Dün olmuş olan her şey tarihin kendisidir, bugün olmakta olan her şey aslında yazılmakta olan bir tarihtir!
Ancak yarın tarih nasıl olacak bilemiyoruz, yarının tarihini mutlak bir tutarlılık çerçevesinde öngörmeye kalkışmamız mümkün değildir!

Yarının tarihi teorik olarak sonsuz olasılıklar içermektedir, hiçbir siyasi tarih uzmanı yarının tarihinin yanına yaklaşamaz!
Ancak dünü biliyor isek, bugün tarih yazmakta olanları gözlemleyebiliyor isek yarınki tarihin flu bir portresini çıkarabiliriz...
..
Türkiye gibi tarih öğretimi bütünüyle ideolojik olan; tarih bilinci bilgilendirmeden ziyade ırkçı, bilimsellikten uzak ve derinliksiz bir propagandadan ibaret olan toplumların kendi tarihlerini ve tarih yazıcılıklarını devletin fonladığı dizilerde, televizyon programlarında öğrendiğini sanması kadar olağan bir durum yoktur!

Bu tür toplumlara göre tarih onların cetlerinin etrafında dönmüştür, bugün tarih yazmakta olan kendi devletleridir ve yarına bölünmez bir bütün olarak kalacakları varsayımı tereddütsüz bir inançtır!
...
Ancak bu tür toplumların inandırıldıklarının aksine gerçeklik başkadır, hakikat başkadır, dün bambaşka, bugün daha başka ve yarın da başkaca olacaktır!
...
Misalen Cengiz Han Türk değildir, Memlük Devletini köle Türkik askerler kurmuştur, Yavuz Sultan bolca Türkmen kanı içmiştir, Etrak bi idrak sayılmıştır, şalvar şaltaktır, Kayzeri Rum Fatihin kendisine biçtiği has bir addır, Ottoman hanesi devşirilmiş bir saray mekanizmasıdır, bu topraklarda yıkılmamış neredeyse her kilise camiye çevrilmiştir, bir Türk dünyaya bedel değildir, berdel sözcüğü Kürtçedir, İslamiyete zarar veren üst akıl değildir, Türkiye devleti hiçbir zaman laik olmamıştır, bu devlet bugün de dindar falan değildir, ay yıldızlı şanlı bayrak bir ''kahpe Bizans'' armağanıdır ve kendisine mutluyum diyen her anayasal Türk son derece Türk değildir ve vesaire...

Bu saydıklarım çoğuna göre kendi değerlerine edilmiş okkalı birer küfürdür, ancak gerçekliktir bunun adı!

Televizyon dizilerinden tarih öğrendiğini sanıp, devletin fonladığı dizilerle dünyaya şekil verip; yine aynı yolla fonlanan televizyon programları ile imanlarını milliyetçiliklerine katarken mastürbatif bir zevk alarak hezeyanlar içinde dört köşe olan yığınların bildiği gibi değil dün, onlar bugün de tarih yazamıyorlar, yarın da bütün kalacak hiçbir şey olmayacak ortada!

Hilafeti kaldırıp diyanet işlerini kuran adamın yaptığı ile evrimi yasaklayıp, biyoloji ders saatini azaltarak din dersi saatini arttıran adamın yaptığı arasında hiçbir fark yoktur!
İsterseniz birine Türkün atası deyin, isterseniz berikine İslamın önderi deyin, gerçeklik ortadadır, dünyaya şekil verenler değilsiniz!

Ermeni Katliamını hala kabul etmiyor olabilirsiniz, Kürdistan'ı Ağrı Dağına gömdüğünüzü sanabilirsiniz; Kıbrıs bir yavru vatan, Anatolia onun anası ve dahi Ergenekon da çıkış noktanız olabilir!

Ancak yetiştirdiğiniz nesiller çadırcı bile olamayacak, zira bütün devlet teşkilatlanmalarınız çadırın ötesine geçemiyor, yani zür yok bu gerçeklikte!

Işid'in sırtına sermayeyi yüklediniz, Şam'da cuma kılacakken Kataroğlanına bile sahip çıkmaya giriştiniz, Kobani düşmedi, Musul düşmek üzere, yürümekte olan adam ile kurt adamdır içerideki koltuğu sağlam tutan!
...
Devletin yalanları ile kandırılmakta olan yığınlar için parlak bir gelecek olabilirdi, o da barışmak ihtimali, o kirli ve yalancı geçmişle yüzleşebilmek ihtimaliydi!

Lakin ''kökü Rom'a kadar inen kudretli devlet'' için yığınlar kelle sayısından ibarettir...

Bu vesileyle Angora'nın Taşını da, İzmir’in Marşını da, yeniçeri oğlanlarının harcını da ben vereyim bu gece....