Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, ortalama korona virüsü vaka sayısının en çok arttığı illeri İstanbul, Ankara, Gaziantep, Mardin, Konya, Bursa ve Diyarbakır olarak sıraladı.

Vecdi Erbay'ın Gazete Duvar'da yer alan haberine göre, Diyarbakır’da vaka sayısının artışıyla ilgili hemen her gün yeni duyumlar alınıyor. Hastanelerde yatan hasta sayısında artış olduğunu sağlık çalışanlarından öğrenmek mümkün. Ancak evde karantina altına alınan hasta sayısının hastanede tedavi gören hasta sayısının birkaç katı olduğu ileri sürülüyor.

Hasta sayısındaki artışın nedenlerini Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Mehmet Şerif Demir’e sorduk. Demir, “1 Haziran sonrası başlayan ve normalleşme süreci olarak adlandırılan, bizim ‘yeniden açılma’ olarak ifade ettiğimiz süreçten sonra Diyarbakır da ne yazık ki vaka sayılarında ciddi artışlar yaşanmaktadır” dedi.

Demir: Her gün 40-50 hasta taburcu edilmesine rağmen yerleri hemen dolmakta, hastanelerde artan hasta sayısı nedeniyle hasta odalarında çift hasta yatırılmak durumunda kalınmaktadır.

‘ENFEKTE SAĞLIK ÇALIŞANI SAYISI DA ARTIYOR’

Demir, pandemi hastanelerindeki gözlemlerini ise şöyle anlattı: “Diyarbakır da son bir haftadır Covid-19 tanısı ile pandemi hastanelerinde 50’ye yakını yoğun bakım olmak üzere 300’ün üzerinde hasta yatmaktadır. Pandeminin başlangıcından bugüne kadar Diyarbakır’da hastanelerde takip edilen en yüksek hasta sayılarına ulaşılmış durumdadır. Her gün 40-50 hasta taburcu edilmesine rağmen yerleri hemen dolmakta, hastanelerde artan hasta sayısı nedeniyle hasta odalarında çift hasta yatırılmak durumunda kalınmaktadır. Vaka sayılarındaki bu artışın yansıması olarak son zamanlarda PCR testi ile doğrulanmış ya da klinik ve radyolojik olarak Covid-19 uyumlu hastalardan her gün 2-3 hastayı maalesef kaybetmekteyiz. Vaka sayılarının artışına paralel olarak enfekte sağlık çalışanı sayısı da artmaktadır. Şu ana kadar tespit edebildiğimiz kadarıyla Diyarbakır’da Covid-19 tanılı sağlık çalışanı sayısı 185’tir. Bu sağlıkçılardan 100’den fazlası 1 Haziran sonrasında enfekte olmuştur.”

SALGIN HER BÖLGEYİ VE HERKESİ EŞİT ETKİLEMEDİ’

Sağlık Bakanlığı yakın zamanda ilk kez ayrıntılı “Türkiye Covid-19 Durum Raporu”nu açıkladı. Rapor hakkında konuşan Demir, “Raporda Covid-19 vakalarının bölgesel ve yaş dağılımına yer verildi. Son bir haftada Covid-19 görülme sıklığı Türkiye genelinde yüz bin nüfusta 11.7 iken bölgemizde en yüksek olup yüz bin nüfusta 24.7’dir. Bunu yüz bin nüfusta 19.2 ile İstanbul izlemektedir. Benzer durum son 14 gün insidansı için de geçerlidir. Toplam vaka ve son 28 gün insidansında ise İstanbul ilk sırayı alırken bölgemiz ikinci sırada yer almaktadır. Açıklanan bu raporda da görüldüğü gibi salgın her bölgeyi veya herkesi eşit etkilememektedir. Bölgede yoksulluğun daha fazla olması, insanların geçim kaygısı nedeniyle çalışmak zorunda kalması, güvencesiz, gündelik işlerde çalışılmak durumunda kalınması, kalabalık aile yapısı salgından daha fazla etkilenmeye yol açmaktadır” şeklinde değerlendirmede bulundu.

‘BİRİNCİ DALGA BİTMEDEN PİK OLUŞTU’

Son günlerdeki vaka artışlarının temel nedeninin 1 Haziran sonrası yeniden açılma sürecinin erken başlatılması olduğunu söyleyen Demir, “Her bölgenin, ilin, ilçenin epidemiyolojik verilerine göre alınan tedbirlerin kademeli olarak gevşetilmesi gerekirken, 1 Haziran’da tüm Türkiye’de hızlı bir şekilde, ekonomik kaygıların yönlendirmesi ile yeniden açılmanın gerçekleşmesi, iktidarın salgına karşı çok ‘başarılı’ olunduğu algısını yaratması, ‘salgın bitti algısı’ oluşturulması, toplumda da ciddi bir rehavet yol açarak vaka artışların yaşanmasına yol açtı. Henüz birinci dalga bitmeden piklerin oluşmasına neden oldu. Toplumda oluşturulan algının yanlış olduğunu deneyimleyerek öğrendik ancak bu algıyı yıkmakta da bir o kadar zorlanıyoruz” dedi.

‘TEST KAPASİTESİ ARTIRILMALI’

Test sayılarının yeterli oranda yapılıp yapılmadığı da tartışma konusu. Diyarbakır’da testler yeterli oranda yapılıyor mu? Demir, bu soruya şöyle cevap verdi: “Diyarbakır’da toplam 1300-1350 civarı bir test kapasitesi var. Vaka sayılarının artışıyla birlikte ve özellikle de birçok kurumdan gelen genel taramalardan kaynaklı test çalışma kapasitesinde yetersiz kalıyor.

Hangi amaçla yapıldığı belli olmayan, kamu otoritesi istemleri üzerinden testleri kullanma biçimi var. Bu durum testlerin geç çıkmasına yol açıyor. Bu da filyasyonun aksamasına ve ihtiyacı olanlara test yapılmasında sıkıntı oluşturuyor. Diyarbakır’da mevcut test kapasitesinin artırılması gerekir.”

‘KAYIHAN PALA GERÇEKÇİ AÇIKLAMALAR YAPTI’

Salgın süreci hakkında değerlendirme yapan sağlık çalışanları hakkında soruşturmalar açıldı. Tepkiyle karşılanan soruşturmalardan biri de TTB Covid-19 izleme Kurulu Üyesi, Halk Sağlığı Uzmanı, Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında açılan soruşturmaydı.

“Salgının başından bu yana temel taleplerimizden birisi sürecin şeffaf yürütülmesiydi” diyen Demir, iktidarın bu süreci toplumla, meslek örgütleri ve sendikalarla şeffaf bir şekilde paylaşmadığını, toplumu/kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik açıklama yapan bilim insanları, tabip odaları, sendikalar ve demokratik kitle örgütlerinin baskı ve tehditlere maruz bırakıldığını belirtti.

Demir, “Salgının başında Mardin, Van ve Urfa Tabip Odası başkan ve yöneticilerine soruşturma açıldı ve en son bu hafta başında Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya pandemiye ilişkin oluşturulmak istenen algıya göre değil, bilimsel verilere göre halk sağlığını önemseyen gerçekçi açıklamaları nedeniyle soruşturma açıldı. Ancak TTB MK ve oda yönetimleri bu baskılara boyun eğmeyeceğini geniş katılımlı bir açıklama ile kamuoyuna deklare etti. Hekimlik mesleğinin hasta ve toplum yararını önceleme ilkesi gereği, toplumu bilgilendirmek ve verileri paylaşmak en büyük toplumsal görevimizdir” şeklinde konuştu.

‘KİŞİSEL TEDBİRLER YAŞAMSAL ÖNEMDEDİR’

Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Mehmet Şerif Demir, “Salgın tehlikesi henüz bitmiş değil, henüz etkili bir antiviral tedavisi olmayan ve aşısı bulunmayan bir virüs ile karşı karşıyayız. Covid-19 yakın zamanda hayatımızdan çıkacak gibi görünmemektedir. Yakın gelecekte de yaşamımızı bu gerçekliğe göre planlamamız, toplum olarak rehavete kapılmamamız ve tedbirleri elden bırakmamamız gerekmektedir” diyerek, alınması gereken önlemleri bir kez daha hatırlattı:

“Kendimizi, sevdiklerimizi ve etrafımızdakileri korumak için kişilerle temasın olacağı her yerde ağzı ve burnu kapatacak şekilde maske takılması, fiziksel mesafe kuralına uyulması, kişisel hijyene dikkat edilmesi gerekmektedir. Devam eden salgın tehlikesi nedeniyle taziye, tören, toplu ibadet, yemekli toplantı vb. kapalı mekanlarda toplu biraraya gelişlerin ertelenmesi uygun olacaktır.”

Alınacak bireysel önlemlere ek olarak salgınla mücadelede, toplumun ve bireylerin sorumluluğunu aşan kamusal irade ve duyarlılığın önemine de dikkat çeken Demir, yetkilileri karar süreçlerini ekonomik ya da siyasal gerekçelerle değil, halk sağlığı ve epidemiyolojik verilerin yönlendirmesi gerektiğini vurguladı.

Demir, “Sağlık meslek örgütleri sürece aktif bir şekilde katılmalı, toplumun tüm kesimlerini her aşamada bilgilendiren şeffaf bir planlama yapılmalıdır. Her ilin verileri özgün değerlendirilip ona göre gerekli adımlar atılmalıdır. Salgınla mücadele ancak bütünlüklü bir yaklaşımla, başta dezavantajlı kesimler olmak üzere topluma sosyal destek verilerek ve toplum katılımı sağlanarak başarıya ulaşır” dedi.