabağ delegesinin bu görüşmelere katılması söz konusu değil.

Artık Azerbaycan halkının sabrı tükenmiş. Ancak Ermenistan‘ın bu anlaşmayı ihlal etmesi gösteriyor ki onlar zaman kazanmak ve Azerbaycan‘a saldırılarını devam ettirmek istiyor.

'HİÇBİR DEVLET KARABAĞ’IN BAĞIMSIZLIĞINI TANIMAZ'

Öncelikle şunu şöyleyim Ermenistan‘nın bu çabalar yersizdir. Hiçbir dünya ülkesi Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını tanımayacak. Azerbaycan‘ın toprak bütünlüğü bütün dünya tarafından tanınıyor. Minsk Grubu Eşbaşkanı ülkeler bizim toprak bütünlüğümüzü tanıyor. Avrupa Birliği arasında imzalanan belgelerde yine Azerbaycan‘nın toprak bütünlüğü tanınıyor.

Ben inanmıyorum hiçbir devlet Karabağ’ın bağımsızlığını tanımaz. Çünkü biz o ülkeyle hemen bütün diplomatik ilişkilerimizi keseriz. Ermenistan'ın bu çabaları sadece iç kamuoyuna yöneliktir. Binaenaleyh bizim barıştan sonra tutumumuzda herhangi bir değişiklik yok. Ve bizim tutumumuz uluslararası kurallara dayanıyor.

İlk aşamada Ermenistan ordusu işgal ettikleri arazilerden çıksın, öncelikle 5 ilçe, sonra da 2 ilçe boşaltılsın. Dağlık Karabağ’ı Şuşa ve diğer önceden Azerbaycanlıların yaşadığı bölgelere geri dönmeler başlasın ve Karabağ görüşmeleri devam etsin. Karabağ’da yaşayan Ermenilerle bizim bir sorunumuz yok, Azerbaycan çok milletli devlettir.

'KARABAĞ'DA YAŞAYAN ERMENİLER ENDİŞELENMESİNLER'

Azerbaycan‘ın kentlerinde ve Bakü’de binlerle Ermeni yaşıyor. Ve onlar bizim vatandaşımızdır. Bizim ülkemizde birçok milletler yaşıyor ve bu bizim gücümüze güç katıyor. O yüzden Karabağ’da yaşayan Ermeniler endişelenmesinler.

Gürcistan’da 200 bin Azerbaycanlı ve 200 bin Ermeni yaşıyor. Bazı köylerde onlar beraber yaşıyorlar. Ve onlar arasında herhangi bir sorun yaşanmıyor. Benim burada dediğim sözler halkım tarafından kabul görüp destekleniyor. Ben aynı zamanda Karabağ‘da yaşayan Ermeniler’e sesleniyorum. Azerbaycan halkı onları düşman olarak görmüyor. Azerbaycan halkı da kendi tarihi topraklarında yaşamak istiyor. Buna hakları var. Onlar da biz de yaşayalım. Ama bizi kovup kendilerinin yaşamaları hakkaniyetli değil. Buna hiçbir zaman biz razı olamayız. Her bir savaş barışla sonuçlanıyor ve biz savaştan sonraki aşamaya bakmalıyız. Düşünüyorum ki, 2 taraftan da güçlü siyasi irade olursa ve uluslararası kurumlar bize yardımcı olursa buna ulaşmak mümkündür.

Ermenistan bununla kaos ve korku yaratmak istiyor. Onlar şimdiki Azerbaycan'ı 90'lı yılların Azerbaycan'ı zannediyorlar. O Azerbaycan yok artık. Tarihte kaldı. Bugün bambaşka bir ülke. Yeni nesil yetişiyor. Yeni bağımsızlık koşulları ışığında güçlü, manevi ve vatansever insanlar yetişiyor. Aynı zamanda yaşlı nesil de bambaşka bir dünya görüşüne sahip. 1992 yılı Sovyetler Birliği'nin dağılmasının bir ertesi yıl. Aynı zamanlarda insanların idrakları farklıydı. Bugün ise Azerbaycan laik bir ülke.

BİZİM İZNİMİZ OLMADAN BARIŞ GÜCÜ KABUL EDİLEMEZ

Önce şunu belirteyim ki, barış güçlerinin terkibi ve bölgeye gönderilişi her iki ülkenin, Ermenistan ve Azerbaycan'ın onayı esasında olmalı. Yani hangi ülkeler orada bulunacak. Eğer her hangi bir ülke itiraz ederse o zaman, tabii ki, bu gerçekleşmeyecek. İkinci mesele bundan ibaret ki, bugün barış güçleri derken Azerbaycan toprakları söz konusu – herkes şunu anlamalı. Bağımsız Azerbaycan toprakları, söz konusu. Ve bizim iznimiz olmaksızın her hangi ülke kendi barış güçlerini bizim toprağımıza gönderemez.

Bu uluslararası hukuka ve yasalara aykırı. Bu kabul edilemez. İşte o sebepten böylesi bir endişe yok bizde. Böyle çabalar olabilir. Böyle istekler olabilir. Ben, bunu istista etmiyorum. Ancak tüm meseleler, masa üzerinde olmalı.

Müzakere konusu olan temel prensiplerde barış güçlerinin gönderilişi en son aşamada göz önünde bulunduruluyor. İlk önce az önce söylediğim meseleler çözülmeli. Toprakların boşaltılması, mültecilerin kendi topraklarına dönmesi, ulaştırma meseleleri, sınırların açılması, sonrasında ticaret, ondan sonra barış güçlerinin getirilmesi istisna değil. Ancak bu geçen 30 sene boyunca müzakere sürecinde olumlu sonuca yaklaşamadığımızı da göz önünde bulundurursak, bu konular hiç müzakerede olunmadı.

İşte o nedenle bu meseleye ilişkin herhangi bir tez ve istek olabilir. Ancak Azerbaycan'ın razılığı olmaksızın bu mümkün değil.