Amerikan düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’nin Türkiye uzmanı Steven Cook, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın görüşmesini değerlendirdi.

Amerika’nın YPG’yi silahlandırmasından Türkiye’nin sorumlu olduğunu savunan Cook, “Aslında Amerika’nın YPG’yle çalışma kararını bir şekilde Türkiye vermiş oldu. Suriye’de rejim değişikliği öngörmeyen bir stratejiye destek vermediler. Kendi şehirlerinde kan akmasını istemediler ve bu tamamen anlaşılabilir bir şey. Üstelik, önceliklerinin Kürtlerle savaşmak olduğu konusunda da gayet açık davrandılar” dedi.

Reza Zarrab’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve hükümeti zor durumda bırakabileceğini savunan Cook, Erdoğan’ın önceliğinin Gülen değil Zarrab olduğunu söyledi.

Cook, “Bana göre Reza Zarrab davası, Fethullah Gülen meselesinden çok daha önemli. Türkler, Gülen’in burada olmasından son derece rahatsız olsa da, Gülen aslında Türk hükümeti için de bir amaca hizmet ediyor. Hükümet, Gülen’in Amerika’daki varlığını kendi siyasi çıkarları için kullanabilir. Zarrab, eğer sahip olduğu düşünülen bilgilere gerçekten sahipse, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesi hükümet üyelerine çok büyük zarar verebilir” dedi.

ABD’NİN YPG SİLAH DESTEĞİ

Cook, Amerika’nın IŞİD’le mücadele için Türkiye ordusu yerine YPG’yi silahlandırmasının şaşırtıcı olmadığını söyledi:

“Herhangi bir siyasi ve askeri yetkili, şüphesiz NATO müttefikiyle çalışmayı tercih ederdi. Türkiye, sonuçta NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip ülke. Geçmişte Amerika’nın iyi çalıştığı bir ülke. Tabii ki Türk ordusuyla çalışmak tercih edilirdi. Ama Türk seyircilerinize ve yetkililerinize şunu hatırlatmak isterim, Haziran 2014’e dönersek Başkan Obama, IŞİD’le mücadelede sahada kendine müttefik ararken, Türkiye kendince nedenlerden dolayı, bu savaşa doğrudan müdahil olmanın, çıkarlarına uygun olmadığına karar verdi. Bu nedenle de Amerika, başka müttefik arayışlarına girmek zorunda kaldı. Ve bölgedeki Kürtler gönüllü olunca da, YPG ile Amerikan ordusu arasında işbirliği başladı.”

 “Aslında Amerika’nın YPG’yle çalışma kararını bir şekilde Türkiye vermiş oldu. Çünkü 2014’te Amerika ile hareket etmeye direnç gösterdi. Bu çatışmanın içinde olmak istemediklerini söylediler, Suriye’de rejim değişikliği öngörmeyen bir stratejiye destek vermediler. Kendi şehirlerinde kan akmasını istemediler ve bu tamamen anlaşılabilir bir şey. Üstelik, önceliklerinin Kürt milliyetçiliğiyle savaşmak olduğu konusunda da gayet açık davrandılar.”

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ

Türkiye uzmanı Steven Cook, YPG’nin silahlandırılmasında 15 Temmuz darbe girişiminin de etkili olduğunu savundu:

“Son üç yıla baktığımızda Amerikan Merkez Komutanlığı’yla YPG arasında bir güven ortamı oluştuğunu görürsünüz. Suriye’deki Türk ordusunun desteklediği unsurların yetenekleri konusunda daha az bir güven vardı. Ve Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kapasitesiyle ilgili olarak ortada bazı soru işaretleri var. Bence Amerikan ordusu YPG’yle çok yol almış olduğunu düşündü ve bilmedikleri, güvenmedikleri bir başka gruba ya da darbe girişimi nedeniyle aksamaya başlayan Türk ordusuna dönmeyi, çıkarlarına uygun bulmadı.”

RAKKA’NIN DURUMU

 “Rakka, Kürt değil Arap şehri. Amerika, Türkiye’ye ‘Kürtler Rakka’da kalmayacak’ güvencesi veriyor. Ama ben olsam kimseye inanmazdım. Eğer Amerikalı bir yetkili olsam Kürtler’e inanmazdım, Suriye’deki Arap müttefiklerime inanmazdım, Türkiye’ye de inanmazdım. Zira olacak şey şu: Rakka özgürleştirilecek ve Amerika’nın güvenceleri ne olursa olsun herkes kendi çıkarlarını kollamaya çalışacak. Bu yüzden de şüpheyle yaklaşıyorum. Bakın, YPG birçok Türk için çok tehlikeli bir gücü temsil ediyor. Savunma Bakanı James Mattis’in dediği gibi sorunu çözebilsek de, Türkler için kendilerini müdahale konusunda dizginlemek zor olacaktır. Bu nedenle de kamuoyu önünde bence şöyle bir açıklama yapılmalı ve Türkiye’ye şu çizgi çekilmeli: “Bunun böyle olmasını biz istemedik, ama oldu. Siz de buraya müdahale edemezsiniz. Size başka her mümkün şekilde yardıma hazırız.” Benim korkum Rakka’da başarı sağlansa da sonrasında şehrin bataklığa dönmesi.”

FETHULLAH GÜLEN’İN İADESİ

ABD Başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinde gündeme getirdiği bir başka konu da, 15 Temmuz darbe soruşturmasında gözaltına alınan Amerikalı Protestan papaz Andrew Craig Brunson’un iadesiydi.

Steven Cook, Trump’ın ısrarla iadesini istediği Brunson’un, karşılıklılık bağlamında ele alınabileceğini söyledi, Mısır’dan bir örnek verdi:

Başkan Trump, Mısırlı meslektaşıyla benzer bir konuda başarı sağlamıştı. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi Washington’dayken, Mısır’da sahte iddialarla tutuklu bulunan Amerikalı bir çifti gündeme getirmişti. Sisi Mısır’a döndükten kısa bir süre sonra da, mahkeme kararıyla çift serbest bırakılmıştı. O nedenle bence Trump yönetimi, adil olmayan bir şekilde tutuklu olan Amerikalı papaz için de benzer bir şey yapabileceklerini düşündü.

Durumu kötümser bir şekilde okursak, Papaz Fethullah Gülen’e karşı bir pazarlık kozu diyebiliriz. Ama bence bu, Amerikan sisteminin birçok seviyede yanlış değerlendirilmesi olur. Prensipte Amerika’ya şantaj yapmak çok zordur. Ayrıca Fethullah Gülen’in iadesi, Amerika’da Adalet Bakanlığı’nın ve yargının elinde olan bir konu. Ve bence Amerikan halkı ve yetkilileri, Türkiye’nin meseleyi siyasileştirmesinden hoşnut değil.”

REZA ZARRAB’IN ERDOĞAN İLE İLİŞKİSİ

 “Bana göre Reza Zarrab davası, Fethullah Gülen meselesinden çok daha önemli. Türkler, Gülen’in burada olmasından son derece rahatsız olsa da, Gülen aslında Türk hükümeti için de bir amaca hizmet ediyor. Hükümet, Gülen’in Amerika’daki varlığını kendi siyasi çıkarları için kullanabilir. Bunu yapıyorlar demiyorum, sadece olabilir diyorum. Zarrab, eğer sahip olduğu düşünülen bilgilere gerçekten sahipse, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesi hükümet üyelerine çok büyük zarar verebilir. Şunu biliyorum ki, Erdoğan son defa burada Obama’yla görüştüğünde, Reza Zarrab meselesi, Türk Cumhurbaşkanı’nın bir numaralı gündem maddesiydi.”

ERDOĞAN- TRUMP GÖRÜŞMESİ

Erdoğan ile Trump’ın görüşmesini değerlendiren Cook şöyle devam etti:

“Bence Türkiye, Trump yönetiminden beklentisi olan diğer hükümetlerden farklı değil. Evet vücut dilleri iyiydi, birbirleriyle konuşmaları gayet sıcaktı ama Amerikan politikalarında bir değişiklik yapmadı. Amerika, yoluna devam edecek ve YPG’yi silahlandıracak. Fethullah Gülen konusunda yeni bir adım atılmadı. Reza Zarrab’ın durumuyla ilgili bir değişiklik de olmadı.”

ERDOĞAN’IN KORUMALARI

Steven Cook, Türk Büyükelçiliği rezidansı önünde yaşananları da çok çirkin olarak nitelendirdi ve bundan sonra olabilecekleri değerlendirdi:

“Tahmin ediyorum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir sonraki ziyaretinde, Türk korumalar daha ülkeye gelmeden Amerikalı yetkililer tarafından araştırılacaktır. Amerikan Gizli Servisi, diplomatik güvenlik servisi ve Washington emniyeti de, Erdoğan’ın korumalarını, görüşlerini ifade eden Amerikalılar’dan uzak tutmak için daha fazla polis görevlendirecektir.”

Steven Cook, Cumhuriyetçi Senatör John Mccain’in, Büyükelçi Serdar Kılıç’ın sınır dışı edilmesi talebini ise gerçekçi bulmadığını söyledi: “Senatör John McCain’in açıklaması, birçok Amerikalı’nın duygularına tercüman oldu ancak büyükelçinin ülkeden gönderilmesi olası değil.”

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)