Dersim kültürel çeşitliliği, tarihi birikimi, usanmadan üzerinde oynanan oyunlara karşı var olabilmeyi başarabilmiş yeryüzündeki ender coğrafyalardan biridir. O yüzdendir ki tekçi ve ırkçı devlet ideolojisi, Dersim’i kendi kulvarına sokmaya çabalamaktan ve üzerinde hesaplar yapmaktan hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Onlar için her zaman çok stratejik bir yere tekabül etmiştir. Çünkü Dersim düşse Yakın Doğu ya da Anatolia bugünkü söylemle Anadolu büyük oranda düşecektir. Yani yüzyıllardır süren savaş en kirli halleri ile Dersim’de sürdürülmeye devam edilmektedir.

Tüm saldırılara, kıyım ve soykırımlara rağmen küllerinden doğmayı başarabilmiş Dersim’in, bu özelliğini büyük oranda doğa merkezli inanç kültü Kızılbaşlığa borçlu olduğunu söylersek abartmış olmayız. Bugün sayıları soykırımlardan dolayı çok az sayıya düşmüş kadim Ermeni halkının Hıristiyan inancının doğuş toprakları da yine eski Dersim coğrafyasındaki bu doğa inanç kültürüdür. Soykırımlara kadar yoğun biçimde iç içe yaşamış bu halklar için Dersim hep bir kutsallık taşımıştır. Halen de öyledir.

Tarihin sandukasını halen içinde barındıran Dersim’de, bugün Kızılbaş inancıyla yaşamaya direnen Kırmançlar ve Kurmançlara yönelik düşmanlık ve asimilasyonun halen tüm şiddeti ile sürmesi o nedenledir. Çünkü insanlık tarihinin o canlı varlığı eskiden olduğu üzere bugün de o tekçi politikaların temsilcisi ve devamcısı İttihatçı/Kemalist yönetimler için en büyük tehdittir!

Kızılbaşlık ve onun doğuş kaynakları olan Dersim ormanları, ırmakları, dağları, vadileri aynen Kürt ve ve Ermeni varlığı ile birlikte ilk yok edilmesi gereken hedefler arasındadır. Bu imha ve düşmanlaştırma araç ve söylemleri en usturuplu halleri ve en görünmez biçimleri ile bölgeye çeşitli biçim ve içerikleri sürekli boca edilmektedir.

Dersim’i, psikolojik harp unsurlarının en ince taktiklerinin uygulandığı faaliyet sahalarından biri olarak belirtirsek abartılmış olmayız. Neredeyse mevcut nüfusuna yakın asker, polis ve istihbarat elemanın Dersim’e onlarca yıldır konuşlandırılıyor oluşu bu gerçeği açık ve somut biçimde görünür kılmıyor mu? Dersim onlarca yıldır devletçe hem içerden hem de coğrafi bakımından çepeçevre kuşatılmıştır. Bugün kent merkezi olarak kullanılan yerin bir açık toplama kampı gibi çepeçevre karakol gözetleme kuleleriyle kuşatılması sanırım bu tabloyu bir başka pencereden de olsa bu görünür kılmıyor mu?

Tüm bunlara rağmen inatçı Dersimliler Dersim’i Dersim olarak yaşatmaya kararlılar.

Her seçim döneminde merkezi devletin simge kale partisi olagelen CHP’nin en hararetli biçimde Dersim’de haklı olarak yine tartışma konusu olması şaşırtıcı değildir. Nasıl olsun ki?

Şu geçtiğimiz son 6-7 yıl içinde 1925, 1930 ve 1937-38’de olan biten her şey daha somut görünür biçimde kamuoyunda yer alıyor. Dönemin yönetici tek partisi CHP ve dönemin kadrolarının hemen hemen tümünün rolü ortaya açıkça çıkmışken, tüm bu olup bitenler karşısındaki CHP’nin dehşetvari sorumsuz tutumu insanların kanını dondurur haldedir.

Dünyanın hiçbir yerinde geçmişinde bu kadar çok katliam ve soykırıma imza atmış bir partinin, kendisine yapılan yüzleşme çağrılarına bu denli vurdumduymaz ve inkarcı tutum sergilediği görülmemiştir sanırım. En trajiği de, tüm bu inkar ve vurdumduymazlık politikasını sürdürürken bu partinin başına bir soykırım kurbanı Dersimliyi başkan yapmış olmasıdır!

Gerçekler, resmi belgeler, tanıklıklar her daim kamuoyuna yansıdığında CHP’nin bu suskunluğu, inkarcılığı yada dönemi savunan tavrı utanç verici olmaktan öte dediğimiz gibi kan dondurucu bir haldir.

Öyle ki Dersimli CHP’li Kılıçdaroğlu, bu tartışmalar her defasında karşısına soru olarak çıktığında “o tarihte doğmamış olduğunu” ileri sürecek kadar pervasızca sözler sarf ederek acısı halen en ağır biçimde süren kıyım ve geride kalan mağdurlarla adeta alay edebilmektedir. Bu cevap bile sorumluluk ve vicdandan yoksun Kılıçdaroğlu devletinin ne kadar başarılı olduğunu göstermesi bakımından ibret vericidir.

Kılıçdaroğlu yalnız bu cevapla mı bu ibretliği bizlere gösterdi?

Elbette hayır! Kılıçdaroğlu buna benzer tutumunu çoğu kez açık açık sergilemekten hiç çekinmedi. Hatta 22 Kasım 2011’de 1937-38 Dersim soykırımı konusunda samimi olmasa da özür dileyen Erdoğan’a “devletin altına dinamit koyduğunu ve aynı Ermeni Diasporası gibi konuştuğunu” söyledi. Yalnız soykırım inkarcısı olmadığını aynı zamanda Ermeni düşmanlığını temel almış o katil devlet dilini kullandığını göstermesi belleklerimizde tazeliğini korumakta.

Daha çok kanın akmasını ve daha çok bedenin toprağa düşmesini isteyen o kaos ve savaş çığırtkanları ile beraber Kılıçdaroğlu’nun barış sürecindeki engelleyici tutumu unutulur gibi midir?

Kılıçdaroğlu, aslında her daim kendi misyonunu sergilemekten hiç çekinmedi. Çoğu zaman oldukça dürüst davrandı. Ama o dürüst davrandıkça O’nu anlamamak için direnildi! Belki bu kadar dürüstlüğüne rağmen onun Dersimlilerin kafasını karıştıran, “ben sizdenim” ya da “sizin Kemalinizim” deyişi olmasın?

Bunlara rağmen O yine de misyonunu gösterecek başarılı bir çalışmaya imza atmaktan geri durmadı. Kılıçdaroğlu bu başarısını Ankara seçim turunda gösterdi. Bozkurt işaretleri ile Ankara sokaklarında MHP’dan devşirdiği aday ile poz verirken oldukça rahat ve kendinden emindi.

İlk anda sandık ki, son zamanlarda yayınlanan her somut ses ve görüntüye montaj ya da kumpas denildiği gibi bu görüntülere de aynısı denilecekti. Hayır denilmedi. Kılıçdaroğlu hiçbir düzeltme yapmayacak kadar davranışından ve yaptığı işten emindi. Belki de bu ülkücü eylem yıllar önce kendisini Soner Yalçın’a Türkoğlu Türk olarak inandırma çabasının devamıydı.

Kılıçdaroğlu bu çabayı takdir edici biçimde çoğu kez zaten sergilemişti. Bu bakımdan tutarlığına diyecek hiçbir şey yok. Fakat demek ki geçmişte yapıp ettikleri yetmemiş O’na.

Kılıçdaroğlu kurumsal olarak CHP’nin gerçek yüzünü göstermekte de hiç çekinmedi. 1990’lı yıllarda yüzlerce Dersim köyünü yakıp yıkan onbinlerce kişiyi yine yerinden yurdundan eden, yüzlerce Dersimliyi katledenlerin bir kısmının adının sanık olarak yer aldığı Ergenekon kovuşturması sürerken “söyleyin, nerede şu Ergenekon, gideyim üye olayım” demiş yine bu da yetmemiş kendisini Ergenekonun avukatı ilan etmişti. Tüm bunları yaparken bir an için tereddüt dahi duymadığı gözlemlenmiştir.

Kılıçdaroğlu tüm yapıp etmeleri pekala kendi adına yapabilir. Ama bunu Chp’nin lideri olarak yapmış olması ve Dersim’li kimliğini kullanıyor olmasıdır mesele. Ve bunları yapıp ederken Dersimlilere ‘ben sizdenim’ ve ‘sizin Kemalinizim’ demiş olmasıdır. Ve tüm bunları 1937-38 Dersim soykırımını gerçekleştiren partinin lideri olarak yapıyor olmasıdır mesele.

Ve partisi adına geçmişte yapılanlardan dolayı ne sahici ne de yalan da olsa bir özür bile dememiş olması ve hatta inkardan öte o dönemi savunuyor olmasıdır. Ve O bunları yapıp ederken Kızılbaşlığın doğal kaynakları ile beraber katledilmeye ve asimile edilmeye devam ediliyor olmasıdır mesele.

Ve O’nun bunları Diyanetin varlığına hiç ses çıkarmayarak yapıyor olmasıdır mesele. Zorunlu din derslerine karşı hiç sesini çıkarmayarak yapıyor olmasıdır. Kırmançki ve Kurmançki’de anadilde eğitime karşı çıkarak yapıyor olmasıdır. Anadolu’nun ve haliyle Dersim’in de, soykırımdan kurtulmuş, hayatta kalmayı başarabilmiş çocukları diaspora Ermenilerini düşmanlaştırarak yapıyor olmasıdır.

Yani O yapıyor da yapıyor.

Tüm bu hallerden vazgeçmeyen bir CHP ve Dersimli lideri Dersim’de yine politik olarak varlık göstermek istiyor! Halbuki tüm bu hallerden bir adım geri adım atmayan bir CHP’nin Dersim’de varlığı bile travmatik acıları depreştirmeye yetiyor ve artıyor.

Dersim’deki CHP’nin varlığı, CHP adına aday olanlardan bağımsız olarak budur. CHP’li Dersim adayların büyük çoğunluğu da kuvvetle muhtemel bu gerçeklerin de farkındadırlar. Belki de tüm bu olup bitenler karşısında iyi niyetlerini koruyarak bir şeylerin değişeceğini yada değiştireceklerini düşünüyorlardır.

Öyleyse üzgünüz ama çok büyük bir yanılgı içindedirler. Çünkü tüm bu olup bitenlerden de gördüğümüz üzere CHP’nin vazgeçmeyi düşünmediği tek politik düstur; 1937-38’den bir adım geri atmamaktır ve Ankara’dan bozkurt işareti ile merkeze bağlılığını en görünür ve somut biçimde tescillemektir.

Bu nedenle yereldeki iyiniyetli hiçbir CHP’li adayın yada seçmenin; yüzleşmeyi ret eden, inkarı, imhayı, Türkleştirmeyi, asimilasyonu savunan bu çelik kararlılıktaki CHP genel merkezine sözü ve anlayışı geç(e)mez.

Dersim’in daha fazla zaman ve enerji kaybı, yanılgıya düşme lüksü yoktur.

Çünkü sürdürülen bu yanılgı Dersim’de her geçen gün dilden, inançtan ve doğadan bir şeyler alıp götürüyor.

Dersim için acil olan: Dersim için Dersim’in özerkliğidir!