Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını değerlendirdi. Yanık, "Kadına yönelik şiddetle mücadele, her zaman söylediğimi yine söyleyeceğim 'İstanbul Sözleşmesi yaşatır' diyenlerle 'öldürür' diyenler arasında sıkışıp kalarak toplumumuzda bir gerginlik unsuruna dönüşmüştür" dedi

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın katılımıyla 75. Yıl Huzurevi Toplantı Salonu'nda düzenlenen "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2022 Yılı Yol Haritası Toplantısı"na katıldı.

Bakan Yanık, programda yaptığı konuşmada, gerçekleştirilen kurumsal iş birliği ve dayanışmanın, kadına şiddete karşı verilen mücadelenin en önemli göstergesi olduğunu söyledi.

Yanık, kadına yönelik şiddetin, kadının toplumsal statü ve rolünden izole bir problem olarak ele alınamayacağını, hukuki, ekonomik, siyasal, kültürel boyutlara sahip yapısal problemlerden de ayrıştırılamayacağını dile getirdi.

"HER TÜRLÜ ELEŞTİRİYİ DİNLİYORUZ"

Kadına yönelik şiddetle mücadelenin hukuksal altyapısının oluşturulduğunu ve güçlendirildiğini bildiren Yanık, şöyle devam etti:

"Türkiye olarak, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi çerçeve sözleşmelere sıkıştırılamayacak kadar geniş kapsamlı bir irade beyanıyla yıllardır sürdürüyoruz. Şiddette sıfır tolerans ilkesiyle 2007 yılından bu yana sorunun çözümü için politika geliştiriyor, dönemin ihtiyacına göre yeni çözüm yolları ve önerileriyle de mevcut politikalarımızı destekliyoruz.

Dolayısıyla kadın konusunda son 20 yılda sağlanan kazanımların fark edilerek buna yönelik bir muhalefet dili oluşturulduğunun da farkındayız. Yapıcı ve milletimizin faydasına olacak her türlü eleştiri ve öneriyi canı gönülden dinliyor, yapılmayan ya da kusurlu işleyen bir durum varsa hükümet olarak üzerine gidiyoruz. Ancak iş çarpıtmaya geldiğinde ya da zaten yapılan bir uygulama yapılmıyormuş gibi algı oluşturmaya gelindiğinde işler değişiyor. Burada söz hakkımız doğuyor.

Özellikle bütçe görüşmeleri esnasında muhalefet milletvekili arkadaşlarımızın, ısrarla 'Kadına yönelik mücadele konusunda İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiniz. Dolayısıyla her kadın cinayetinin sorumlusu sizsiniz, hesabını verecek olan da sizsiniz' ithamları tam da bu meyanda bir algı yönetiminin bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor."

"GERGİNLİK UNSURUNA DÖNÜŞTÜ"

İstanbul Sözleşmesi'nin ne olduğuna ilişkin hukuki metin hakkında da bilgi veren Yanık, 20 Mart 2021'de Türkiye'nin, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nden tek taraflı olarak çekilme kararı aldığını ve 1 Temmuz 2021 itibarıyla da sözleşmeden resmi olarak çekildiğini hatırlattı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Yanık, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geri çekilme kararı hiçbir şekilde Türkiye'nin kadınların korunmasından ve şiddetle mücadeleden taviz verdiği anlamında yorumlanamaz. Kadına yönelik şiddetle mücadele, her zaman söylediğimi yine söyleyeceğim, 'İstanbul Sözleşmesi yaşatır' diyenlerle 'öldürür' diyenler arasında sıkışıp kalarak toplumumuzda bir gerginlik unsuruna dönüşmüştür ve bu sıkışıklığı aşmak gereklidir. Yapılan çalışmalarda İstanbul Sözleşmesi'nin yorumundan kaynaklanan farklılıklar sebebiyle amacına ulaşmada sorunlar yaşandığını öncesinde de sonrasında da hep ifade ettik, ediyoruz."

"ŞİDDET ARTTI DEMEK PEK DOĞRU DEĞİL"

Avrupa Konseyi Sözleşmesi yürürlükteyken de değilken de amir hükümleri içeren 6284 sayılı Kanun ve Türk Ceza Kanunu ile ilgili mevzuatın işlevsel olduğunu ve devam ettiğini belirten Yanık, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Yani kadına yönelik amir hükümler içeren 6284 kaldırılmadı, bilakis her fırsatta 6284 sayılı yasayı güçlendireceğimizi işaret ettik, hala da bunun altını ısrarla çiziyoruz. Tüm mevzuatımızla birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Sözleşmeden ayrıldıktan sonra gerçekten şiddet arttı ve kadınlar korunmuyor mu? Hayır, bu da doğru değil. Sayın Cumhurbaşkanımız da Türkiye'nin tüm kadınlarının güvenliğini ve haklarını korumaya devam edeceğini sıklıkla vurguluyor ve şiddete sıfır tolerans ilkesiyle mücadelenin ülkemiz gündeminin ilk sıralarında yer alacağının altını çiziyor. Siyasi irade bu yöndeyken, kadınların eskisine göre daha çok şiddete açık hale geldiğini söylemek görüldüğü gibi pek doğru bir bakış içermiyor."

Bakan Yanık, kadına yönelik şiddet vakalarının nasıl değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin olarak da "Bu soru da iki ayrı kutup tarafından yine yanlış teşhis ediliyor ve dolayısıyla doğru tedavi protokolünde anlaşılamıyor." ifadesini kullandı.

Son zamanlarda teknolojinin ve sosyal medya araçlarının yardımıyla kadın cinayetlerinin ve kadına şiddetin medyadaki görünürlüğünün arttığını dile getiren Yanık, bunun da toplumsal farkındalığın bir göstergesi olduğunu söyledi.