İsrail'le ikili ilişkilerini normalleştirme arayışındayken Doğu Kudüs'te başlayan ve şimdi Gazze Şeridi'ne de sıçrayan gerilim Ankara'da yakından takip ediliyor.

İsrail'in saldırılarına sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İsrail'i "devlet terörü" uygulamakla suçladı, Mescid-i Aksa ve Filistinlilere yönelik saldırıların hedefinin de tüm Müslümanlar olduğunu söyledi.

Gelişmelerle ilgili Ürdün Kralı 2. Abdullah'la temasa geçen Erdoğan, Filistin Özerk Yönetim Başkanı Mahmud Abbas ve Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniyye'yle görüştü.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da İsrail saldırılarına sert yanıt vermeleri için bölge ülkeleri nezdinde yoğun bir diplomasi trafiği başlattı.

Suudi Arabistan'a dün bir ziyaret gerçekleştiren Çavuşoğlu, Mısır'dan Tunus'a, İran'dan Cezayir'e uzanan bir mekik diplomasisi yürütüyor.

DW Türkçe'ye Ankara'nın temaslarıyla ilgili bilgi veren Türk diplomatik yetkililer, "İsrail geri adım atıncaya kadar Ankara'nın baskıyı artırmaya kararlı olduğunu ve Birleşmiş Milletler dahil uluslararası toplumun hareket geçmesi için gereken her türlü girişimde bulunulacağı" açıklamasını yaptı.

Yetkililer, İsrail'in saldırılarına karşı Avrupa Birliği ve ABD'nin ise etkili bir tavır gösteremediğine dikkat çekti.

Öte yandan bazı İsrailli analistler ise Türkiye'nin İsrail-Hamas çatışmasında arabulucu olabileceğini ilişkin görüşler ortaya attı.

DW Türkçe’den Hilal Köylü’nün haberine göre Türk yetkililer, DW Türkçe'nin "Ankara'nın arabuluculuk rolü aktifleşebilir mi?" sorusuna yanıtı temkinli.

Türk diplomatik yetkililer, "Her şeyden önce İsrail'in saldırıları durdurması, geri adım atması gerekiyor" koşulunu öne sürdü.

"İSRAİL KARŞITI KAMPANYAYLA OLMAZ"

Türkiye, gerçekten İsrail-Hamas arasında bir arabuluculuk rolü üstlenebilir mi?

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, bu soruya yanıt vermeden önce Doğu Kudüs'te tırmanan gerginliğin Türkiye açından kritik bir döneme denk geldiğine dikkat çekiyor.

Türkiye'nin İsrail'le ilişkileri normalleştirme çabasında olduğuna işaret eden Ülgen, "Hamas-İsrail diyaloğunda aktif olmak, arabuluculuk yapmak Türkiye için katma değeri çok yüksek bir girişim olur, ancak Türkiye şimdi hem bölgesinde hem de uluslararası düzeyde İsrail'i kınama kampanyasının önderliğini yapıyor.

Bu kampanyayı yürütürken, İsrail-Hamas diyaloğunda aktif olması çok zor. İkisi birlikte olmaz. Çünkü arabuluculuk sağlam bir diyalog mekanizması öngörür" değerlendirmesinde bulunuyor.

Ülgen, İsrail-Filistin geriliminde Biden yönetiminin göreve gelir gelmez ortaya koyduğu "prensipli dış politikaya tezat" bir tutum sergilediğine de dikkat çekiyor.

Ülgen, "Arap ülkelerinin çoğu da şimdi Washington'dan cesaret bulup Türkiye'nin öncülüğündeki İsrail'i kınama kampanyasına yoğun destek veremeyecek. Eleştirinin ötesine geçemeyecekler. Dolayısıyla Türkiye'nin yapacakları çok sınırlı" görüşünü dile getiriyor.

"İSRAİL'İN BARIŞ SÜRECİNE DÖNMESİ ŞART"

Türkiye'nin bir dönem Tel Aviv Büyükelçisi olarak da görev yapan emekli büyükelçi Oğuz Çelikkol, "Türkiye, bölge barışında çok aktif rol oynayabilir ancak her şeyden önce İsrail'in barış sürecine dönmesi şart. Bugün esas sorun, İsrail'in iki devletli çözümden tamamen uzaklaşması, Batı Şeria'da da yayılmacı politikasını ısrarla sürdürmesi" görüşünde.

Oslo barış süreci olarak bilinen dönemi hatırlatan Çelikkol, İsrail'in bu sürece dönmesi için özellikle ABD'ye "büyük iş düştüğünü" belirtiyor.

Oslo Anlaşması, İsrail Hükümeti ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında ilk kez 1993'te barış sürecini başlatmak için imzalanmıştı. Anlaşmanın temel destekçisi ABD'ydi. Anlaşmayla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarında kendine yer bulan Filistin'in kendi kaderini tayin etme hakkının yerine getirilmesi sürecinin hayata geçirilmesi hedeflendi. Oslo Anlaşması'nın ikincisi ise Mısır'da imzalandı. Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde sınırlı özerkliği olan Filistin yönetimi kuruldu.

Büyükelçi Çelikkol, "İsrail'i Oslo Anlaşmaları sürecine tekrar döndürecek ülke ABD'dir. Eğer İsrail, Filistin'le masaya oturursa Türkiye'nin rolü de ortaya çıkar. Ama Biden yönetiminin iç politik nedenlerle İsrail üzerinde böylesi bir baskı kurmadığını görüyoruz. Barış sürecine dönmesi beklenen İsrail, tam aksini yapıyor. Saldırganlaşıyor ve iki devletli çözümden hızla uzaklaşıyor" diyor.

"ARABULUCUK İÇİN ORTAM YOK"

Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nden (ORSAM) Oytun Orhan'a göre de Türkiye'nin İsrail ile Hamas arasında arabuluculuk yapacağı bir ortam yok. Dahası bölgedeki çatışmaların Türkiye-İsrail ilişkilerindeki olası normalleşmeyi geciktireceği, hatta tehlikeye sokacağını öngören Orhan, "Türkiye, İsrail’e tepkinin liderliğini üstlenebilir, kampanyayı sürdürebilir. Batı sessiz, Amerika'nın tepkisi cılız ve İsrail geri adım atmıyor. Türkiye'nin tek başına İsrail'in tavrında değişim sağlaması çok zor" yorumunu yapıyor.

İsrail'deki "ciddi siyasi iç krize", bölgesel gelişmelere ve Avrupa ile ABD'nin tavrına dikkat çeken Orhan, İsrail-Filistin geriliminin daha da büyük bir çatışmaya dönüşebileceğini ve Türkiye'nin de gerginlikte doğal olarak tarafsız bir pozisyon alamayacağı öngörüsünde bulunuyor.

İsrail'de son 10 yıldır ülkeyi yöneten Başbakan Benyamin Netenyahu, hükümeti kuramadığını 2019'da açıklamıştı. Ülkede iki yıl içinde dördüncü kez, seçimlerin ardından hükümet belirsizliği yaşanıyor. Netenyahu'nun iç politikadaki tıkanıklığı açmak için çatışmaları körükleme ihtimaline dönük yapılan değerlendirmeleri hatırlatan Orhan, "Bölgesel şartlar da İsrail'in lehine dönmüş durumda. İsrail'in bu şartlardan faydalanıp gerilimi tırmandırması kuvvetle muhtemel. Bu arada Filistinliler de kendi içinde direniş başlatabilir. Türkiye'yi bu süreçte arabuluculuğa götürecek zemin ortada yok" diyor.

GERİLİM HATTI: İSRAİL-TÜRKİYE

Türkiye, İsrail devletini 1949'da tanıyan ilk Müslüman ülke olmuştu. Türkiye, 1988'de Batı Şeria ve Gazze'de bağımsız bir Filistin devleti için ilan edilen deklarasyonu da ilk tanıyan ülkeler arasında yer alıyor.

Abluka altındaki Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine 2010'da saldırı düzenlenince Ankara-Tel Aviv hattında gerilim, ikili ilişkilerde tam 6 yıllık bir tahribat yarattı.

Taraflar, 2016’da ikili ilişkileri normalleştirmek için karşılıklı adım atıp büyükelçi ataması yaptılar, ama 2018'de ilişkiler yine büyük kriz yaşadı.

ABD'nin Kudüs'te büyükelçilik açmasını protesto eden Filistinlilere karşı İsrail'in şiddet uygulamasıyla onlarca kişi hayatını yitirince Türkiye, büyükelçisini geri çekti. İki ülke o tarihten bu yana diplomatik ilişkileri maslahatgüzar seviyesinde yürütüyor. Ancak taraflar son dönemde hem ikili ticareti geliştirmek hem de Doğu Akdeniz'de işbirliğini artırmak adına yeniden normalleşme sürecine dönmekten yana tavır koyuyordu.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe