Dersim Kültür ve Sanat İnisiyatifi, "Yeni tarikatlar ve cemaatler örgütlenmesi ile karşı karşıyayız" diyerek, 'Munzur Üniversitesi ve devlet bürokrasisi içinde Menzil ve Süleymancı cemaat üyelerinin örgütlendiğini ve Dersim’i çok yönlü bir asimilasyon kıskacına aldıklarını' savundu.

Dersim Kültür ve Sanat İnisiyatifi, yaptıkları yazılı açıklamada, Dersim Araştırmaları Merkezi’nin (DAM), hazırladığı rapora atıfta bulunarak, "Tarikat-cemaat yapılanması, özellikle Dersim Aleviliğini hedef almıştır. Bu tarikat ve cemaat örgütlenmesinin, kadim bir kültür geleneği olan Dersim’e yönelik örgütlü kötülük olarak görüyoruz. Bu haliyle sosyal ve kültürel hayatımız için de bir tehdit olarak algılıyor ve artık 'yeter' diyoruz. Bilinsin ki bizim inancımızın yeni bir tarife ve bu sırra nail olmayanların ilgisine ihtiyacı yoktur" denildi.

Dersim Kültür ve Sanat İnisiyatifi'nin açıklaması şöyle:

"Kendine özgü doğası ve inancıyla sürekli baskı altında tutulan Dersim, yeni bir baskı ve asimilasyon saldırısıyla karşı karşıya. Osmanlı İmparatorluğundan günümüze kesintisiz devam eden devletin asimilasyoncu politikaları hiç hızını kesmedi. Dersimin etnik ve inanç kimliklerini kültürel bir zenginlik olarak görmeyen merkezi otorite, 1937-38 yıllarında, devletin tüm olanaklarını seferber ederek “tedip ve tenkil” olarak adlandırdıkları yok etme programlarını acımasızca uyguladı.

1938 Tertele/Soykırımı sonrasında bölgede kurulan Yatılı Bölge Okulları, Dersimli Alevi çocuklar için asimilasyon laboratuvarı haline getirilmiş, bu okullara alınan çocukların önemli bir kısmı Türk ve Sünni ideolojiyle donatılarak Dersim’e geri gönderilmişti.

12 Eylül 1980 askeri darbesi akabinde ise çocuklar ailelerinden zorla alınarak İmam Hatip Okullarına gönderilmiş, dönemin Sıkıyönetim Valisi Kenan Güven, Alevi köylerine cami yaptırmış ve Alevi inanç önderi olan Dedelerin bıyıklarını, sakallarını kestirmişti.

Bu asimilasyoncu süreç devlet destekli Fetullah Gülen Cemaatinin sinsi örgütlenmesiyle devam etti. Gülenciler Aleviliğin, İslam içinde eritilmesini hedeflemiş, küçümsenmeyecek ölçüde kurumsal yapılar oluşturmuş ve devlet kurumlarına yerleştirilmişti. Kentimizdeki Munzur Koleji bu kurumlardan en bilineniydi… Oysa bazı çevrelerce ‘’Fetö, Dersim’e giremedi’’ yönündeki açıklamalar ve medyada yapılan haberlerle bu gerçeğin perdelenmesinde bilerek ya da bilmeyerek azımsanmayacak bir rol oynadı.

Bugün ise Gülen Cemaatinin devre dışı kaldığı yerden, tam da onların izleğinden yeni tarikatlar ve cemaatler örgütlenmesi ile karşı karşıyayız. Menzil ve Süleymancıların başını çektiği cemaat üyeleri, Munzur Üniversitesi ve devlet bürokrasisi içinde örgütlenmiş olup, Dersim’i çok yönlü bir asimilasyon kıskacına almış durumdalar.

Örgütlenmenin başını, kamuoyunda tecavüz ve taciz vakalarıyla tanınan Ensar Vakfı ile Birlik Vakıfının çektiği ‘dinci’ örgütlenmenin, Munzur Üniversitesi içinde ve çevresinde yapılanması, durumun vahametini de arttırmaktadır.

AKP-MHP iktidarı Gülen Cemaatinden boşalan yerleri dolduran tarikat örgütlenmelerini Dersim’de doğrudan desteklemekte, kurumsallaşmasına olanak sunmaktadır. Örgütlenme faaliyetleri Munzur Üniversitesi’nde konumlandırılmış tarikatçı kadrolar ve doğrudan rektör Ubeyde İpek tarafından sürdürdüğü gözlenmiştir.

Dersim Araştırmaları Merkezi’nin (DAM), hazırladığı raporda da görüleceği gibi, tarikat-cemaat yapılanması, özellikle Dersim Aleviliğini hedef almıştır. Bu tarikat ve cemaat örgütlenmesinin, kadim bir kültür geleneği olan Dersim’e yönelik örgütlü kötülük olarak görüyoruz. Bu haliyle sosyal ve kültürel hayatımız için de bir tehdit olarak algılıyor ve artık ‘yeter’ diyoruz. Bilinsin ki bizim inancımızın yeni bir tarife ve bu sırra nail olmayanların ilgisine ihtiyacı yoktur.

Bu kuşatmaya kesin bir dille 'hayır' derken, Dersim’in etnik ve kültürel değerlerine saygılı olunmasını bekliyoruz..."