Dersim’de “yasaklı bölge” denilerek halka kapatılan alanların avcılara açıldığını belirten doğa aktivisti Haydar Çetinkaya, “cinayet” olarak nitelendirdiği avcılığın bir tek halkın mücadelesiyle önlenebileceğini söyledi. 

Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Merkez Av Komisyonu’nun aldığı kararla 2021-2022 av dönemi 21 Ağustos’ta başladı. 11 Ağustos 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, “Tüm bölgelerimizde aynı gün 21 Ağustos 2021 tarihinde, bıldırcın, üveyik, alakarga, küçük karga, ekinkargası, leşkargası, karabatak, saksağan, yaban domuzu ve çakal avı ile başlayacaktır. Alınan karar uyarınca Çarşamba, Cumartesi, Pazar ve resmi tatillerde (idari tatiller de dahil) av yapılabilecektir. Ayrıca yaban domuzu avı ilave olarak Salı günü de yapılabilecektir” denildi. 

Cengiz Özbasar'ın Mezopotamya Ajansı'nda yer alan haberine göre, yaban hayatın en zengin olduğu kentlerden biri olan Dersim’e yaklaşık bir aydır farklı kentlerden gelen avcılar, yaban hayvanları katletmeye devam ediyor. İl Av Komisyonu tarafından kentte Kutudere, Dokuz Kayalar, Arpanos, Hiran Bölgesi, İn Deresi ve Çemişgezek Bölgesi’nin de aralarında bulunduğu 8 bölge, “av alanı” olarak ilan edildi. Merkez Av Komisyonu’nun kararında, yaban keçileri “avlanacak hayvanlar” listesinde yer almamasına rağmen 24-29 Kasım tarihleri arasında Mazgirt’in İn Vadisi’ne gelen avcılar, dağ keçisini vurdu. Her hafta bölge kentlerinden Dersim’e gelişler devam ederken, 6 Kasım’da da İspanya’dan yaklaşık 10 avcı kente geldi.

Doğa aktivistlerinden Haydar Çetinkaya, kentte yaşanan hareketlilik ve hayvanların katledilmesine dair konuştu. 

KATLİAM YAŞANIYOR

Merkez Av Komisyonu’nun kararları doğrultusunda her yıl avcılık faaliyetlerinin yürütüldüğünü belirten Çetinkaya, yakın kentlerde olup avcılık ruhsatı olan avcılar ile avcılık acenteleriyle yurt dışından gelen avcılar şeklinde iki tür belgeli avcılarla karşılaştıklarını söyledi. Çetinkaya, hayvanları katleden bir diğer avcılık yönteminin ise kaçak avcılık olduğunu ifade etti. Avcıları denetleyecek bir mekanizmanın bulunmadığına dikkat çeken Çetinkaya, “Dolayısıyla gelen avcıların, ne kadar hayvan avladıklarını öğrenemiyorsunuz. Kotası iki olan avcı, iki hayvandan daha fazlasını vurmuş ihtimali de doğuyor. Böyle olunca ortaya büyük bir katliam çıkıyor" dedi. 

HALKIN FRENLEYİCİ ROLÜ

Yurt dışından acentelerle gelen yabancı avcılara, yaklaşık 120 yaban domuzunu katletme izni verildiğini belirten Çetinkaya, "Bu az bir sayı değil. Buna sessiz kaldığımız takdirde bunun ardı arkası kesilmeyecektir. Dolayısıyla halkın burada frenleyici bir rol oynaması gerekir. Demokratik ve Anayasal haklarımızı kullanarak, bunlarla mücadele etmek zorundayız. Devlet bunlara bir hak tanımış, diyorlar ki; ‘yasal avcısınız izniniz var.’ Yaptığınız bu katliamdan utanç duyuyoruz. Avcılığa karşı olduğumuz için her iki boyutun da yasaklanmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Avcılığı “cinayet” olarak nitelendirdiklerini söyleyen Çetinkaya, “İnsanlar doğadaki canlılara zarar vermemeli. Onların da yaşam hakkı var. Her şeye hükmetmeye çalışıyoruz. Doğa sadece bizim değildir. ‘Av turizmi, av sporu, hobi, ata sporu’ denilerek, avcılık zorunlu bir şeymiş gibi davranıyorlar" dedi. 

AVCILARA KORUMA KALKANI

Yurtdışından gelen avcılar için ciddi bir koruma kalkanı oluşturulduğunu ifade eden Çetinkaya, “Şuan av alanlarının neredeyse tamamı yasaklı bölge. Bu alanları gezmek isteyen insanlara yasak. Örneği, geçen sene Zel Dağı’na çıkmak istedik ancak oradaki karakol izin vermedi. Halbuki askeri kuleden rahatlıkla bizleri izleyebilirler ama yasaklı bölge gerekçesiyle izin vermediler. Orman yangınları söz konusu olduğunda da ‘yasak’ denilerek, geçişe izin vermiyorlar. Köylüler, yıllardır köylülerine gidemiyor ama bu insanlar bu alanlarda av yapabiliyorlar. Bu nasıl kamu üstü yarardır ki, kendi coğrafyamıza bizim geçişlerimiz yasak iken bunlara izin veriliyor” diyerek, tepki gösterdi. 

AVCILAR İÇİN FESTİVAL ALANI 

Yönetimdeki AKP Hükümeti’nin politikalarına bakıldığında avcılığı yasaklayacak bir bilincin olmadığını söyleyen Çetinkaya, şöyle devam etti: “Çünkü, çevre, ekonomi, madencilik, orman, su ve doğaya yönelik politikaları yanlış. Madenlerle kuşatılmaya çalışılıyoruz. Dersim, yaban hayatı ve flora açısından Türkiye’nin en zengin kentlerinin başında geliyor ama bunlar yok edilmek isteniliyor. Bu dere ve vadilerde yok edildiğinde nereye gidecek bu hayvanlar. Diğer yandan da avcılık adı altında hayvanlar katlediliyor. Önü alınmadığı takdirde Dersim, yerli ve yabancı avcılar için bir festival alanına dönecek. Bu grupların ardı arkası kesilmeyecektir. Bu nedenle doğaya yönelik yapılan saldırılara karşı her zaman tepkimizi göstermek zorundayız."