Gündem o kadar hızlı gelişiyor değişiyor ki, düşünsel olarak ayak uydurabilmekte ister istemez hepimiz zorlanıyoruz.

Vicdan sahibi insanlar için bu ayak uydurma işlemi daha da zor. Mesela aylardır süren Nuriye ve Semih direnişi var ki; en neşeli anlarımızda bile gelip boğazımıza düğümleniyor.

Elbette ki vicdan sahibi insanlar derken, demokratları kastediyorum yoksa düzenin çarklarında yoğrulup gitmiş, kaypaklaşmış canlıları bırakın demokrat, insan olarak bile isimlendirmek doğru değil. Aynen Tolstoy'un dediği gibi: insan olabilmek için, başkalarının acılarını hissedebilmek gerekiyor çünkü.

Peki; diyelim ki insanlığa hak kazandık. Çevremizde ve dünyada olup bitenlere ilgi gösterip duyarlı birer dünya vatandaşı da olduk. Üstelik insan haklarının ve adaletin önemini de kavradık ve demokrat olduk. Sorunlarımız bitiyor mu? Hayır. Tam tersine esas sorun, hatta sorunlar yumağı burada başlıyor.

Cahillik bazen gerçekten bir lütuf olabiliyor ama bu yazıyı okuyorsanız cahil olabilmeniz mümkün değil ne yazık ki. Çünkü bu proses geriye doğru işlemez hiç bir zaman. Cahil insan kendini geliştirip, öğrenebilir ama aydın insan öğrendiklerini unutup geriye dönemez. Doğru bildiği şeyleri inkar edip tersini savunamaz (Bir kaç ibretlik örneği olsa da insanların geneli için bu çıkarsamayı kabul etmek zorundayız.)

O zaman gelelim demokratın sorunlarına! Hangi coğrafyada yaşıyor olursa olsun; demokratın duruşu bellidir. Zulme ve sömürüye karşı olmak.

Fransız Devrimiyle birlikte kendilerini bu isimle adlandırmaya başlayan demokratlar elbette ki tek bir bayrak altında birleşmedi hiç bir zaman. Burjuva demokratlar, liberal demokratlar, reformcu demokratlar, sosyal demokratlar, devrimci demokratlar vb. olarak son derece geniş bir yelpazeyi oluşturdular.

Bu denli çeşitlilik demokratlığın değerini gözünüzde küçültmesin. Dogmatik dinciliğin, feodal kafa yapısının ve ırkçı faşizanlığın fersah fersah ötesinde bir çizgidir her şeye rağmen. Evet her türden gericiliğin fersah fersah ilerisindedir ama ne yazık ki onlardan tamamen kopabilmiş değildir. Zaman zaman şu ya da bu olaydan dolayı demokratların da kafası karışıp, yanlış fikirlere taviz verebilmektedirler. Mesela CHP içindeki demokratların ulus devlet konusundaki saplantıları yahut tam tersi; Kürt siyasi hareketi içindeki demokratların, batı ülkelerinin payandalığına kadar kayabilen devlet hayalleri gibi.

Evet nalına da, mıhına da vurduk ama bunlardan söz etmeden yazımın bir anlamı olmayacak. Dahası bu sorunların bir çözümü de olmayacak. "Ben gerçekten demokrat mıyım?" diye soruyorsanız kendinize bunun tek bir mihenk taşı var: o da emperyalizme karşı duruşunuzun nasıl olduğudur.

15. yy'daki coğrafi keşiflerle birlikte temelleri atılan modern emperyalizm bugün dünya halklarının ortak mutluluğunun önündeki tek engeldir. Hindistan'da böbreğini satarak sefil bir şekilde yaşamaya çalışan Hindu da, Cizre'de yıkılan evinin altında can veren Kürt te, Yemen'de koleradan hayatını kaybeden 3 yaşındaki Arap bebek te, Myanmar da tecavüze uğrayan Müslüman kadın da emperyalizmin çıkarlarına hizmet edemedikleri için bu cezayı çekiyorlar.

Hayatınızın, varlığınızın bir değeri olabilmesi için emperyalizme bir fayda sağlamanız gerekmektedir çünkü. Aksi durumda istatistiksel rakamlar dışında hiç bir anlam ifade etmeniz mümkün değildir. Dünya görüşünüz, konumunuz ve hatta o bölgedeki siyasi yapının en tepesinde olmanız bu gerçeği değiştirmez.

Gördüğünüz gibi, bireysel farkındalık gerekli ancak yeterli değil. Bugün için tüm coğrafyaların ilerici insanlarını bir çatı altında toplamak olası görünmüyor ama bu hiç bir zaman olmayacak demek değil. Bilim ve teknoloji emperyalizmin çıkarları doğrultusunda gelişirken aynı zamanda onun da sonunu hazırlıyor.

Bizler bu sona şahit olur muyuz olmaz mıyız bilemem elbette ama hepimizin yapabileceği bir şeyler var. Bulunduğumuz yerdeki zulme ve sömürüye karşı durmak, onun bir aracı olmaktan kaçınmak. Ve elbette ki bu düşünce yapımızı ve birikimlerimizi çocuklarımıza yani gelecek nesillere aktarmak. Zaman zaman demokratlık konusunda bir endişeye kapılırsanız (itiraf etmeliyim ki ben bazen kapılıyorum) hemen o mihenk taşına vurun kendinizi. "Bu fikirlerim ve davranışlarım beni emperyalizmin karşısında tutmaya yetiyor mu?" diye sorun kendinize. İçinizdeki altın, o mihenk taşının üzerinde ışıl ışıl parlayacaktır emin olun.