Rusya’nın Yakutistan bölgesinde bulunan 300 solucandan sadece 2 dişi solucan hayat belirtisi gösterdi. Rus bilim insanlarının ABD’deki Princeton Üniversitesi ile işbirliği halinde yaptığı araştırmaya göre, 32 bin yıl önce donan solucanlar, radyokarbon testleri sonucunda çözünerek hayata döndürüldü. Solucanlardan biri bir sincap yuvasında bulunurken diğeri ise Alazeya Nehri yakınlarında keşfedildi. Bu hayvanların gezegenin en yaşlı hayvanları olarak görülüyor.

Pleistosen Çağı’ndan bu yana (2 milyon 588 bin ila 11 bin 700 yıl önce süren ve dünyanın en son tekrarlanan buzullama periyoduna uzanan jeolojik çağ) donmuş halde bulunan iki antik nematod (yuvarlak solucan) en uzun süre yaşayan hayvan olduğu görülüyor.

BİRİ 32 BİN, DİĞERİ YAKLAŞIK 42 BİN YAŞINDA

Yapılan radyokarbon testleri sonucu hayata kaldığı yerden devam eden iki solucandan birinin 41 bin 700 (artı/eksi 1400 yıl), diğerinin ise yaklaşık 32 bin yıl önce donduğu sonucuna ulaşıldı. Solucanlardan biri bir sincap yuvasında bulunurken diğeri ise Alazeya Nehri yakınlarında keşfedildi.

300 TANESİNDEN SADECE 2’Sİ YAŞADI

Rusya’nın Yakutistan bölgesinden getirilen iki solucanın da hareket etmeye ve beslenmeye başladığı belirtildi. Yaklaşık 300 antik yuvarlak solucanın çözündüğü ancak sadece söz konusu iki dişi yuvarlak solucanın hayat belirtisi gösterdiği belirtildi.

Çalışmanın yazarları “Çok hücreli organizmaların uzun dönemli kriyobiosis kabiliyeti gösterdiği konusunda ilk verileri elde ettik” ifadelerini kullandı. Siberian Times’ın aktardığına göre bilim insanları ayrıca “Sahip olduğumuz veri, çok hücreli organizmaların doğal olarak donarak saklanmış ortamda hayatta kalmak için uzun dönemli (on binlerce yıl) kriyobiosis yeteneğini gösteriyor” dedi.

Bilim insanları bu canlıların uyum yeteneği konusundaki çalışmanın kriyobiyoloji ve astrobiyoloji gibi bilim dallarında önemli çalışmalara dayanak olabileceğini ifade etti.

KRİYOBİOSİS NEDİR?

Dünyanın en dayanıklı mikroskobik hayvanı olan ve radyasyona, dondurucu soğuğa ve kaynatılmaya dayanan Tardigrad gibi canlılar aşırı koşullarda aktif olarak hayatta kalmıyorlar. Onun yerine Cryptobiosis adı verilen yarı-ölü evreye geçiyorlar. Kış uykusuna benzer bu evrede, metabolizma hızı neredeyse sıfırlanıyor.

Cryptobiosis evresinde en belirgin değişikliklerden biri ise programlı su kaybı. Bu şekilde, düşük sıcaklıklarda vücut suyunun donması ile meydana gelecek hasarlar önlenmiş oluyor. Tardigrad’lar hücrelerindeki suyu atarak, olası kristallenmeleri önlüyor. Bu direnç mekanizmasına da Kriyobiosis adı veriliyor.

Kaynak: Sputnik