Diyarbakır’da zırhlı polis aracının çarpıp sürüklediği 19 yaşındaki Şahin Öner’in ölümüne ilişkin, aracı süren polise ‘taksirle öldürme’ suçundan dava açılması için olaydan iki yıl sonra valiliğe izin başvurusunda bulunuldu.

Bu arada savcılığın, Öner’in ölümünü “trafik kazası” olarak gördüğü ve bu amaçla Adli Tıp Kurumu’na (ATK) iki kez başvurarak, kusur raporu istediği ortaya çıktı.

Daha önce “ölümün polis aracının çarpması ve sürüklemesi ile meydana geldiği” şeklinde rapor verdiğini hatırlatan ATK, “Bu olay trafik kazası değil” diyerek talepleri reddetti.

İsmail Saymaz'ın Radikal'deki haberine göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Öner’in ölümüne ilişkin sürücü R.Ü.’ye ‘taksirle öldürme’ suçundan iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılması için 20 Ekim 2015’te Diyarbakır Valiliği’ne başvurarak izin istedi. Dosyaya giren evraklara göre savcılık, başvurusundan önce dosyayı ATK Trafik İhtisas Şubesi’ne göndererek, kusur durumunun belirlenmesini istedi. Talep kurum tarafından iki kez reddedildi.

ADLİ TIP İKİ KEZ ‘OLMAZ’ DEDİ

ATK Başkanı Prof. Dr. Yalçın Büyük 15 Ekim 2015’te savcılığa gönderdiği ilk yazıda “olayın trafik kazası mahiyetinde bulunmadığını, olaydaki kusur durumu izafesinin görev alanı dışında kaldığı”nı bildirdi. Büyük, 12 Kasım’da gönderdiği ikinci yazısında, Karayolları Trafik Kanunu’nda trafiğin “yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleri” olarak tanımlandığını belirtti. Büyük, Adli Tıp Kanunu’na göre Trafik İhtisas Şubesi’nin “trafik olayları ile ilgili konularda gerekli muayene ve incelemeleri yapmak ve sonucunu raporla bildirmek” ile sorumlu olduğunu kaydetti. Öner’in ölümüne ilişkin 1. İhtisas Dairesi tarafından 2014’te “ölümün zırhlı polis aracının çarpması ve sürüklemesi ile meydana geldiği” yönünde rapor verdiğini hatırlatan Büyük, “Bu konunun trafiğe ilişkin değil, protesto gösterilerine ilişkin olduğunu ve bu sebeple Trafik İhtisas Dairesi görevleri arasında bulunmadığını” bildirdi.

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nden Avukat Rehşan Bataray Saman, sadece araç sürücüsü hakkında soruşturma yürütülmesi ve ATK’nin raporuna rağmen ısrarla Trafik İhtisas Şubesi’nden rapor alınmaya çalışılmasını eleştirerek, “Klasik bir trafik kazası olmuş gibi kusur konusunda rapor istenmesi, güvenlik güçleri korunuyor mu kaygısı uyandırıyor. Nitekim güvenlik görevlileri tarafından işlenen suçlarda uygulanan cezasızlık politikası söz konusu olup bu dosyada da korunacaklarına ilişkin ciddi kaygılarımız vardır” dedi.

KARAKOLDA TIRNAK İZİ ALINMIŞTI

Diyarbakır’da, 10 Şubat 2014’ta Şehitlik Mahallesi’nde yapılan gösteriye polisler müdahale etmiş, liseli Şahin Öner yaralı bir vaziyette bulunmuştu. Öner’in hayatını kaybettiği o gece Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak’ın beyanatına istinaden haber ajansları, “Öner’in elindeki patlayıcıyı atmak isterken öldüğü” haberini duyurmuştu. Fakat savcılıkça dinlenen tanık Levent Çartay Çartay, Öner’e zırhlı aracın çarptığını iddia etti. Çartay, “ Çocuk araç kendisine üç metre mesafe kalınca geriye döndü. Ellerini kaldırdı, akrep durmadı. Önüyle Şahin’e çarptı. Sürükleyerek 15-20 metre aşağıya götürdü. Araç yoluna devam etti” dedi. Arkadaki araçtan inenlerden birinin silahı Öner’e doğrultarak, “A... k... çocuğu sen daha ölmedin mi?” dediğini savunan Çartay, vatandaşların “Bakacağınıza hastaneye götürün” şeklindeki itirazına “Konuşacağına gel sen götür” diye karşılık verdiklerini iddia etti. Aynı sokakta manav işleten Yılmaz Dağ, çarpmanın üç metre önünde gerçekleştiğini, Öner’in 15 metre sürüklendikten sonra aracın sol arka tarafından kanlar içinde çıktığını savundu. Bu arada, Öner’in ağır yaralı halde önce Şehitlik Polis Merkezi’ne götürülerek parmak ve tırnak izi alındığı ortaya çıktı. Otopsi tutanağında, ezilmeye değinilirken, açıkça, “Cebir izi, ateşli silah yarası, kesici delici alet yarası görülmemiştir” ifadesine yer verildi.

Buna karşılık savcılık polislerin tanık sıfatıyla ifadesini aldı. Öner’e çarptığı iddia edilen ‘Shortland 75’ kodlu zırhlı araçta ekip şefi olarak bulunan polis, kovalamacada 26. Sokak’a girdiklerini, dumandan ötürü sokağın sisle kaplı olduğunu, araçlarına molotofkokteyli atıldığını ve aracın alev aldığını savundu. Sokaktan hızla çıktıklarını kaydeden polis, “Biz devam ederken, oturduğum yerin sağ tarafındaki camdan, dizleri kendine doğru çekilmiş vaziyette yatan birisini gördüm. Yüzünde bir şey vardı. Ya bezle kaplıydı. Ya da yaralanma nedeniyle bana öyle geldi. Telsizle haber merkezini bilgilendirdim. Biz önümüzde ya da yolda herhangi bir kimseyi kesinlikle görmedik. Görüş açısı son derece sınırlıydı” dedi.

Bütün bu verilere rağmen Adli Tıp Kurumu tarafından verilen raporda, Öner’in patlayıcının patlamasından kaynaklı yaşamını yitirdiği iddia edildi. Savcılık itiraz ederek, dosyayı ikinci kez kuruma gönderdi. Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu, ikinci raporunda, bulgular patlamanın basıncını işaret etse de, soruşturma dosyasında ve olay yeri incelemesinde, böyle bir bulgudan söz edilmediği vurgulandı. Bu nedenle, “Kişinin ölümünün görgü tanıklarının ifadelerinde belirtildiği şekilde, zırhlı polis aracının çarpması ve sürüklemesi ile meydana geldiği” saptandı.