Dijital Düşün Derneği gündemdeki Sosyal Medya Yasa Tasarısı ile ilgili bir bildiri yayınladı. “Yasa tasarısının bu haliyle meclisten geçmesinden kaygı duyuyoruz. Başta kanun yapıcılar olmak üzere tüm toplumsal kesimlere sosyal medya yasa tasarısının daha geniş bir zaman aralığında, kamuoyuna açık bir şekilde tartışılması için çağrı yapıyoruz” denilen açıklamanın tamamı şöyle:

SOSYAL MEDYA YASA TASARISI TARTIŞILMALIDIR!

Gündemde olan Sosyal Medya Yasa Tasarısı’nın mevcut haliyle yasalaşmasından kaygı duyuyoruz. Yasanın ilgili tüm taraflarca tartışılması ve kısıtlama değil güçlendirme temelinde ele alınması gerektiğine inanıyoruz. İnternet gibi gayri-merkezi ve kullanıcı içerikleri ile gelişen bir ortamın, geleneksel iletişim araçlarının kontrol mekanizmaları ile düzenlenmesinin öngörülebilir ve öngörülemez birçok olumsuz sonuç doğuracağını düşünüyoruz.

Sosyal medya tasarısının bu haliyle bizi geleceğe götürme potansiyelinin olmadığını ifade ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, tarih geçmişe akmamaktadır. Bu çerçevede aşağıdaki başlıklarda öneri ve itirazlarımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. Derneğimizin kuruluş misyonu ve ilkeleri çerçevesinde bu sürece katkı sunmak istiyoruz.

İfade Özgürlüğü

İfade özgürlüğünün güvence altına alınması demokratik sistemler için olduğu gibi internet için de vazgeçilmezdir. İnternette anonimliğin güvence altına alınması gerektiği İnsan Hakları Konseyi belgelerinde de belirtilmiştir. Anonimlik, internette ifade özgürlüğünün ayrılmaz koşullarından birisidir. Bu hak aynı zamanda gerekli bilgiye erişen kullanıcıların şirketlere karşı verilerini korumasını da sağladığı için bireylerin öğrenmesi gereken yaşam becerilerinden, yani dijital vatandaşlık unsurlarından biridir.

Dijital vatandaşlık becerilerinin geliştirilmesi önümüzdeki en önemli toplumsal hedeflerdendir. MEB müfredatının tamamı dijital vatandaşlık becerilerini geliştirmeyi amaçlayarak elden geçirilebilir. Ebeveynler için çocuklarının dijital dünyada karşılaşabilecekleri ile ilgili güçlendirici, eğitici içerikler ve destek veren mekanizmalar oluşturulabilir. Farklı meslek, yaş, sosyal statüye uygun içerik ve eğitimlerle tüm vatandaşlar bu sürecin bir parçası haline getirilebilir. Bu süreçte sektörün her kesiminin bu dönüşüme katılması sağlanabilir. Böylece yaşanan pek olumsuzluk ortadan kaldırılabilir ve ifade özgürlüğü ile ilgili tartışmalarda kullanıcılar aktif özneler olarak bulunabilir.

Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerdeki yasa yapım süreçlerinin temelinde ırkçılık, ayrımcılık, nefret gibi suçların internet üzerinde aktif propagandasının kontrol altına alınması bulunuyor. Bu alan her ülkedeki özgün koşullarla değerlendirilirken toplumun tüm kesimlerinin etkin olarak tartışmaya katıldığı bir ortam oluşturuldu. Bugün de bu ülkelerdeki yasaların, ifade özgürlüğü başta olmak üzere, kişisel veriler ve yurttaşlık haklarıyla ilişkisi tartışılmaya devam ediyor. Bu açıdan Türkiye’de de dijital alanın tamamına öznelerin dahil olduğu tartışmalara ihtiyaç var. TBMM’de görüşülen Dijital Mecralar Komisyonu bu tartışmayı en geniş bileşimle görüşmeye açarak ortak aklın ve katılımcı mekanizmaların işlemesini sağlayabilir. İnternetle ilgili düzenlemeler tüm kesimlerin katkısıyla gerçekleşmedikçe vatandaşlar tarafından içselleştirilemeyecek, bundan kaçınmanın yöntemleri gündeme gelecektir.

Veri Güvenliği

İnternetle ilgili erişim engelleri kullanıcıları sosyal mecralardan uzaklaştırmak yerine yan yollar aramaya teşvik etmektedir. Bu alternatif yollardan ilki, uygulamalar arasında “ücretsiz” olarak bulunan ancak kişisel verilerin güvenliği ile ilgili ciddi sıkıntılarının olduğunu bildiğimiz güvenliksiz VPN servislerine talebi artıracak ve tek tek kullanıcıların verileri de risk altına girecektir. Kısacası veri güvenliğinin bu tip engelleme, yavaşlatma tedbirleriyle sağlanamayacağını, aksine kullanıcıların daha az güvenli yollarla sosyal mecralara erişmeye devam edeceğini öngörüyoruz. Kısıtlamalar kullanıcıları sadece güvenli olmayan uygulamalara yöneltmekle kalmayacak, onları yasal olmayan erişim yöntemlerini öğrenme arayışına da sokacaktır.

Dijital Dönüşüm

Dijital dönüşümün pandemiyle birlikte hızlandığı ve tüm yaşam alanlarımızı kapsadığı bu dönemde vatandaşların güçlendirilmesi internetteki pek çok olumsuzluğu ve suçu önlemede etkili olacaktır. Bütüncül bir yaklaşımla kamunun yürüteceği bu güçlendirme çalışmaları, sivil toplum ve özel sektör tarafından da zenginleştirilebilir. Dijital vatandaşlık, ebeveynlik, sahte haberle mücadele, dijital haklar, dijital zorbalık gibi başlıklarda Türkiye’ye özgü çözüm odaklı tartışmalara ihtiyaç var.

Covid-19 pandemisiyle birlikte önemli bir atılım yapan dijitalleşme süreçlerinin bu yasa tasarısındaki kısıtlamalardan olumsuz etkileneceğini düşünüyoruz. Dijital duvarlar inşa eden korumacı bir yaklaşım, dijital ürünlerin fiyatlarını orantısız bir şekilde artıracak, uluslararası girişim ve organizasyonlarla işbirliklerine ket vuracak, dijital gelişimi yavaşlatacak ve dijital dönüşüm için var olan motivasyonu aşağı çekecektir. Dijital kültürün gelişmesine ket vuracak olan korumacı politikaların, mevcut durumda bile oldukça geriden takip ettiğimiz dijitalleşme süreçlerini baltalayarak, birkaç şirketin orantısız gelişmesinin önünü açması, sektörel bir gelişimin önünde aşılması güç bariyerler oluşturması olasılığı var.

Dijital Ekonomi

Mevcut yasa tasarısındaki veri yerelleştirilmesi ve dijital vergi ve cezaya yönelik yaptırımların, dijital girişimler ve farklı sektörlerdeki dijitalleşme süreçleri üzerinde yeni engeller oluşturacağını düşünüyoruz. E-ticaret başta olmak üzere, dijital ekonominin her sektöründe faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası şirketlerin çalışmalarını dijital duvarlar ve zorlayıcı yaptırımlar ile sınırlama yaklaşımının dijital ekonominin gelişmesine son derece olumsuz etkileri olacaktır. Bu yasa tasarısıyla, özellikle dijital girişimcilerin, farklı ülkelerde bulunan dijital hizmetlerden faydalanarak katma değerli bir ürün ortaya çıkarmasının önüne ciddi engeller çıkarıldığını görmekteyiz. Elbette dijital ekonomi vergilendirilmelidir ve belirli güvenlik ve etik kısıtlamalara tabi olmalıdır. Ancak bu düzenlemelerin, ulusal girişimlere ket vuracak, uluslararası şirketlerin Türkiye’ye yatırımlarını aksatacak seviyede olması tüm ekonomiyi olumsuz etkileyecektir.

Beyin Göçü

Mevcut yasa tasarısındaki kısıtlayıcı maddelerin, Türkiye’de internet ve sosyal medya ile ilişkili sektörleri olumsuz etkileyeceği, bu kısıtlayıcı ortamın özellikle bu alanda çalışmayı planlayan gençleri ve çalışan profesyonelleri başka ülkelerde yaşamaya ve çalışmaya teşvik edeceğini düşünüyoruz. Özellikle yazılım alanındaki mevcut beyin göçünün bu tasarının yasalaşmasıyla artacağı yönünde kuvvetli bir inancımız var. Bu çerçevede bu yasa tasarısı, bilişim sektörü başta olmak üzere, dijital teknolojilerin yoğun olarak kullanıldığı alanlarda çalışanların niteliği ve niceliğini olumsuz yönde etkileyecektir.

Sonuç olarak,

Mevcut yasa ve düzenlemelerin internet ve sosyal medyayı daha güvenli ve nitelikli bir ortam haline getirmekte yetersiz kaldığı düşünüyoruz. Bununla birlikte yeni yasa tasarısının, gerek akademik gerek sektörel çerçevede bir kuraklaşmaya sebep olabileceğini öngörüyoruz. Bu düzenlemelerin, konunun tarafları olan siyasi partiler, şirketler, sivil toplum örgütleri ve uzmanlar tarafından tartışılması gereklidir. Türkiye’ye özgü çözümlerle dijital dönüşümü ivmelendirecek, vatandaşların dijital yeteneklerini ve okuryazarlıklarını artıracak ve dijital girişimlerin önünü açacak bir ortamın oluşturulması ancak bu şekilde mümkündür. Sosyal medya üzerindeki mevcut sorunlara gerekli tartışma süreçleri yaşanmadan üretilen kısa vadeli çözümler, öngörülemeyen sorunlara yol açacaktır. Bu sebeple, yasa tasarısının bu haliyle meclisten geçmesinden kaygı duyuyoruz. Başta kanun yapıcılar olmak üzere tüm toplumsal kesimlere sosyal medya yasa tasarısının daha geniş bir zaman aralığında, kamuoyuna açık bir şekilde tartışılması için çağrı yapıyoruz.

Dijital Düşün Derneği

dijitaldusun.org