Hikayenin hikayeyi kovaladığı bu not alınan zamane günlerinde her gün yeni bir olay vuku bulmakta. Herkesin bir olaydan kendine çıkardığı bir sebep sonuç ilişkisi vardır ki; çok normal. Gelin görün ki komşular ve onların komşuları kısacası komşuluk ilişkisinin halen sıcak kalması gerektiği mantığı ile bakan müstakil ev insanları hele bir dinleyin; Bu karakol ve kalekol meselesinde yine müthiş fantezileri ile bizi besleyen bazı ülke halkıma ve özelinde aydın takılan ama karakter olarak her meseleye “ayy tınn” tipilojisi ile bakan ve ayrıcana muktedir tarafından “akıl” bağış edilen, pardon “akil” bahşedilen, ben deyim bazı siz anlayın 15-20, veya sayısal değerleri size bırakıyorum, her neyse bu sıfat bulmada zorlandığım ama bir çok sıfata muhatap olacakların karakol “gerekliliği” ile ilgili yaptıkları muhabbetlere ithafen bu yazıyı kaleme alıyorum…

Bir sistemin sürekli seken ve uçan mermilere, gaz bombalarına denk gelerek ölmeyi başaran insanları olarak belirtmek isterim ki bu yazı karakol sevdalılarının sevdasını makro seviyede mikro anlamla pekiştirmeyi amaç edinmiştir…

Coğrafya dersinde kalan veya coğrafya dersinde haritaya bakma gereği duymadan eğitim almış tüm arkadaşlara seslenmeden yazıyorum; ben “sınır” illerimizden Bingöl’ün Yedisu ilçesinin Elmalı köyünün Yukarı Salkımlar mezrasındanım. Küçük yaşta Erzincan’a yerleştiğimiz için yaz tatillerini memlekette geçirmek adına her tatilde 110 km’lik bir yolu gitmemiz gerekiyordu.

Neyse başlasak iyi olacak..

Sıcak bir haziran gününde Erzincan’dan Xezal u Delal veya Seyfi Doğanay eşliğinde eski kasa Ford minibüslerle yola çıkardık. Senesi ne diye merak salarsanız eğer; sene 90’lar. Bol ambargolu, savaşlı dönemler.

SAHNE DİYARI:

DIŞ MEKAN/ KARAKOL KONTROL NOKTASI/ MİNÜBÜSTEKİ UÇMAYA MEYİLLİ İNSANLAR/ GÜVENLİK GÜÇLERİ

Müzik eşliğinde başlayan yolculuk yollarda bulunan karakollardaki karşılamalar ile yer yer bölünüyordu. İlk karşılama Mutu Deresinde Dersim yol ayrımında olurdu. Oradaki askerler pek sıcak değildi. Genelde kimlik kontrolü yapar sonra yola devam etmek için bırakırlardı.

SAHNE DİYARI:

DIŞ MEKAN/ KARAKOL KONTROL NOKTASI/ MİNÜBÜSTEKİ UÇMAYA MEYİLLİ İNSANLAR/ GÜVENLİK GÜÇLERİ

Sonra ki karşılama Sansa Boğazı dediğimiz Yedisu yol ayrımında olurdu. Mutu’nun aksine burada çok sıcak bir karşılama beklerdi yöre insanını. Devletin sıcaklığını samimiyetini his ettirmek adına yetkili merciler ne gerekiyorsa yaparlardı. Hizmet konusunda gerekli her yola baş vurulurdu. Misal kimlik kontrolü yetmez güvenliğimiz için herkes araçtan indirilir üstler aranırdı. Yoo hayır hizmet bitmedi. Bilenler bilir minibüslerin üstünde demir bagajlar vardı. Yolcuların yükleri genelde minibüsün üstündeki bagaja atılır ve çok sıkı bağlanırdı. O bagajları bağlamak ayrı bir ustalık ister ve ciddi zaman alırdı. Sevgiye hasret halkımızı sevgi seline boğmak için o bagajlar Sansa Köprüsünde indirilir teker teker açılır dağıtılır kontrol edilirdi. Selameti bozacak herhangi bir ürün çıkarsa eğer, misal ilaç gibi hele ki reçetesizse ilaç sahibi en az 6 ay devlet gözetime tabi olmak adına memleketin herhangi bir cezaevinde terbiye ile takdir edilebilirdi. Konuşma hakkının pek tanınmadığı bu dönem ritüelinde, ola ki spor veya “mekap” ayakkabı giyen olursa sert bir sevgi seline maruz kalıp vücut bölgelerinde sevgi morcukları oluşabilirdi. Bazen yurtdışından gelen yöre halkı, cümleleri ile itiraz eder gibi olurdu. İşte o an herkesin susup hızlı hızlı nefes aldığı anlardı. Çünkü oradaki yetkili her an ceza olarak saatlerce bekletebilirdi.

SAHNE DİYARI:

DIŞ MEKAN/ KARAKOL KONTROL NOKTASI/ MİNÜBÜSTEKİ UÇMAYA MEYİLLİ İNSANLAR/ GÜVENLİK GÜÇLERİ

Bu olası sevgi yoğunluğu atlatıldıktan sonra yolculuk devam eder.. ve yaklaşık olarak 15 km sonra yeni bir karşılama töreni başlardı. ”Way efendim kimler gelmiş kimler gelmiş” sıcaklığı ile olmasa da yeni bir sevgi şöleni arz ederdi. Yer yer sevgiden kaynaklı argo kelimler duyulsa da olsun sevginin şekli olmaz mantığı ile yaşayan bizler yolculuğa yani “yaşamaya“ devam etmek için ses etmezdik (Kime ses edecen değil mi? Sesi duyan var mı ya anlayan)…

Yolculuk bitmediği için yazı da bitmiyor haliyle.

SAHNE DİYARI:

DIŞ MEKAN/ KARAKOL KONTROL NOKTASI/ MİNÜBÜSTEKİ UÇMAYA MEYİLLİ İNSANLAR/ GÜVENLİK GÜÇLERİ

Üçüncü karakolda yine aynı hareketler tekrarlanır. Tepkiler ölçülür. Sevgi yoğunlaşması yaşanır. Yolculardan birisi sevgiye karşılık sert bir şey söylemez ise yolculuk devam ederdi. Ha oldu ki bir kendini bilmez bu sevgi selini bu sıcak karşılamayı eleştirir bir tonlama ile söze girerse, o zaman; saat 17.00’ye kadar yolcular bekletilirdi. 17.00’den sonra yol güvenlik gerekçesi ile kapatıldığı için geri Erzincan’a dönülebilirdi. Keyfin adı o dönem “Güvenlikti”…

Geriye dönüş olmadığı taktirde yola devam işi yine aynı müziklerle devam ederdi. Bu arada çalınan kasetler genelde başka kasetlere kopya edilirdi. Misal albümün üstünde Ümit Besen yazardı ama içinde Xezal U Delal vardı.

Evet adaleti saraylarda yaşatan sevgili memleket insanları yolculuk devam ediyor. Sıkılan varsa burada yazıyı bırakıp gidip penguen belgeseli izleyebilir.

SAHNE DİYARI:

DIŞ MEKAN/ KARAKOL KONTROL NOKTASI/ MİNÜBÜSTEKİ UÇMAYA MEYİLLİ İNSANLAR/ GÜVENLİK GÜÇLERİ

4. karakolda çok yoğun olmamakla birlikte kimlik ve yük kontrolü ile yolculuk devam ederdi.

SAHNE DİYARI:

DIŞ MEKAN/ KARAKOL KONTROL NOKTASI/ MİNÜBÜSTEKİ UÇMAYA MEYİLLİ İNSANLAR/ GÜVENLİK GÜÇLERİ

5. Karakol yolculuk için son karakoldur.. Yedisu Merkez Karakolu. Meşhur bir karakoldur. İnsanların lağım içinde bekletildiği bu karakolda da gerekli sevgi ritüelleri tekrarlanır ve yolculuk devam ederdi.

Görüldüğü üzere benim bu yolculuktaki performansım sadece “konuk oyuncu” babındaydı. Siz bir de o zamanlarda her gün bu oyunu oynamak zorunda kalanları bir düşünün…

Düşünün işkencelerden , tecavüzlerden , fail-i meçhullerden söz açmadım bile..

Belirteyim güvenlik ve asayiş için yapılan karakollara karşı değilim ki yeterince var; asıl mesele durak mesafesi kadar bu işi abartmak.

Bir çocuk gözüyle şahit olduklarımı kısa aktararak; Lice’de “sınır karakoluna” göndermede bulunmak gibi bir derdim yok aslında.. Öz itibarı ile anlamayana, cebini vicdanına sıkıştıranlara söyleyecek hiçbir şeyim yok aslında.

Ezberine duranlar ile bu ezberi bozup herkes için duranlar arasındaki fark bir çağ uzunluğu kadardır. İşine gelene ses ediyor işine gelmeye etmiyorsan veya yeri gelince “basın” yeri gelince tetikçilik yapıyorsan bebeğim; sen bu ilişkilerden hiçbir şey anlamamışsın demektir.

Gezi olaylarından sonra halen hak ihlallerine “ama “ ile bakanlar bilmelisiniz ki bir yerde bir yere karşı durmanız ne sizi ne bizi ne de karşıdakini paklar.. Sorun şu ki halklar arasında var olan önyargı yıkılmadan bir sorun çözülmez.

Şimdi bazı yapay ürün fetiştisti politikler diyecekler ki “bölücülük” yapma , ama onlar da bunu hak edecek kim bilir neler yapmıştır diyecekler.. daha nice “ama”larla konuşacaklar.. Yani buna cevabım Hukuk devletinde güvenlikten sorumlular ceza kesmez diyeyim ( ne yapam ha ilk okul seviyesinde cevap yazmak zorunda bırakanlar utansın)…

Demediğim gibi ama şimdi diyeyim bu yazının sancısı da bitsin; biz 6 kardeşiz inanın ki 6 kardeş olmak yetiyor bize.. İlle bir şey değişsin istiyorsak “kardeş” değil de “eşit” olabiliriz.

Not: Bu yazıyı yazan diyor ki “kim istiyorsa yöresine mahallesine arazisine karakol yaptırsın biz de katkı sunmaya hazırız”.

NOTA EK: Şüphesiz ki; Tirşikçilik bir tercih değildir, bir karakter meselesidir…